05 Temmuz 2009 tarihinde Türk’e uygulanan soykırımlardan biri daha gerçekleştirilmişti. Çok acı, düşündürücü ve ders verici bu olayda yüzlerce Uygur Türkü Urumçi ve civarında Dünyanın gözü önünde katledilmişti. Olaylar, Çinli işçilerin Uygur Türklerine tacizde bulunmasıyla patlak vermiş, bu çirkin davranışları protesto etmek için toplanan kardeşlerimiz bomba ve silahlarla susturulmaya çalışılmıştı. En önemli insan hakkı olan yaşama hakkı ellerinden alınmıştı.
Küreselleşme sürecinde Çin ile iktisadi ilişkilerini geliştiren Batı Dünyası bu dehşet veren olaylar karşısında her zamanki gibi sessiz kalmıştı. Kendi vatandaşlarını Çinli olsun, Türk olsun öldürmekle ün salan Çin, hemen hemen her 10-15 senede bir fırsat kollayarak Uygur Türklerinin üzerine saldırmaktadır. Bu alçakça saldırıları ve insan hakları ayıplarını protesto etmek herkesin insanlık görevidir. Maalesef ilgi alanları sadece Filistin ile sınırlı olanların bu ve benzeri konularda gerekli hassasiyeti göstermeyecekleri açıktır. Şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz.
Son yıllarda düğmeye basar gibi bölücü ırkçı terör olayları arttı. Artış sebepleri değişik yönlere çekilerek saptırılmamalıdır. Olayların artışında siyasi irade eksikliği, yanlış tespitler ve teröre dış destek ortaya çıkmıştır. Demokratik açılım, terörü cesaretlendirmiş, tahrik etmiş, ayrıkçılığa prim kazandırmıştır. Dağılmanın reçetesi olan ve demokratik denen açılım, ülkeyi ufalamakla meşguldür. Terörle demokratikleşme arasında bağlantı kurarak “demokratikleşmeyi önlemek için terör azdırılıyor” lafları safsatadır. Tam tersine; demokratikleşme, terörün silahlı veya silahsız yollardan gerçekleştirmek istediklerine zemin hazırlıyor ve hizmet ediyor. Aslında hedef aynı olduğuna göre, bu hedefe varmanın ister silahlı, ister silahsız şekilleri ne fark eder ki?
- Terörle mücadelede hedef Irak’ın Kuzeyi olmalıdır. Türkiye tersini yapmamalı, Bölgeyi karşılıksız kalkındırma gafletinden ve PKK’yı terör örgütü kabul etmeyen Barzani’yi desteklemekten vazgeçmelidir.
- Bölücü ırkçı terörün demokrasi talebi yoktur. Daha fazla demokrasiyle teröre yaklaşmak, onunla mücadele yerine, müzakereyi ve tavizi gündeme getirir.
- Ayrılıkçılığı tahrik eden ve cesaretlendiren açılım macerasıyla ülkenin geleceği karartılmamalıdır. Farklılıklar abartılmamalı, kutsallaştırılmamalı ve insanlarımız birbirine soğutulmamalı, ötekileştirilmemelidir. Yabancıların taşeronu olunmamalıdır.
- Terörle Mücadele Yasası güvenlik güçlerinin çalışmalarını kısıtlayan ve teröre alan açan durumdan kurtarılmalıdır.
- Terörle mücadele edenlerle mücadele ederek askere itibar kaybettirmenin yanlışı fark edilmeli, Devlet kurumları arasındaki rekabetten vazgeçilmelidir. Sadece karakol savunmayla terör bitirilmez.
- Bölücü ırkçı teröre karşı özel harekatçılar öne çıkarılmalıdır.
- Devletin bir kuruluşu olan TRT, ülkeye yöneltilen psikolojik harekâta karşı yerini alabilmelidir. TRT, devletiyle başkaları adına kavgalı bir malum sözde aydın sivil çetenin borazanı olmaktan kurtarılmalıdır.
- Anayasanın temel giriş maddeleriyle ters düşen uygulamalardan iktidar vazgeçmelidir.
- Halkı teröristten ayırmanın yolu, terör örgütünün istekleri doğrultusunda bazıları için imtiyazlar sağlama ve pozitif ayrımcılık değildir.
- Erbil’deki konsolosluk Kerkük’e kaydırılmalıdır.
- Barzani’nin Türkiye’deki şirketleri ve örgüte imkan sağlayan mafya örgütlenmeleri hedef alınmalıdır.
- Sınırda jandarmayı dışlayacak uygulamalardan kaçınılmalıdır.
- Türkiye’yi terörle mücadelede oyalayıcı müttefik oyunlarına gelinmemelidir.
- Devleti ve istihbarat kaynaklarını deşifre edici, pazara çıkarıcı, kozmik odaları açıcı demokratikleşme oyunlarına gelinmemelidir.
- Demokrasimiz ve terörle mücadelemiz, hedef şaşırtan işbirlikçi, Milli Mücadeleyi, Milli Devleti ve Cumhuriyeti içine sindiremeyenlerin vesayetinden kurtarılmalıdır.
- Şehit yakınları ve ailelerine saygı gösterilmeli, yanlış uygulamalardan vazgeçilmelidir.