3 Mayıs Türkçüler Günü Vesilesiyle ve Kutlama Niyetiyle, Milliyetçilik ve Sağcılık!

49

(Bu satırları bilimsellik ve objektiflik kaygısı
taşımaksızın, daha çok gönlümde hissettiklerimle kaleme alıyorum. Bu sebeple de
tabidir ki, tartışmaya açıktır.)

* Siyaset ve düşünce hayatımızda Sağcılık; ufuksuzluğun,
sığlığın, statükonun bekçiliğidir, mevcut düzeni savunmanın ideolojisidir.

* Sağcılık; çalışmadan, üretmeden mevcudu tüketmek, kamu
kaynakları üzerinde zahmetsizce müktesep hâk iddiasında bulunmanın adıdır…

* Liyakat ve ehliyete dayanmayan ucuz ve kolay statülere ve
sıfatlara kavuşmanın adıdır sağcılık…

* Kamu kaynaklarına çökerek servet ve zenginlik üretmenin,
yanaşma düzenini tahkim etmenin adıdır sağcılık…

* Sağcılık; içe kapanmadır, tutuculuktur, zamanı
ıskalamaktır, değişime direnmektir…

* Sağcılık; şehirli olamayan, kör taassubun taşra
ideolojisidir…

* Sağcılık; soru sormayanların, sorgulamayanların, devlete
ve kuvvete eklemlenerek kendi itaat alanında ve küçük hesaplar adına, kendi dünyasında
konfor yaratma faydacılığının adıdır.

* Kendini polisin, jandarmanın ve kurulu düzenin yerine
koymanın, statüko adına farklı olanı tepelemenin, düzenle aynîleşmenin adıdır.

* Sağcılık; düşünce, fikir, sanat ve zenginlik üretme
yerine, yönetmeye, sisteme, yanaşma düzenine odaklanmış siyasi çapsızlığın
adıdır.

* Sağcılık; tavırsız, duruşsuz ve ruhsuz kalabalıkların
arasında, gri alanlarda, sahte ve sualsiz huzurlarda yaşamanın, değişmemenin
adıdır.

* Sağcılık; muktedirlerin eteklerine yapışmanın; çalışmadan,
üretmeden; talepsiz paylaşımlarda, muktedirlerin kırıntılarına rıza göstermenin
adıdır.

* Düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan ve üretmeyen
insanların, kendilerine lütfedileni de kaybetmemek korkusuyla yaşayanların
sığındığı bir limandır sağcılık…

* Fikri kapasitesi, düşünce derinliği ve siyasi tezleri
sadece; sahte bir şekilde söylenmiş “vatan, devlet, din” elden
gidecek sözleri ve üretilmiş korku travmaları arasına sıkıştırılmış olmanın
adıdır sağcılık…

* Hiç bir ilkeyi gözetmeksizin küçük ve şahsi menfaatlerini
gözetmenin, şark kurnazlığının, ufuksuzluğun, farkında olmamanın adıdır
sağcılık…

* Milli irade ve demokrasi kavramından sadece
“sandığı” anlamanın; devleti ele geçirmenin vasıtası sayılan sandık
işini her türlü manüplasyonla hallettikten sonra ise, hukuk ilkeleri ve
demokratik usul ve esasları rafa kaldırmanın adıdır sağcılık…

Peki Ya Milliyetçilik;

Yukarıda saydıklarımızın hepsinin dışında, hür birey
olmanın, millet olmanın icap ve gereklerinden olarak, değişimin, gelişmenin,
hür düşüncenin, muasır medeniyet peşinde olmanın, kendi küçük menfaatleri
peşinde koşmaksızın, insanı ve milleti adına ortak hedeflerin peşinde koşmanın
heyecanını duymak ve milletini hukuk ve demokrasi içinde kucaklamak, insanını
mutlu kılmanın ideolojisidir.

Vatandaşının, devletine ve milletine aidiyet bağlarını
ısrarla artırma ve güçlendirme hedefini gözetmenin ideolojisidir.

Memleket evlatlarını eğitimsiz, sağlıksız ve geleceksiz
bırakmamak endişesini taşımanın ideolojisidir milliyetçilik…

Milliyetçilik, milleti adına uykusuz gecelerde tükenmez
arayışların, huzursuz kalan ve beyin sızıları çeken insanların ideolojisidir.

Milliyetçilik, kendi insanının siyasi rüşt ve ehliyetinin
var olduğunu ama’sız fakatsız kabul etmenin, milletinin demokratik iradesi ve
enerjisini sisteme yansıtmanın vaz geçilmezliğini kabul etmenin adıdır…

Bu anlamda milliyetçilik bir kabile ideolojisi değildir;
birey ve millet olma fikrine ulaşmış insanların, geleceği demokrasi ve hukuk
içinde inşâ etme heyecanı ve hürriyetçi bir medeniyet kurma tasavvurunun
adıdır…

Bilimde, sanatta, hukukta; insanlık adına zahmetli, gayretli
çalışma ve yarışmaların adı; ülkesi namına teknolojinin, kalkınmanın ve refaha
ulaşmanın motivasyon kaynağıdır milliyetçilik…

Aklı, bilimi, hukuk ve demokrasiyi öncelemenin adıdır
milliyetçilik…

Sağcılık sizin olsun,
bizler Türk Milliyetçileriyiz…

Bâki selamlarımla