Şehircilikte Hiç Başarılı Değiliz

101

Türkiye Cumhuriyeti döneminde en başarısız olduğumuz alan bana göre şehirciliktir.

Türkiye, emsali ve daha gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, son derece kötü şehirleşmiş bir ülke.

Herhangi bir yurtdışı gezisinden dönen Türk vatandaşlarının daha Türkiye’ye ayak basar basmaz veya uçakta ise havadan baktığında ilk gördüğü manzaradan rahatsız olduğunu bilirsiniz. 

Düzensiz yerleşen binalar, yan yana bloklarda farklı yükseklikler, dış görünüşte uyumsuzluklar, çatılarda, balkonlarda görüntü kirlilikleri oluşturan anten vb fazlalıklar, yeşil alan azlığı, yetersiz yollar, yollara park etmiş araçlar, trafik sıkışıklığı gibi olumsuzluklar hemen dikkatimizi çeker.

Bu işleri düzenlesin diye yıllardan beri T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diye bir kurum olan bir ülkede şehirlerimizin bu kadar kötü düzenlenmiş olmasına şaşırabiliriz.

Bu bakanlık adı Nafia Vekâleti, Bayındırlık Bakanlığı, İmar ve İskan Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve nihayet Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak Cumhuriyet tarihi boyunca görev yaptı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vizyonunu, “Yaşanabilir çevre, afetlere hazır kimlikli ve akıllı şehirler” olarak tanımlamış.

Misyonunu da “Sürdürülebilir çevre ile uyumlu hayat kalitesi yüksek şehirler ve yerleşmeler oluşturmak üzere; planlama, yapım, dönüşüm ve çevre yönetimine ilişkin iş ve işlemleri düzenleyici, denetleyici, katılımcı ve çözüm odaklı bir anlayışla yapmak” olarak tarif etmiş.

Ama sonuç ortada.

Özal öncesi Türkiye’de her şey merkezi idare tarafından Ankara’da planlanırken, Özal’dan sonra yerel yönetimler güçlendirildi. İmar, planlama, denetleme ve bazı vergileri tahsil etme yetkileri Belediyelere verildi.

Ama bu defa da küçük rantlarda yerel, büyük rantlarda Ankara’daki siyasetçilerin müdahalesi hiç bitmedi.

Bu sözümün en açık delili, 25 Aralık 2013’te Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ederken yaptığı itirafıdır:

“Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın (R.T. Erdoğan’ın) onayıyla yapıldı.”

Şehirlerimiz kocaman beton yığınlarıyla doldu. Boş alanlar talan edildi. Afetlerde toplanılacak boş arsa dahi bırakılmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu sözü İstanbul için söyledi ama bütün şehirlerimiz için söylenmiş sayabiliriz: “Biz bu şehre ihanet ettik, bundan ben de sorumluyum.”

Gerçekten şehirlerimizin kıymetini bilemedik, şehirlerimize ihanet ettik.

Şehirlerimiz yaşanabilir bir çevreye sahip değil, afetlere hazırlıklı değil.

Şehirlerimiz hayat kalitesi yüksek olmayan, kimliksiz ve kişiliksiz yerleşmeler durumunda.

*******************************

İmar Planları ile Servet Transferi

Rubil Gökdemir arkadaşımız hesaplamıştı. 2003-2018 arasında sadece İstanbul’da 76 adet markalı inşaat projeleri sahiplerine kazandırılan servet dudak uçuklatan boyutta idi.

“Son 15 yılda sadece İstanbul’da imar planlarında Belediye, TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yapılan değişiklik ve ‘emsal artışları’ ile 76 adet markalı inşaat projesi sahiplerine 12 milyon 400 m2 daha fazla inşaat yapma izni verilerek, toplam 240 MİLYAR TL (2018 dolar kuru ortalamasına göre 50 MİLYAR DOLAR) haksız kazanç transferi yapıldığı anlaşılmıştır.”

(Bu rakamlar bugün güncellenmiş olsa ve Türkiye genelinde birilerine aktarılan rantın boyutu görülse, ülkemizdeki milyonlarca kişinin açlık ve yoksulluk içinde olmasının sebeplerini daha iyi anlarız.)

Hadi bu servet transferi sağlandı. Bunun karşılığında yaşanabilir, içinde sağlıklı, huzurlu, mutlu olabildiğimiz şehirler yaratabilselerdi.

*******************************

Kötü Şehirleşmenin Ağır Maliyeti

Kötü şehirleşmenin başka maliyetleri de var. İnş. Müh. Halim Küçükali “Türk ekonomisinin en büyük kara deliği belediyelerdir” başlıklı bir yazıda bu maliyeti değerlendirmiş:

Nispeten doğru ve düzgün şehirleşme örneği olan (Ataköy ve Eryaman gibi) az sayıda semtlerimiz var. Buna karşılık çok sayıda plansız, denetimsiz, çarpık şehirleşme örneği olan semtlerimiz mevcut.

Bunların hepsinin de gelir kaynakları arasında emlak vergisi ve çöp vergisi önemli yer tutuyor. Ancak, “Çarpık ŞEHİRLEŞMENİN yoğun olduğu semtlerden toplanan paralar YETMİYOR, planlı semtlerden toplanan paralar üzerine ekleniyor, hatta onlar da yetmiyor, belediyeler YENİ İNŞAAT RUHSATLARI vererek bu AÇIĞI kapatmaya çalışıyor. Tabii ki bu yöntem de problemi ÇÖZMÜYOR, var olan problemlerin üzerine daha FAZLA YÜK daha getiriyor ve daha da karmaşık hale sokuyor.”

“Bu çarpık şehirleri ıslah etmek için harcanan ve harcanacak paralar ile eski konutlardaki ISI KAYBINI, sağlıksız koşullarda yaşayan vatandaşlarımızın SAĞLIK harcamalarını, trafikte harcanan zamanı ve fazladan tüketilmek zorunda kalınan AKARYAKIT gibi savurganlıkları da üst üste koyarsanız” müthiş bir ekonomik kayıp ortaya çıktığını görürsünüz.

Halim Küçükali bu şekilde oluşan yıllık kaybın 35 milyar dolar mertebesinde olduğunu söyleyerek, dehşet bir tespitte bulunuyor:

“Bizim çarpık şehirlerimiz; Dünya petrol, doğalgaz sektörünün iyi bir pazarıdır.

Dünya ilaç sektörünün iyi bir pazarıdır.

Dünya uyuşturucu, alkol sektörünün iyi bir pazarıdır. Suç örgütlerinin yaşam alanıdır.

Yerel siyaset ağalarının GEÇİM kaynağıdır. İktidarların UCUZ oy deposudur.

Onun için bu alanların düzelmesi kimsenin işine gelmez.”

****

05.11.2018’de yazdığım bu yazının güncelliğini koruyor olması çok acı. Şehircilikte ne kadar ilkel bir zihniyetle yönetildiğimizi 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerin asrın felaketine dönmesiyle anladık. Gördük ki yeni yapılan binalarımızın bile çoğu deprem dirençli değilmiş.

Bütün bunlara ilaveten köyden şehire göçlerle köyleri boşalttılar, şehirleri kalabalıklaştırdılar. Tarım ve hayvancılığı bitirdiler. Yetmedi, milyonlarca sığınmacı ve kaçakla büyük şehirlerimizi doldurdular, şehirleri yaşanmaz hale getirdiler.

Anlaşılan şehircilik açısından da sınıfta kalmaya devam edeceğiz.

Önceki İçerikAdalet Mülkün Temelidir!
Sonraki İçerikSen Bir Seyyahsın
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.