Sistemin Kayıp Çocukları

45

Nadiren de olsa eğitim konuları gündeme gelince, ya zamane
çocuklarına, gençliğine, öğretmenlere, ya sisteme ya da siyasete ezberden
birkaç suçlama gönderildikten sonra bu sıkıcı konu hemen kapatılır. Daha
heyecanlı, dedikoduyla çeşnilendirilmiş diğer “sıcak” konulara jet hızıyla
geçilir.

Kavga edinceye kadar futbol, sonra yine kavganın eşiğine gelinceye
kadar siyaset, borç harç varsa ekonomi, ne kadar da sevimli kul olduğumuzu
kullara ispatlamak fırsatını yakalamışken cehalet perdesi aralanıncaya kadar din
de konuşuruz. Hatta hava durumu ya da trafikten bahsetmek bile eğitim
konularını düşünmek ve konuşmaktan daha eğlencelidir.

Konuşması bile bu derece sevimsiz bir konuyu okumak mı? Düşünün
bir de bu konuda yazanlar var.

Öğretmen, öğrenci, veli değilseniz ya da “sektörün” paydaşlarından
biri değilseniz, eğitim öğretim işlerinin nasıl yürüdüğünü bilmemeniz, bunları
ciddi sorunlar olarak görmemeniz belki de normaldir.

Bir yılı tamamladığımız uzaktan eğitim süreci içerisinde biz eğitimcilerin
içine dert olan meselelerden biri de benim “kayıp çocuklar” diye
isimlendirdiğim,  sürece hiçbir şekilde
dâhil olmamış ve son bir yıldır okuldan tamamen kopmuş çocuklarımız. Maalesef
bu çocukların eğitim öğretim yaşamlarında yaşadıkları kayıp, başta kendi
aileleri olmak üzere toplumun diğer kesimleri tarafından da pek önemsenmiyor.

Milli Eğitim Bakanlığının ilk üç aylık deneyim sonrasında yaptığı
ve ilgili raporu Haziran 2020 de kamuoyuyla paylaştığı bir anketin sonucuna
göre öğrencilerin %13’ü (yaklaşık 2 milyon) hiçbir şekilde uzaktan eğitime
katılamamıştı. Tabi bu konu geçtiğimiz şubat ayında gazetelerde klasik kopyala
yapıştır haberciliği şeklinde yeniden gündeme getirilince bakanlık, bahsi geçen
raporun Haziran 2020’de açıklandığını sayıların o döneme ait olduğunu hatırlatmak
zorunda kaldı.

Yeni bir çalışma bu günlerde sürmekte; öğrenci ve velilerin
“internet üzerinden” düzenlenen ankete katılmaları için, bakanlığın tüm eğitim
çalışanları çaba göstermektedir.

Anketleri ve raporları yok sayamayız. Çünkü anketler, özellikle
yöneticiler için ciddi göstergelerdir ve ona göre önlemler alınmaktadır. Tabii
her anketin kabul edilebilir hata payı vardır ki bu da belirli bir sayının
altındaki “değerleri” ihmal edebilmemize imkan verir. İstatistiğin ruhsuz
yüzüyle tanışın.

Yeni raporun açıklanmasını bekleyip mevcut durumu göreceğiz. Ancak
kendi okullarımızda yaptığımız gözlemler, meslektaşlarımızla ve velilerimizle
yaptığımız paylaşımlar gösteriyor ki geçtiğimiz bir yıl içerisinde hiçbir
şekilde sürece katılamayan, ya da bile isteye katılmayan öğrenci sayısı
maalesef hala ciddi sayılardadır.

Bu çocukların bir kısmı gerekli teknolojik altyapıya sahip
olmamakla birlikte; azımsanmayacak bir kısmı da denetlenemez olmanın ve
ailelerinin farkındalığının düşük olmasının rahatlığından faydalanmaktadır.
2020-2021 Eğitim Öğretim yılının ilk döneminde sınavların geçersiz sayılması ve
her öğrenciye tatmin edici düzeyde not verilme hamlesi, özellikle kendi
isteğiyle öğrenme faaliyetlerine katılmayan öğrencileri bir anlamda
ödüllendirmiş ve rahatlatmıştır. Bu durum başından beri özveri ile derslere
katılım sağlayan çocuklarımızın motivasyonlarını da olumsuz etkilemiştir.

Sistemin dışında kalmış çocuklar için ciddi adımlar atılmalı,
kendileri ve aileleri farkında olmasa da eğitim ve öğrenme hakkından mahrum
bırakılmamalı ve bir şekilde acilen sisteme dahil edilmelidir.

Bu amaçla ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için kaygılanan ve
sorumluluk hisseden her birey, çözümü başkasına havale etmeden en yakınından
başlayarak, altyapı eksikliği olanlara el uzatmalı; imkânları yeterli olmasına
rağmen yaşadığı kaybın farkında olmayan anne baba ve çocukları da sürece
katılma konusunda ikna etmelidir.

Zaman aleyhimize işliyor. “Benim çocuğum derslerini dinliyor bana ne?”
diyemezsiniz. Unutmayın bu çocuklar da sizin çocuklarınızın yaşadığı toplumun
bir parçası, belki de sorun üreten bir parçası olacaklar. Eğer onları
kazanamazsak hepimiz kaybederiz.

Özellikle temel eğitim seviyesinde, Ulu Önder Atatürk’ün şu sözü
önemlidir:

“Eğitimde feda edilecek tek bir fert dahi yoktur.”