Yalçın Nane Operasyonu Dönüm Noktası Olsun!

95

Demokratikleşme masalları ile şımartılan, teröre alan açılan, açılım ve sözde barış süreçleriyle muhatap alınan, terörle mücadele yerine müzakere ve pazarlık sürecini üstelik silah bırakmamış bir örgütle sürdüren bir iktidara şahit olduk. İşin enteresan tarafı vatandaş da reyiyle bu çarpık gidişi destekledi. İktidar rey aldıkça coştu ve sonunda bazı bölgelerde kamu düzenini sağlayamaz oldu ve vatandaş Devleti arar hale geldi.

Uzatmalı iktidar nihayet 13 senelik yanlışı terk eder gözükmektedir. Aziz şehidimiz Yalçın Nane‘ninismini taşıyan dışarıdan onaylı operasyon gerçekleştirildi. Yıllardır etnik etiketli bölücü ve ırkçı terör örgütü ile İslâmi görüntülü, İslâmı teröre bulaştırmak ve tefrika yaratmak için kurdurulmuş IŞİD -bazılarına göre DAEŞ – kanlı örgütleri birçok vatandaşımızın kanına girdi. Hala şehitler veriyoruz. Demokrasiyi teröre yenik düşürenler şimdi günah çıkarıyor.2002’den bugüne yanlış politikalarla, tecrübesiz, duygusal ve Devletinden intikam alma peşindeki yöneticiler, dış telkinlerle ülkeyi yangın yerine çevirdiler. Hayali ve romantik sözde çözümlerle ülke oyalandı. Türkiye’de hukuk devleti işletilebilse, terör örgütü ile iç içe olan parti çoktan kapatılırdı. Ona demokrasicilik oyunu oynatılmaz, toplumla dalga geçmesine fırsat verilmezdi. Habur’da kurulan çadır mahkemesi, güvenlik güçlerini savunmaya çeken, elini kolunu bağlayan sorumsuz anlayış, Oslo ve Dolmabahçe’deki rezil pazarlık ve mutabakatlar – Sayın Cumhurbaşkanı haberim yok dese de – ciddi devlet adamlığı ile bağdaşır mı? Böyle bir anlayışla nasıl bir koalisyon kurulabilir?

Her şehit haberinden sonra “şiddetle kınıyoruz” ve “kanları yerde kalmayacak” lafları artık ezberlendi. 13 sene sonra inşallah uzatmalı ve istifa etmiş olan iktidar gerçekleri görebilmiş ve tecrübe kazanmıştır. Bunların ve kendilerine rey vererek “ileri demokrasi” ve “Yeni Türkiye” tuzağına teslim olanların terörden ve ekonomiden şikâyet hakları var mı?

Halkımız birçok şeyi sorgulamıyor, sorgulayamıyor. Çavuşesku basını yıkama ve yağlama servisi gibi çalışıyor. Riyakârlık ve sahtekârlık diz boyu… Terör örgütünün palazlanmasında, siyasallaştırılmasında sandıktan çıkan reylerin payı yok mu? Demokrasi öyle bir sürece sokuldu ki; kendi kendisiyle yabancılaştı ve çelişti. İktidar geçmiş dönemlerin merkez “sağ kitle” partileri gibi zannedildi. Gerçekler ve yanlışlar ferdi irade (cüz’i irade) ile değil; kader (külli irade) ile örtüldü. Alnı secdeye giden bir devlet adamı, laiklik elden gitmesin diye Süleymaniye Camiine sokulmayan ve bekletilen bir Cumhurbaşkanından çok daha iyidir; ama iş bununla da bitmiyor. İşbirlikçi Sadrazam Damat Ferid’in alnı secdeye gidiyordu.

Operasyonlarda bazı soru işaretleri var. ABD IŞİD’e ders verme işini bize mi havale etti? Suriye’nin kuzeyinde Kürt koridorunun tamamlanmasında engel olarak kalan IŞİD alanı için mi operasyon izni çıktı? ABD Kandil’in kulağını mı çekiyor? IŞİD de PYD de onun emrinde… ABD’nin sivil yeni müttefiklerini koruyacağı bir gerçek… PKK’ya karşı operasyonda ABD ile istihbarat paylaşıldı mı? Esad’ın kısa zamanda düşeceğini bekleyenler, muhalif güçleri ve İslâmi terör örgütlerini destekleyenler, tedavi ettirenler, bedava otellerde barındıranlar, lojistik destek sağlayanlar, TIR’larla Adana’da yakalananlar ne kadar büyük çelişki ve yanlışlar içinde oldular? Jandarma ile uğraşıp onu İçişleri Bakanlığı’na bağlamak teröre alan açmak değil miydi? Öncelikli hedefimiz Esad idi; şimdi ABD bize hedef mi değiştirtti? “İsmi önemli değil; hepsi terör örgütü” diyen sayın Cumhurbaşkanı değişim sürecine mi girdi? Silahlı peşmerge sürülerininAynel-Arap’ı (Kobani) IŞİD’den kurtarmak için topraklarımızdan ABD lehine tezahüratla geçişleri yasal mıydı? IŞİD’li katillerin üzerinde bizce verilen özel ikamet tezkereleri çıkmadı mı? PYD başkanı Müslim Ankara’da ağırlanmadı mı?

Müslümanın vatanı, milli kimliği, sınırı ve devleti olmaz; ibadet yapabildiği her yer vatanıdır” şeklinde egemen güçlere hizmet eden sözde ümmetçi ütopya artık çökmüştür. Orta doğu dersini iyi okuyalım. Herkes aslına dönüyor; ümmet ortaklığı üst bir etiket olarak kalıyor.

Bugün neredeyse bırakın milliyeti; her etnisiteye izinle devlet ve vatan kurdurup kullanma çabaları var. Birçok Müslüman kardeşimiz de bundan mutlu ve rahatsız değil… Emperyalizmin yeni silahı etnik ve mezhep çatıştırması ve dinde yeni tefrikalar yaratmaktır. Çatışma ve ayrıştırmanın olmadığı yerde emperyal güç barınabilir mi?

Milliyet ve milli kimlik reddedilerek ümmeti büyük ve güdümlü bir kalabalık olmaktan kurtaramazsınız. İslâm Dünyasının öncelikli sorunlarını pratiğin ışığında tekrar tekrar düşünelim.

 

Önceki İçerikAhvalimiz
Sonraki İçerikMüzakere Yerine Mücadele Devam Edecek mi?
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)