Geçen hafta Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığınca düzenlenmiş olan “Türklerde İslam Anlayışı, Türk Kültüründe Hoşgörü ve Bölgesel Hegemonik İlişkiler” konulu açık oturuma katıldım. Toplantıda Türklerde hoşgörü ve Batıdaki hoşgörüsüzlük örnekleriyle birlikte nelerin hoşgörüyle karşılanamayacağını ortaya koymaya çalıştık. Aslında hiçbir ciddi ülkenin hoşgörü ile karşılayamayacağı, egemenlik ve bağımsızlıktan vazgeçme, milli kimliği reddetme gibi hususlar Türkiye için de geçerlidir. Giresun Üniversitesinin son yıllarda her yönden önemli mesafeler aldığını görmekten mutlu olduk. Rektör Sayın………………. ve dekanları ne kadar tebrik etsek azdır.
Giresun Üniversitesinde böyle güzel gelişmeler olurken; ülkemizin en eski ve tarihi geleneği olan İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesinde yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve sınavsız kayıt yaptıran öğrenciler konusu gündemdeydi. Ülkemiz için iftihar kaynağı olan böyle bir kurumun yıpratılması ve yakışmayan bazı iddiaların ortaya çıkışı üzücü olmuştur.
2015 yılı haksız ve gerekçesiz Ermeni iddiaları için önem taşıyor. Dün Osmanlı, bugün de T.C. suçlanıyor. Osmanlı’nın son derece doğru olan ve ülke sınırları içinde kalan tehcir politikasına devletimizi yönetenler de karşı çıkmışlardı. 24 Nisanda suikastlar düzenleyen, saldırılarda bulunan ve uyarılan ancak eylemlerine devam eden 235 militan tutuklanır. Onlara göre tutuklama bir soykırımıdır.
12 Mart 2015 tarihinde Avrupa Parlamentosunun kabul ettiği “İnsan hakları ve demokrasi” başlıklı yıllık raporda Avrupa ülkelerine sözde Ermeni soykırımını kabul etmeleri için talimatlar veriliyor. Türk Milletini rencide edici, hukuka da karşı olan bu saygısızca tavır gerekli tepkiyi görmelidir. İnşallah politikamızda bir değişme olmamıştır! Ermeni örgütlerinin de İstanbul’da 24 Nisanda bir anma toplantısı yapacakları söyleniyor. Acaba Erivan yönetimi benzer bir faaliyete müsaade eder miydi? Tarihi konusunda hassas olmayanların, başkalarına âlet olanların, tarihini bilmeyenlerin coğrafyasını da başkalarının çizeceği ve çizmekte olduğu bilinmelidir.
Ermeni iddialarına teslim olan, bilimsel tartışma ortamına da itibar etmeyen Fransa ve İsviçre‘nin soykırımının olmadığını söyleyenleri hapisle cezalandırdığı unutulmamıştır. Fikir ve düşünce hürriyetini ayaklar altına alan bu çirkin kararlara karşı başarılı ve her Türk’ü mutlu edecek ve cesaretle gerçekleri ortaya koyan çalışmalar unutulamaz. AİHM’nin soykırımı iddialarını kabul etmeyen kararı ortada iken; AP’nin 12 Mart 2015 kararı Batının gerçek yüzünü göstermektedir.
Rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ne güzel söylemiş: Seni özünden vuran düşman kimmiş dünkü/Göreceksin ki yine aynı düşman bugünkü. İstesek de istemesek de tarih tekerrür ediyor. Türk’ün vurdumduymazlığı, gevşekliği, ihanetleri çabuk unutma huyu, kolay kandırılışı ve dolduruşa getirilişi, birbiriyle uğraşması sürdüğü sürece, Niyazi Yıldırım’ın işaret ettiği gerçekle hep karşılaşabileceğiz.
Çanakkale Zaferi‘nin 100. Yıldönümünde, Çanakkale’yi geçilmez kılanları rahmet ve saygı ile anıyoruz. Bu aziz varlıklar bugün yaşasalardı 1915 sonrası vatan topraklarının birçok defa geçildiğine şahit olup birbirlerine şu soruyu sorabileceklerdi: “Biz vatanı savunmakla yanlış bir iş mi yaptık? Düşmanı hoş geldiniz çiçekleriyle mi sahilde karşılamalıydık?“