Devletin gücünü arkasına alıp, o güçle devleti zaafa uğratmak müthiş bir planlamanın neticesidir. İğne ile kuyu kazmanın çok zaman alması önemli değildir. Neticeye varmak daha önemlidir(!) Neticeye varma yolunda yeni bir kuyu kazmak gerekiyorsa başarının şartı yeniden iğne ile kuyu kazmaktır. Şimdiye kadar iğne ile kuyu kazarak başarının kapısını aralayanlar, artık iğne yerine kazma-kürek kullanacak noktaya geldiklerini düşünmekteler.
Kısa bir süre sonrada iş makinaları kullanmanın hesabını yapmaktalar. Devletin gücünü kullanarak zaafiyetini gerçekleştirmek kararlılığında olanların gerçek niyetleri ortaya çıkmıştır. Hükumetin tutumundan cesaretleri artan bazı zevat, açık açık bu devletin temel değerlerini ve özellikle ulus-devlet yapısını sorgulamaktadırlar.
Zaman Gazetesi yazarlarından İhsan Dağ haddini çok aşarak iğne ile kuyu kazmaktan vaz geçildiğinin işaretini verenlerden biri… “Kürtçeyi de başörtüsünü de yasaklayan aynı devlet” başlıklı yazısında Türkiye Cumhuriyeti Devletine alenen hakarette bulunmuştur. Sorgulanması gerekir. Ancak devlet bir kurumlar organizasyonu olarak zaafa uğratılmıştır. Devlet organları baskıcı tutum ve propaganda karşısında görevlerini yapamamaktadır. Dolayısıyla nitelik sıkıntısı çekmektedir. Bu durumda da bütün bölücüler, cahiller, gafiller ve hainler devlet makinasının dişlilerine çomak sokmaktadırlar.
“Herşeyi konuşalım”cıların yakında çok daha çizgi dışı şeyler konuşacağı açıktır. Bunlara hazır ve de hazırlıklı olmalıyız.
Anayasanın birinci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, ikinci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve üçüncü maddesinin Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır” hükümlerinin değiştirilemeyeceği ve değiştirilemeyeceğinin dahi teklif edilemeyeceği dördüncü maddede yazılıdır. Ancak Türk kelimesinin geçtiği her madde bu hükumetin hedefidir. Mutlaka değiştirilecektir. Bu gün değilse yarın… Bu değişimler son açılımların sahipleri için zaruridir. Son açılım hikayesinin temelinde de oy kaybının farkında olan iktidarın 2011 seçimlerinde Kürt vatandaşlarımızın oylarına talip olmaları yatmaktadır.
Bunca açılımdaki cesaretin sebebi elbette ulaşılan cesamettir.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısını hedeflerine koyan ve “demokratik açılım” söyleminin güzelliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerine dinamit yerleştirenlerin bu tavırları karşısında ne yapacağız. Bir noktada fren yaptıracak mekanizmaların da kısmen mefluç hale getirdiklerini görüp hayal kırıklığına uğradığımızda tepkilerimiz daha da değişecektir. Bu çerçeve de Atatürk’ün Gençliğe Hitabındaki görevlendirme şartlarının doğduğu gerçeği karşısında “birinci vazifemiz olan Türk istiklalini ve cumhuriyetini korumak ve kollamak” mecburiyetinin doğduğu açıktır. Eğer Türk gençliği Atatürk tarafından verilen görevi gerçekleştirmek enerjisini kendisinde bulursa doğacak sonuçtan doğrudan mevcut hükumet sorumlu olacaktır.
MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin son zamanlarda sert söylemlerde bulunmasının gerekçesi de bu çerçevede düşünülmelidir.
Başbakan, demokratik açılım konusunda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son açıklamalarına bir Başbakan’a yakışmayacak cevap vermiş; “Ellerine bir kâğıt almış dolaşıyorlar. Amerika’nın bir projesi bu.’ Bunu ispat ederlerse biz her şeye varız. Ama ispat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar. Bu kadar ağır konuşuyorum” demiştir.
Başbakanın bu beyanı alenen hakarettir.
Sayın Başbakan mevcut projenin Amerikan projesi olduğunu niçin inkar ediyor. Projenin kaynağını bilmeyen var mı? Projenin Amerika’nın bir projesi olduğunun ispatına da gerek yoktur. Ve sayın Başbakan’ın tekniği ile denebilir ki; “maruf ve meşhur” hususların ispatına da gerek yoktur.Hukuk Usülü Muhakemeleri Kanunumuz 238. maddesinde “Maruf ve meşhur olan” hususların münazaalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Sayın Başbakan’ın “Kasımpaşa 1954 doğumlu olduğunu, kendi ifadesiyle Gürcü olduğunu, Laz olma ihtimalinin bulunduğunu…” biliriz. Bu bilgilerin “maruf ve meşhur” sınıfından ispatına gerek olmadığını da düşünürüz.
Sayın Başbakan’a yine kendi tekniği ile “projenin Amerika’nın bir projesi olmadığını” siz ispatlayın kolaysa, demekten başka diyecek bir şey bulamıyorum.