Sistem Tartışması

68

Bu memleket’in her yerinde bombalar patlıyorken, asker ve polisimiz her gün üçer beşer şehit oluyorken, güneydoğu vilayetlerimizden Kilis sanki Türkiye’ye ait bir vilayet değil de Suriye’nin vilayetiymiş gibi bombardıman yağmuruna tutuluyorken, maalesef biz hiçbir yaptırımda bulunamıyor sadece seyrediyoruz. Hâlbuki bir zamanlar birileri Şam Emevi camiinde Cuma namazı kılmaktan bahsediyordu.

Daha dün (Perşembe günü) Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul da PKK’lı bebek katillerince askeri araca pusu kurulup bomba patlatılıyor, yine Diyarbakır’ın bir mezrasında aynı eşkıya sürülerince bomba yüklü araç uzaktan patlatılarak onca ölümlere ve yaralanmalara sebep oluyor ve Hakkâri’de bir gecede tam sekiz asker birden şehit veriyoruz.

Yani demem o ki; Türkiye’nin hiçbir yerinde gerek kırsal alanda gerekse büyük şehirlerde vatandaş olarak can ve mal güvenliğimiz yok. Asker ve polislerimiz çözüm süreci müddetince katil sürülerinin şehirlerimize yaptıkları silah yığınakları ve bombalı tuzaklarının kurbanı olmaktan kurtulamıyor.

Bu, olayın sadece güvenlik boyutu. Ya ekonomi, ya siyaset, Ege adalarının durumu? Hangisini tutsanız elinizde kalıyor. Daha 5-6 sene öncesine kadar fert başına düşen milli gelir, on bin dolar diye kasım kasım kasılırken, bu gün dokuz bin dolara düşmüştür. Dolar almış başını gidiyor ihracat gelirleri o nisbette düşüyor. Fert başına düşen milli gelir bizde on bin dolarken Yunanistan da otuz bin dolardan yirmi sekiz bine düştü diye neredeyse Yunanistan da halk ayaklanması oldu, ortalığı birbirine kattılar. Ama bizde tık yok, biz Türküz ya  “Bize bir şey olmaz”.

Cumhurbaşkanı, genel seçimin üzerinden daha altı ay geçmişken %49 oy almış bir başbakanı istifa ettirebiliyor yandaş basın ise bu olayı büyük bir pişkinlikle savunuyor. Başbakan’ın Hükümet adına yapacağı açılış programlarını Cumhurbaşkanı bizzat kendisi yapıyor.

Yunanistan, iki bin dört iki bin on beş yılları arasında 17 Ege adasını ve bir kayalığı işgal ediyor ama Türkiye’nin nedense hiç sesi çıkmıyor. Kıbrıs’ta bir şeyler oluyor ama derin bir sessizlik içerisinde sadece sinsi ve pis kokular geliyor.

Ama TBMM’nde tamamen bambaşka konular tartışılıp, gündem saptırılıyor, yaşanılan tehlikeler görmezden geliniyor. Tıpkı Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethetmek için geldiğinde İstanbul da ne kadar kilise papazı varsa toplanıp “meleklerin erkek’mi dişi’mi” olduğunu tartıştıkları gibi.

Yukarıda sıraladığım sorunlar sanki milletten gizlenip kaçırılıyormuşcasına her gün değişik bir gündem oluşturuluyor.

Yok başkanlık sistemi, yok anayasa değişikliği, yarı başkanlık veya partili başkanlık gibi. Allah’ınızın aşkına bu ülkenin başka hiç derdi yok mu bu kadar kısır döngü içerisinde mecliste kavgayla yumruklaşmalarla nereye kadar gidecek bu iş?

Şu görülmüştür ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan ister düşük profilli, isterse yüksek profilli olsun dediğini yapıyor ve yine de yapacak. Başkan olursa da yapacak, partili Cumhurbaşkanı olursa da yapacak. Öyleyse bu kavga bu gürültü bu gerilim ne için? Bunca beyhude yere harcanan enerji şehit ailelerinin gözyaşlarını bir nebze olsun dindirmek için harcansa daha iyi olmazmı?

Saygılarımla.