Sisteme Mecbur Allah’a Küs

52

I.

İnsan bir yerden başlamak zorundadır. Ne kadar da sisteme mecbur Allah’a küs bir cümle…

Zihnimizi bocalanmış bulmak, onun en temiz yerinin istila edilmesine müsaade etmek, her bir hücremizin onlarca kez aldatılmasına inanmak ve de düşünme eylemimize ket vurulması diğerlerinin elinde mi yoksa bizim elimizde mi?

Sessizlik demiştik çıkamamacasına o dehlizden… Bu bizim ifademize yüklediğimiz anlam da olabilir; vefakat sessizlik deyince diğerleri ne anlamakta bu da önemlidir.

Sadece düşünmek istiyorum; biz nereye gidiyoruz geri dönmeyi göze almadan, biz nereye götürülüyoruz hiç düşünmeden, biz kiminle yola çıktık yola revan olduklarımız bizi nereye götürüyor?

Yazarın dediği gibi deyip yazımın ortasından başlamak istiyorum: ” İnsanoğlu yaratılmış olduğunun farkına varınca uyanışına başlar. Ama iş burada bitmez asıl iş burada başlar.”

Ayakta durmak, varolmak, yaşamak yani feylesofun dediği gibi “düşünüyorum o halde varım”, bir belirti göstermek yaratılmışlığın farkındalığı ile başlıyor.

Üst cümleleri ise belirtisi olmayan yaşamlar; zihnine tecavüz edilmiş toplumu oluşturmuş oluyor. Düşünememek ve diri bir zihne sahip olamamak bizi gerçek kıyamet gelmeden kendi ölümümüze sürüklüyor. En azından o diriliği koruyacak kalkanı aramak dahi kayda değen bir iştir.

Geri dönmeyi göze almadan yaşamak ne kadar sağlam bir irade gerektirirse geri dönüp en baştan almak o denli sağlam bir irade ister. Götürülürken diğerlerince bir kayboluşa düşünmeden; ne vakit sabah olur diye beklemek demektir. Yola revan olduklarımız yol bilmezken biz onların peşinde çıkmaz bir yolda mıyız?

II.

Bir döngü var yaşantımızın etrafında; göremediğimiz, hissedemediğimiz ve de müdahale edemediğimiz. Bir sürtüşme var, bir tufan var, bir kısırlık var hayatımızda.

Tutsağı olduğumuz eşya, esir edildiğimiz zoraki düşünceler, bileklerimizi kelepçeleyip ” hadi ne haliniz varsa görün” deyin sistem ve hepsinden öte içinde kaybolduğumuz ilişkilerimiz.

Zaman kullanılamayacak kadar sığ, hızımız o denli yavaş ki sürekli müştekiyiz halimizden ve haliyle insani ilişkilerimiz de kısa, çabuk, yetersiz ve de samimiyetsiz.

III.

Söz söylemeden önce hatta sonra her şey yaşanmışlığa göz dikmektedir. Yaşayabiliyorsak varız. Ve varsak da iyi, kötü yani tüm zıtlıklar hayatımızda var olacaktır. Bu tezatlıkları kontrol edebilme iradesini gösterdiğimiz sürece kendi hayatımız, çevremiz ve toplumumuz söylemleri ile yaşamları bir olan, paralel olan, zıt olmayan iyi bir toplum olacaktır.

Bunları sürekli isteyip -her nerede olursa olsun- tam istemenin sonucuna ulaşırken bir ayak kayması bir yalpalama bir gerisince dönüş neyi hatırlatır bize?

Sisteme mecbur Allah’a küs bir yaşantı sadece dünya dediğimiz âleme kelepçelenmiş ve rotası belli olmayan her an batmaya hazır bir gemiyi hatırlatır bize.

Değişmek mi? Mümkün ya da mümkün değil… Hep sonunda üç nokta vardır. Bir çıkış olmalı. Adalet bunu gerektirir sanrımca…