Stratejik Sarhoşluk

99

Büyük âlim Yusuf Akçura aramızda yok ama “Üç tarz-ı siyaset” hala capcanlı bir şekilde hükümferma…

Gençlik yıllarımızın Başosmancısı Kadir Mısıroğlu kusura kalmasın, Osmanlıcılık ya da neo ottomanizm denince akla Ahmet Davutoğlu geliyor ilk.

Bir aralık disisleri.gov.tr‘ye girdiğimde Bakanımızın yurtiçi ve yurtdışı akademik kariyerinden başım dönmüştü. Hele hele 1998-2002 yılları arasında Harp Okullarında ve Polis Akademisindemisafir‘ öğretim görevlisi olarak vazife yaptığını görünce uzay mekiğine binmiş gibi oldum.

Şimdi bazı nâdanlar sen 28 Şubatta (1998) ayrı, 57. Hükümette ayrı sürgün yerken Konyalı Profesörümüzü gayrisivil unsurlar el üstünde tuttu diye kıskandığıma verecekler ki hâşâ ve kellâ! Demek ki Rabbim onu bu günlere hazırlamış.

Stratejik Drinlik” kavramıyla onunla tanıştık biz. Hatta ona dış politik argümanlar üreten Ekopolitik‘i de birebir dinlemişiz. Afrika açılımını ve yakın komşularla vize – gümrük kaldırımını Ermenistan ve Yunanistan politikalarının bariz yanlışlığına rağmen desteklemişiz.

Ütopik romantizmle pragmatik idealizm arasında gidip gelen dış siyaset seyri “sıfır sorun” çocuksuluğu ve ‘ümmet milliyetçiliği’ ile hep yüzündeki tebessüm gibiydi. Donmuş ve üstüne küresel çekimserlik konmuş.

Ve sonunda vites değişti. Temel‘in 90’la giderken dediği gibi; “Uşaklar, sıkı tutunun; şimdi (R)oket’e takayrum.” Ha Tepegöz, ha Beşşar.. Dedem Korkut hepsini kovalar. Bindik bir alâmete, gedeyoz etno-mezhebik kıyamete.

Gökten bir elma düşecekmiş; adı Başbakanlık mı olsun, Cumhurbaşkanlığı mı olsun karar verememişler. Diyesilermiş ki bizde de Suriye gibi iç savaş varmış – hem ne iç savaş – ama gizli. Bilen bilirmiş ama göremezmiş, eden bulurmuş ama anayasayı değiştiremezmiş.

Amerikonya‘da Başkanlık seçimi kampanyalarında her daim iki aday, ikişerli ekiplerle yarışırlar(mış). Obama / Biden, Romney / Ryan gibi bunda kelli bizde de Erdoğan / Kurtulmuş ve Gül / Davutoğlu olacak(mış)tır.

Sakın 61.Hükümetin dış siyasa kılavuzu ekipbaşı için kabine başını batağa sürüklüyor olmasın. Bunca racon,  bunca gider olsa olsa Kasımpaşalı Başbakanımızın siyasi sonuna gider. “Suriye cızırtı yapma. Alo, Rusya aradan çekil” diyerek bölgede ancak kendi ipinizi çekersiniz.

Bana kalsa Stratejik Derinlik’i Cervantes yazdı derdim. Don Kişot‘un komşularla pardon yeldeğirmenleriyle savaşını da Stratejik Sarhoşluk ve platonik Osmanlı mis pardon Dulsina aşkına bağlardım. Ne ki serde iç ve dış politik analizcilik saplantısı var. Siz buna komplo teorisyenliği de diyebilirsiniz.

Dua edelim ki komplo ve saplantılarda kalalım. Yoksa gerçekleri hem de acı gerçekleri duymaya yüreğimiz yetmez.

Lütfen Doktor Bey; “bana gerçekleri söylemeyin“.