Hey Koca Şehir İstanbul!

123

 

Adettendir bayramlarda büyüklerin elleri öpülür, büyüklüğün tartışılmaz! Ama ben bu bayram keyfim ve kâhyası ile yol alacağım. Sessizlerin sessizliğini dinlerken nefsimle hesaplaşacağım, vurduğum her kırbaçta şad olup belki de avunacağım.

Hiç kusura bakmasın Eminönü dayım, Yeni Camii üstadım, karşıdan göz kırpan Üsküdar’ım. Hele teyzem Çamlıca’ya asla uğramayacağım. Ne Emirgan ne Kanlıca ne de Tarabya’da olacağım. Ben bu bayram unutulmuşlarla buluşacağım.

Kız Kulesi’ni çoktan çıkardım gözden. Ha! Hatırı büyüktür Dolmabahçe’ye bir selam özden, caydım Piyer Loti’ye Ortaköy’e verdiğim sözden. Erkenden bir kapı aralayacağım, özümde ne varsa döküp paylaşacağım.

Her köşesine binlerce şiir yazılan İstanbul! Kıyılarında eğlenedursun zaman, herkesin neşesi bol olsun aman! Ana tarafın Avrupa, baba tarafın Asya dayan da dayan. Fakat ben başka bir kapı aralayacağım, Arnavut kaldırımdan hızla geçip, apansız çarpan kalbime yoldaş olacağım. Bir demet çiçeği sunacağım konuk olduğum yere. Beklemeyeceğim izzet ikram, birileri su vere! Avucumu açarak yavaş yavaş, incitmeden dokunacağım mermerlere. Önce öpüp sonra başıma koyacağım, kimine bacı, kimine gardaş, kimine sırdaş olacağım.

Nobel ödüllü romanları ters köşe eden en yaşanılmışından bir film koyacağım belleğime, şimşekler çakacak, gök gürleyecek, sağnak sağnak kahpe mermiler yağacak siperlerime. Ağıtlar yükselecek, bir birine karışmış ağıtlar, önde bir bayrak, ardında binler sel….. Bu gidişi nereden bilsin el….

Mahalle bayramlaşmasına da bekleme beni,   oduncu Lütfiye’nin, ayakkabıcı Şehnaz’ın, güğümcü Düriye’nin, makarnacı Hüsnü’nün, Habiplerin Nihat’ın da elini sıkmayacağım. Hafif esen yel, kirlenmemiş el uçuşacak dört bir yanımda. Ve ben huzurlarında boynu bükük duracağım. Bu bayram Edirnekapı’da olacağım.