Yol Ayrımındaki Ülke ve Seçmen

104

12 Haziran 2011 seçimlerine fazla bir süre kalmadı. Daha önce sözde milliyetçi olup da bugün devşirilenler ve bu devşirmeleri besleyenler var. Hepsinin hedefi MHP… Yerli ve milli olan, engel teşkil eden her kurumla uğraşılıyor. MHP ve benzeri kurumlarla uğraşılmasının sebebi, bu kuruluşların milli mücadeleyi başaran, Cumhuriyeti ve milli devleti kuran “milli irade“nin bugün temsilcileri olmalarıdır. Görüldüğü kadarıyla MHP çok kaliteli bir kadroyla ülke sorunlarını kucaklamaya hazırlanmaktadır. Bu kadronun tanıtımı iyi yapılmalıdır.

Abant toplantılarında milli kimliği hedef alıp dünün aşırı sol bugünün bazı liberalleriyle işbirliği yapıp okullarında Türkçeyi seçimlik ders olarak okutanlar, gaflet içinde ülkücülüğün eskisine talip olanlar, bugünü değerlendiremeyenler, kimseye milliyetçilik dersi vermeye kalkışmasınlar.  Önce kendilerini yetiştirip gaflet uykusundan uyansınlar ve seçim öncesi kullanılmasınlar.

Kimliği, Kızılay’da dolaşanların kemik yapılarına bağlayan ve isminde Türk kelimesi geçen devşirilenlerden birisi, bir TV programında bu seçimlerde 50 yılın hesabı sorulacak deyiverdi. Gerçekten bu seçimlerin ne kadar önemli olduğunu fark ettirmemek için magazin konular öne çıkarılıyor. Tanju’nun, Hakan’ın ve Tatlıses’in adaylığı bunun için gündeme taşınıyor. Oysa 12 Haziran Genel Seçimleri Türkiye’nin getirildiği yol ayırımında önemli bir yön çizecektir. Seçmen bunun farkına varıp futbol takımı tutar gibi rey kullanmamalıdır.

Türkiye, 21. Yüzyılda Sevr şartlarına uygun bir ülke mi olacaktır? Küresel gücün yeni Dünya düzeninde kendisine biçtiği elbiseye uygun bir ülke haline mi gelecektir? Lozan’da “size bir çok hak verdik; ileride bunları alacağız” diyen dünün Batılı devlet adamları haklı mı çıkacaktır? Yüzyıllardır birçok coğrafyada olduğu gibi, Anadolu coğrafyasında da Haça karşı Hilâlin zaferi için her türlü fedakârlığa katlanmış Türk nesilleri, 2010’lu yıllarda yenik mi düşeceklerdir? Bize Devleti ve egemenliği birileriyle mi paylaştıracaklardır?

Türksüz Anadolu, Atatürksüz Türkiye, Hz. Muhammedsiz ve Kur’ansız İslâm, Hz. Alisiz Alevilik tezgahları başarılı olabilecek midir? Türkiye kendisine hiçbir zaman uymamış olan federal rüzgarlara marjinal bir takım gruplar var diye teslim mi edilecektir? Ülkeyi yöneten siyasi iktidarın henüz Anayasanın temel giriş maddeleri konusunda kendi içinde mutabakata varmamış olması, bunalımın ve istikrarsızlığın kendisi değil midir?

Milli kimliği ve milletinin adını dışlayan bir ülkede ne siyasi istikrar, ne de iktisadi istikrar olur. Ancak, dışarıya taviz verdiğiniz, onların dediğini yaptığınız oranda sıcak para çeker, geçici bir istikrar ortamı sağlayabilirsiniz. Bu da aldatıcı olabilir.

Türkiye’de son yıllarda bilhassa son 7-8 senedir bize neler tartıştırılarak bazı değiştirmelere alıştırılıyoruz. Önümde bir davetiye var. Bu toplantı davetinin ismi “Büyük Türkiye’ye Doğru”. Büyük Türkiye, gönlü Türk coğrafyasına ve Türk Kültür Dünyasına açık olanların bir parolasıydı. Bu, bugün de geçerlidir.

Ancak, milli birlik ve bütünlüğü ve sosyal dokusu üzerinde etnik oyunlar oynanan, tarımı ve sanayi perişan edilmek istenen, üretme ithal et anlayışının hüküm sürdüğü, iç ve dış borçların bir kamçı gibi ensemize indiği, dış ticaret açığının devamlı arttığı ve cari açığın tehlikeli sıcak para girişleriyle kapatılmasının hüküm sürdüğü, sanayi kuruluşlarının yabancılara peşkeş çekildiği, milli çıkarın ve milliyetçiliğin dışlandığı, etnik taassup ve ırkçılığın zirve yaptığı, çözülmenin bütünleşme zannedildiği bir dönemde hangi büyük Türkiye’den bahsedeceğiz. Başımızı kuma gömerek veya ülkeyi amuda kalkarak seyrederek hangi gerçeği görebiliriz.  

Toplantı programındaki konulara bakacak olursak suya sabuna dokunmayan marjinal ne kadar konu varsa programa tıkılmış ve de bazı konularda işin alfabesiyle uğraşılmış. Asıl aydın sorumluluğunun gereği olarak ele alınması ve tepki verilmesi gereken konular birer birer atlanmış. Daveti yapan son derece saygın ve tarihi bir kuruluşu bu noktalara getirmek,, siyasi iktidarın yağdanı haline sokmak çok büyük bir vebal altına girmektir. Aziz Nesin’in tanımladığı Türk tipine özenmeyelim.

Türkiye dış telkinlerle, Barzaniyle bütünleşerek terörle mücadele edemez. Erbil ziyareti son derece zararlı ve zamansız olmuştur. Diğer taraftan, Lübnan’da yakalanan PKK’lıların İsrail istihbaratıyla bağlantılı olmaları da dikkat çekici bir noktadır.  

Önceki İçerikDemokrasiye AKP çelmesi
Sonraki İçerikAyrılıkçı Kürtler Ne İstiyor? -1
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)