Köşk hesaplarının gizli toplantılarla sürdüğü bir ortamda Güneydoğu’yu devletsizleştirme oyunları kimin içine sinebilir? İhanetin ve ülkenin toprak bütünlüğüne saldırının olduğu yerde barış olabilir mi? Bölgesel özerklik, şehir devletleri ve ayrı bayrakların tartışıldığı bir ortamda, terör yok; kan akmıyor denebilir mi? Milli iradeyi temsil edenlerin gaflet örnekleri ırkçı ve bölücü terörü gizleyip Türk Milletini iknaya yarayabilir mi?
Almanya Cumhurbaşkanı’nın ziyareti geride kaldı. Kendisinin misafir olduğu ülkeyi suçlaması tabii ki yadırgandı. Sayın Başbakan’ın üslûbu da diplomatik nezakete uymadı.
Almanya ülkesindeki yabancı kaynaklı nüfusa çeşitli saldırıların, yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve İslami fobinin görüldüğü bir ülkedir. Türk çocuklarının velâyetinin Alman ailelere verilmesi de ayrı bir sorundur. Nasyonel Sosyalist ve ırkçı bir çete olan NSU davası sürmektedir. Bu örgüt tarafından 10 kişi öldürülmüş olup bunların 8’i de Türk’tür.
Berlin’de Talat Paşa’nın bir Ermeni militan tarafından şehit edildiği olayda da bu ülke kötü not almıştı. Mahkeme süreci Alman yargısı için yüz karası olmuştu. Katil ceza bile almamıştı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşıyor. Türk Devletine yakışan bir Cumhurbaşkanı nasıl olabilir sorusu zihinleri meşgul ediyor. Biz seçilecek Cumhurbaşkanında aşağıdaki özellikleri arıyoruz:
– Kendisini Türk olarak hisseden, Türk Milletini birleştiren, kaynaştıran, birbirine ötekileştirilmesine imkân vermeyen,
– Bizzat sorun yaratmayan sorun çözücü olabilen,yıpranmamış,
– Farklılıkları kutsallaştırmayıp milli birlik ve bütünlük konusunda hassas olan,
– Etnik ırkçılığa tavizi demokratikleşme diye değerlendirmeyen,
– Bölücü ırkçı terörle hukuk içinde mücadeleyi esas alan ve bu yoldaki politikaları destekleyen, özgürlüklerle güvenlik arasında anlamlı dengeyi kurabilen,
– Milli egemenlik ve milli bağımsızlık konularında hassas olan, egemenliğin devrine ve paylaştırılmasına imkan sağlamayan,
– Türkiye’nin Ankara’dan yönetilmesini esas alan,
– Küresel rüzgarların esiri olmayan, küreselleştirmeye karşı yükselen milliyetçiliği farkedebilen, değişimi görebilen,
– Yer altı ve yer üstü ekonomik kaynaklarımızın ona buna peşkeş çekilmesine ortam sağlamayan,
– Belirli bir ümmete ve millete mensubiyeti birbirine rakip görmeyen,
– Türk tarihine bir bütün olarak bakabilen,
– Laikliği yanlış yorumlamayan, halka rağmen seçkinci tavır sergilemeyen,
– Yanlış beyan ve politikalar ile Milli Mücadelede Anadolu’dan kovduklarımıza davetiye çıkarılmasına imkan sağlamayan,
– Cumhuriyete, milli ve üniter devlete sadakatla bağlı olan ve Türkiye Cumhuriyetini, Türkiye Cumhuriyeti yapan değer ve ilkeleri koruyabilen,
– Türk Millletinin milli ve manevi değerlerini benimseyen,
– Türk Milleti dışında hayali milletler arayışına çıkmayan, çıkılmasına da karşı olan,
– Hayali projelerle ve sonu hüsran olan açılım maceraları ile uğraşan iktidarlara karşı teminat olabilen ve güven verebilen,
– Demokrasiyi bütün kurum ve kuralları ile benimseyen,
– Hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığı prensibini koruyan ve yıpratılmasına müsaade etmeyen,
– Hukuk devletinin parti devletine dönüştürülmesine fırsat vermeyen, Anayasal rejimi koruyan ve kollayan,
– Demokrasiye kan kaybettiren otoriter ve totaliter eğilimlerden uzak duran,
– Anayasanın temel giriş maddeleri ile kavgalı olmayan,
– Ortadoğu’nun barış ve istikrar bölgesi olmasına katkıda bulunabilen, ülkeyi yalnızlaştırmayan, geleneksel dış politika ile çelişmeyen,
– İsmi üzerinde geniş mutabakat sağlanabilen.