Yarınları Çalmak

162

Cuma yazımda, gelecek nesilleri yükümlülük altına sokan
icraatın, kanunen mümkün olsa da vicdanın ve bilgeliğin bunu reddedeceğini
yazmıştım. Uzun vadeli borçlarla, hazine garantileriyle çocuklarımızı,
torunlarımızı borçlu kılmanın…

 

Bugünkü çıkar uğruna gelecek nesillerin sağlığını, refahını,
yaşayacağı ortamı ipotek altına alan bir başka davranış çevreye karşı
duyarsızlıktır. Birçok örnek bulunabilir. Bir tanesinden bahsedeyim,
Türkiye’nin nefes borularından Balıkesir ve Çanakkale’nin Kaz Dağları’ndan. Bu
övülerek yaratılmış ormanların yüzölçümünün % 70’ine maden arama ruhsatı
verilmiş! Bu ruhsatlardan azımsanmayacak bir kısmı maden işletmesine dönüşmüş.
Bunlar arasında geriye dönülemez tabiat tahribatı yapanlar çoğunlukta. Bugün
birileri kazanıyor. Belki bugünün Türkiye’sinin de kazançları var. Ya yarının
Türkiye’si? Çocuklarımız, torunlarımız? Onlardan izin aldık mı?

 

 

 Çevresel Etki Değerlendirme – kısa adıyla ÇED- mevzuatının
yirmi küsur kez değiştirildiği söyleniyor. İhale kanunu da yüz küsur defa
değiştirilmişti. Ne için? İhale kanunu hangi maksatla değişiyorsa, ÇED mevzuatı
da tıpa tıp aynı maksatla değişiyor.

 

Gelecek nesilleri mahkûm eden başka bir haksızlık,
milletlerarası ekonomi tavsiyelerinde, ekonomi teorilerinde de gizlidir.
Mesela, “Mukayeseli Avantajlar Teorisi”… Bu teoriye göre her ülke en iyi
ürettiği ürünlere odaklanmalı, başkalarının daha verimli şartlarda ürettiklerinin
yerlisini üretmeye kalkmamalıdır. Bu teoriye uymanın, toplam değeri arttırdığı
matematikle de ispatlanabilir. Üniversite birinci sınıf iktisat kitaplarında
ispatını bulabilirsiniz.

 

Merdiveni Tekmelemek

Bu teori, bazen gönüllü, bazen güç kullanılarak uygulanmış.
Cambridge Üniversitesi gelişme ekonomisi hocası, Güney Koreli Ha-Joon Chang,
“Merdiveni Tekmelemek” kitabında, İngiltere’nin o zamanki kolonisi Amerika’nın,
dokuma endüstrisi kurmasını yasakladığını anlatıyor. İletişim Yayınevi, bu
kitabı, herhalde eyice anlayalım diye, “Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü”
diye çevirmiş, İngiliz gemilerinin Afrika’dan taşıdığı köleler sayesinde
Amerika’da pamuk üretmek ucuz ve avantajlıydı. Bu pamuklar, koloninin değil,
hızla büyüyen İngiliz tekstil sanayiinin yararına kullanılmalıydı. Bu muhakkak,
mukayeseli avantajlar teorisine de bire bir uygundu. Pamuğun Amerika’da üretimi
daha ucuzdu. Tekstilin İngiltere’de üretimi de. İşte size, çok sık duyduğumuz
“kazan-kazan, win-win” düzeni.

 

Amerika, mukayeseli avantajlar teorisine devam etseydi, hâlâ
Avrupa’nın ham madde tedarikçisiydi. Amerikan ihtilalinden sonra İngiltere
pamuk üretme işini Mısır’a kaydırdı. Osmanlı’nın ekonomik sıkışıklıktan, askeri
ve idari zafiyetten İngiltere’ye teslim ettiği Mısır’a… Ödünç verdiğimizi
sanıyorduk; Kıbrıs’ı ödünç verdiğimiz gibi.

 

 

 Ha-Joon Chang’ın kitapta fısıldadığı birkaç gerçek daha var.
Şimdi uluslararası serbest ticareti, ideolojik bir asabiyetle savunan
ülkelerin, kendileri kalkınırken ithal ikameciliği, koruyucu gümrükler ve genç
endüstrilerinin teşviki yönünde her şeyi yaptıkları. Endüstrileşme merdiveninin
basamaklarını çıkıp, sanayi ülkesi konumuna yerleştikten sonra sıfır gümrük,
koruma aleyhtarlığı ve diğer tezlerin savunucusu oluyorlar. Chang’ın deyimiyle
oralara çıkarken kullandıkları merdiveni, başkası kullanmasın diye tekmeleyip
atıyorlardı.

 

Bugün için yarını feda etmek

Mukayeseli avantajlar gibi, matematik ispatı olan bir
teoriyi, dünya ekonomisine yararı belli serbest ticareti kötü yapan nedir?
Bunların sadece bugüne bakıp yarını hesaba katmamalarıdır. Bugün kazan-kazan
olan bir davranış, yarınlarda, kalkınmakta olan taraf için kayıp olabilir.
Yarının kaybı.

 

ABD-İngiltere ile kazan-kazan oynasaydı hâlâ siyahlara pamuk
toplatıyordu. Serbest ticaretin, sıfır gümrüğün baş savunucusu ABD’nin bugün
Çin’le tutumları değiştirmesi de aynı gerçeğin çarpıcı bir örneğidir. Sanayi
üretimi, ucuz işçilik ve telif gibi, lisans gibi fazla endişeleri olmayan Çin,
bugün uluslararası ticarette liberal, ABD ise Çin’e karşı korumacıdır. Ne
günlere kaldık!

 

 

 Bu arada bir hakkı da
teslim edeyim: Bundan 11 yıl önce, Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, şu öngörüde
bulunuyordu: “Bugünün en büyük ekonomisi olan ABD’nin yerini 2020’de Çin’in
alacağını düşünürsek, önümüzdeki yıllarda bu ülkeyi küreselleşme ve liberalizmin
en ateşli savunucusu olarak görmek bizi şaşırtmamalıdır.“(21. Yüzyıl, Haziran
2010, 18. sayı, sayfa 35-40) Gerçekten de satın alma gücü paritesiyle Çin,
ABD’yi geçti ve serbest ticaret ve liberalizm savunuculuğunda ABD ile yer
değiştirdi.

 

İki yazı boyunca hep aynı hatayı anlattım. Bugünün uğruna
yarını feda etmek. Bugünün menfaati için gelecek nesillere ipotek koymak. Bu
suç bazen bir ülke içinde, bazen dünya çapında işleniyor.

 

Kapitalizm işte deniyor. Şimdi son icat “Karma Kapitalizm”.
Bu karma ekonomi gibi bir şey değil. Hint alt kıtasının “karma”sı. Alev
Alatlı’nın tercümesiyle, “bıldırda yediğin hurmalar, bugün mideni tırmalar”
veya etme-bulma kapitalizmi. Bugün odaklılıktan kurtulup, bugünle yarını
birlikte düşünebilen kafalara ihtiyacımız var. Bugünkü nesillerin size verdiği
yetkilerle gelecek nesilleri yükümlülük altına sokarken iki defa düşünün, hatta
düşünmekle yetinmeyip vicdanınıza, ahlakınıza da bir danışın.

 

 Bugün yaşayan ahaliye halk denir. Bu halk, dününün
şuurundaysa, yarının sorumluluğunu da duyuyorsa, ancak o zaman millet olur. (https://millidusunce.com/yarinlari-calmak/)

Önceki İçerikDayımın Vefatı, Özgürlük Yolculuğu
Sonraki İçerikKaybolan Sadece 128 Milyar Dolar Değil
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)