Türkiye ve ABD’de değerler eğitimi

246

Millî eğitimin iki temel görevi vardır. Biri gençlere yaşadıkları dünyayı tanıtmak, diğeri de toplumlarının değerlerini ve onlara saygılı olmayı öğretmek. Hâl böyle iken okullara ÇEDES = Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Saygılıyım diye eğitime ek bir program koymak son derece tuhaf. Eğitimin ÇEDES dışındaki kısmı acaba ne yapıyor? Kaldı ki ÇEDES’ten önce de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi vardı. 

Gençlere hangi değerler öğretiliyor dersiniz! Bir mezar maketi yapıp öğrencileri bunun başında ağlattıklarını basından okumuş, görmüşsünüzdür. Birkaç yıl önce bir arkadaşımın 16 yaşındaki kızı, derste başına gelenleri anlatmış. Din Kültürü öğretmeni 15-16 yaşında çocuklara ölü yıkama ve kefenlemeyi anlatmış. Uygulamalı olarak. Bir öğrenci ölü olmuş… Uygulamayı tam yapmamışlardır umarım! 

Hristiyan ve Müslüman misyoner

Anlamıyorlar. Ritüeller değer değildir. Bunlar değerlerin uygulaması veya sembolleridir. Değerlerin kendilerini vermeden, merasimlerin anlamı yoktur. Gel gör ki ritüel ezberlemekten değerleri unutmuşlar, hatırlamıyorlar. 

Bir Hıristiyan misyonerle Müslüman misyonerin, dindar olmaya karar vermiş bir insana, neler söyleyeceklerini hep düşünmüşümdür. Gerçi Müslüman misyoner yok. Farzı muhal diyelim, olsaydı ne olurdu… Hıristiyan’ın açılış cümleleri malum: “Tanrı seni seviyor. İsa, seni kurtarmak için canını feda etti…” Peki, günümüz Müslüman misyoneri ne diyecek: “Bizim dinde kadınları örteriz. Erkek kadın bir arada bulunmaz. O yasak, öbürü de yasak, yasağın yanındaki de yasak. Ayrıntı istiyorsan ölüleri nasıl yıkayıp kefenlediğimizi sana göstereyim…” Müslümanın samimiyeti, insanların ondan emin oluşu, Allah’a kul olanın kula kul olamayacağı… Bunları en son ne zaman duydunuz? 

Bu da değer eğitimi?

Derken David Thomas adlı bir yazarın “Aferin” başlıklı bir yazısına rastladım. LBir ABD lisesinde geçen  “değerlere saygı” hikâyesi. Şöyle: 

2005 Eylül’ünde, okulların ilk gününde, Little Rock’taki Robinson Lisesi tarih öğretmeni Martha Cothren, unutulmayacak bir şey yaptı. Okul müdürünün, müdür yardımcısının ve bina sorumlusunun izniyle, okulların ilk gününde sınıfındaki tüm sıraları çıkardı. Birinci ders zili çalıp öğrenciler sınıfa girdiklerinde sıraların olmadığını gördüler.

‘Ms. Cothren, sıralarımız nerede?’ diye sordular.

‘Sırada oturma hakkını nasıl kazandığınızı bana söylemeden sıranız olmayacak.’ cevabını aldılar.

Öğrenciler düşündü: ‘Belki de bu, notlarımızla ilgilidir.’
‘Hayır.’
‘Belki de davranışlarımızla ilgilidir.’
‘Hayır, davranışlarınızla da ilgili değil.’

Ve böylece birinci, ikinci, üçüncü ders saatleri gelip geçti. Sınıfta hâlâ sıra yoktu. Öğrenciler olup biteni anlamak için ebeveynlerini aramaya başladılar ve öğleden sonra televizyon haber ekipleri, sıraları sınıfından çıkaran bu çılgın öğretmenin haberini yapmak için okulda toplanmaya başladı.

Günün son ders saati geldi ve kafası karışmış öğrenciler, sırasız sınıfta yere oturdu. Martha Cothren şöyle dedi: ‘Gün boyunca kimse, bu sınıfta sırada oturma hakkını nasıl kazandığını bana söyleyemedi. Şimdi ben size anlatacağım.’

Martha Cothren sınıfının kapısını açtı. Üniformalı 27 Amerikan gazisi sınıfa girdi, her biri bir okul sırası taşıyordu. Gaziler sıraları sırayla yerleştirdikten sonra, duvar kenarına geçip ayakta durdular. Son asker son sırayı yerine koyduğunda, öğrenciler belki de hayatlarında ilk kez, o sıralarda oturma hakkının nasıl kazanıldığını anlamaya başladılar.

Martha şöyle dedi: ‘Bu sıralarda oturma hakkını siz kazanmadınız. Bu kahramanlar sizin için kazandı. Sıraları buraya sizin için onlar koydu. Onlar, eğitiminizden yararlanabilmeniz için dünyanın öbür ucuna gitmiş, eğitimlerinden vazgeçmiş, kariyerlerini ve ailelerini bırakmıştı. Şimdi oturmak size kalmış. Sizin sorumluluğunuz öğrenmek, iyi öğrenciler olmak ve iyi vatandaşlar olmak. Onlar, eğitiminiz için özgürlüğü kazanmanızın bedelini ödedi. Bunu asla unutmayın.’

Bu arada, bu gerçek bir hikâye. Öğretmen, 2006’da Arkansas eyaletinde Yabancı Savaş Gazileri Yılın Öğretmeni ödülünü aldı. Kendisi, İkinci Dünya Savaşı’nda esir düşen bir askerin kızı.”

Biz çocuklarımıza, büyük âlimlerimiz vasıtasıyla Millî Mücadele’nin hiç olmadığını, kimsenin denize dökülmediğini, şehitliklerin içinin boş olduğunu öğretiyoruz. “Keşke Yunan kazansaydı.” diyor ödüllü büyük âlimlerimiz. Yok ama ölü kefenlemeyi ve yıkamayı da öğretiyoruz. Başka ne değerimiz var ki?

Türkiye ve ABD’de değerler eğitimi – Milli Düşünce Merkezi (millidusunce.com)

Önceki İçerikDüşündüren Düşünceler
Sonraki İçerikBirileri “Yeniden Çözüm” mü Dedi? Aklıma Hemen Bunlar Geldi!
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)