Geleceği daha iyi anlamak için Geçmişteki tarihi süreçleri hatırlamamız gerekmektedir. Tarihi süreçte bugün stratejik ortak olduğumuz ülkeler. Bir çok anlaşmaya imza attığımız ülkelerin geçmişte ülkemizle ilgili ilişkilerimizin hatırlanması bakımından önemsiyorum.
29 Ekim 1936’da Bekir Sıtkı, darbeyle İngiliz yanlı Nuri Sait Paşa’yı yönetimden uzaklaştırmış, yeni hükümet Hikmet Süleyman başbakanlığında kurulmuş, eski Başbakan Yasin Paşa ve Hariciye Bakanı Nuri Sait Paşa Suriye’ye kaçmış
Irak’ta yeni hükümette yer alan yöneticilerin çoğunluğu, sık sık Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı demeçlerde bulunmuş; Türkiye’de eğitim görmüşisimlerdir. Türk hükümeti, Irak’ta meydana gelen hükümet değişikliğini bir iç sorun olarak nitelemekte ve “yurtta sulh, cihanda sulh” politikasını sürdürmeye kararlı olduğunu ifade etmektedir.
13 Ağustos 1937’de Bekir Sıtkı suikasta kurban gitmiş, Hikmet Süleyman tutuklanmıştır. Türk basınında “Musul Faciası” olarak yer almıştır.
8 Temmuz 1937’de(., İnönü hükümeti) Sadabat Paktı imzalanmıştır..Sadabat Paktı, Türkiye’nin, Batı’da “Doğunun lideri” olarak anılmasına neden olmuş, Irak’ı da pakta üye tek Arap ülke olması nedeniyle Doğu Batı arasında köprü durumuna taşımış ve “Arap Birliği” politikasında Irak’ın konumunu güçlendirmiştir
II. Dünya Savaşı nedeniyle değişen dünya siyasi konjonktürü Misak-ı Milli sınırları dışında kalan Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını hazırlayan bir zemin hazırlamıştır. Bu gelişme, Türkiye-Irak ilişkilerine, Türkiye’nin Musul statüsünü değiştirmeye yönelik bir politika izlediği şeklinde gerilim unsuru olarak yansımıştır. Bölgedeki Türkmenlere Irak’ın baskısı artmıştır.
Türkiye-Irak, 29 Mayıs 1946’da “Dostluk ve İyi Komşuluk” Antlaşmasını imzalamıştır. Bu Antlaşmayla, Türkiye-Irak sınır güvenliği, silahlı grupların faaliyetlerinin engellenmesi, gerekli önlemlerin alınması ve tarafların işbirliği içinde çalışmalarıyla ilgili düzenlemeler yapılmış; eğitim, öğretim ve kültürel işbirliğini sağlayacak protokoller imzalanmıştır. Türk-Irak ilişkileri, Türkiye’nin İsrail’i tanıması(28 mart 1949) (Şemsettin Günaltay hükümeti) üzerine durgunluk dönemine girmiştir.
Mısır ve Suriye 20 Ekim 1955’te bir askeri pakt imzalarlar. Bu anlaşmaya 27 Ekim 1955’de de Suudi Arabistan imzalamıştır. Bu şekilde Irak’ın dışında kalan Arap devletleri bir blok olmuşlardan Sovyetler birliği de bu paktı desteklemiştir..
1956 yılında Süveyş Krizi çıkmıştır. Mısır -İsrail Savaşını İngiltere ve Fransa bahane ederek Birleşmiş Milletler kararı doğrultusunda İsrail lehinde Süveyş’e asker çıkarmıştır Türkiye bu arada İsrail ile olan ilişkilerini askıya almasına neden olmuştur.
Bölgede İngiltere prestij ve etkinliğini kaybetmeye başlamış Buna karşılık Sovyetler etkisinin arttırmıştır. Bunu gören ABD, Sovyetlerin Ortadoğu’daki etkinliğinin artmasına engel olmak amacıyla Eisenhower Doktrini çerçevesinde NATO ile SEATO arasında kalan bölgede yeni bir yapılanmayı hayata geçirmeye başlamıştır. ABD Hükümeti bu doktrin çerçevesinde bölgede askeri güç kullanmak dahil olmak üzere bölge ülkeleri ile ekonomik ve askeri ilişkiler kurmak için Kongreden yetki alır. ABD Bağdat Paktı devletlerine SSCB’ye karşı güvence vererek bölge politikasında aktif ülke haline gelmeye başladı.
1957 yılında Suriye’de başlayan karışıklıklar sonucunda Sovyetler desteğindeki Baasçıların etkisi artmaya başlamış ve SSCB bu çerçevede Suriye’ye silah ve teknik destek sağlamaya başlar. Türkiye ile Suriye çatışmanın eşiğine kadar gelirler..
14 Temmuz 1958’de General Abdülkerim Kasım bir darbe ile Irak’ta yönetime el koyar. ABD 15 Temmuz 1958’de Lübnan’a İngiltere de 17 Temmuz’da1958’de Ürdün’e asker çıkarır. Türkiye 31 Ekim 1958’de ‘de yeni Irak rejimini tanır. Irak’ın yeni yönetimi 24 Mart 1959’da Bağdat Paktından çekilir. Yerine ABD’nin katılımı ile 21 Ağustos 1959’da CENTO olarak adını değiştirir
1960’lar döneminde Türkiye’nin Orta Doğu politikası değişir. Batılı ülkelerle ilişkilerde yaşanan sorunlar sonucunda, Orta Doğu ülkeleri ile dengeli bir yaklaşım içine girilmiştir
1960′ larda Birincisi, Küba füzeler krizi sonrasında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki anlaşmalar. Türkiye’nin aleyhine sonuç vermiştir. Sovyetler Birliği Küba’daki füzelerini kaldırması karşılığında, ABD’nin de Türkiye’deki kıtalararası füzeleri kaldırmaya Türkiye’ye danışmadan karar vermesi; ve ABD’nin Türkiye’ye yaptığı askeri ve ekonomik yardımları önemli oranda kısmaya başlaması Türkiye’deki yöneticileri ABD ile ittifak ilişkileri konusunda ciddi endişe içine sokmuştur.ve sorgulamalar olmuştur.
Esas Türkiye’nin Batı’ya tepkisini artıran ve Orta Doğuya yönelmesini sağlayan Kıbrıs sorunudur. Türkiye, 1960’lardan itibaren Kıbrıs sorununu dış politikasının birinci gündem maddesi haline getirmiştir. Kıbrıs “milli bir dava” olarak görülmüş, bu davanın başarılması için uluslararası kamuoyundan destek istenmiştir.1965’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Kıbrıs konusunda Yunanistan’ın lehine bir karar alması; Türkiye’nin Kıbrıs’taki Türklere yapılan saldırıları durdurmak amacıyla bir askeri operasyon yapmak istemesi üzerine ABD Başkanı John-son’un Türkiye’yi ikaz eden ve operasyonu engelleyen 5 Haziran 1964 tarihli ünlü mektubuTürkiye’yi yeni arayışlara itmiştir.
Türkiye 1964 Kıbrıs Krizi sonrasında Batılı ülkeler ile ilişkilerini yeniden gözden geçirir. 1965 yılından sonra Irak ve Suriye başta olmak Arap ülkeleri ile olan ilişkilerini düzeltmeye başlamıştır. 1967 İsrail-Arap Savaşı sırasında Arap ülkelerini destekleyen Türkiye Kıbrıs konusunda da Arap ülkelerinin desteğini elde etmiştir.
1970’lerde Türkiye’nin Orta Doğu ilişkilerinde yeni bir boyut ortaya çıktı1973-74 Petrol krizi, Türkiye, petrol ihtiyacını kesintisiz karşılayabilmek için başta Irak olmak üzere petrol zengini ülkelerle sıkı ilişkiler geliştirmeye başladı. Türkiye-Irak petrol boru hatlarından ilki bu yıllarda (1973-77) tamamlandı ve Türkiye’ye petrol pompalamaya başladı. Fakat, Türkiye, Ekonomik krizin içinde idi petrol ücretini ödeyecek dövizi bulmakta sıkıntı çekiyordu. 1973-74 petrol krizi Arap ülkelerine yaradı bir anda zenginleşmeye ve ekonomik Pazar haline gelmeye başladılar. Petrol fiyatları arttı ve petrodolar gelirleri de.
Başta ABD, Avrupa ve Japonya olmak üzere pek çok gelişmiş Batı ülkesi, Arap pazarının avantajlarından yararlandılar. Petrol karşılığında onlar lüks tüketim malları, silah, teknoloji ürünleri vererek hem kendi ekonomilerini canlandırıyorlar hem de ikili ilişkilerini ilerletiyorlardı Türkiye ise bu açıdan önemli bir çaba ve başarı içinde olduğu söylenemez. Türkiye’nin 1970’ler boyunca toplam ihracatının 2 milyar dolar civarında olması, ihracat politikalarının yanlışlığı sonucu olduğunu görmekteyiz.
Türkiye’nin 1974 Kıbrıs askeri harekatı sonrasında ABD’nin askeri ambargo uygulaması ve bunun oluşturduğu ekonomik ve siyasi çalkantılar; diğer yandan Avrupa Ekonomik Topluluğu ile yaşanan ekonomik-ticari-mali krizler Türkiye’nin alternatif bölgelere yönelmesini sağlamıştır.
1977 yılında başlayan Mısır-İsrail Barış görüşmeleri ve Camp David süreci sonrasında 26 Mart 1979’da imzalanan Mısır-İsrail Barış anlaşması bölgedeki dengeleri yeniden değiştirir.
O yıllarda Türkiye’de anarşi ve terör süratle tırmanırken, Ermeni terörü Türk diplomatlarına yönelik saldırılarını artırmaya başlar. Bu dönemde Arap ülkeleri özellikle Suriye Yunanistan ile olan ilişkilerini artırırken, bu çerçevede Türkiye’de faaliyet gösteren Marksist- Leninist yıkıcı ve bölücü örgütlere olan desteğini artırır. PKK’ya eğitim ve siyasi faaliyetleri için yer verir Suriye lideri Hafız Esat, Türkiye’den Hatay’ı talep eder.(GAP) Güneydoğu Anadolu Projesi çerçevesinde Fırat ve Dicle’nin sularının azalacağı Kaygısıyla Irak’taki Saddam rejiminin de desteğini alan Suriye Türkiye’deki iç karışıklıkları destekleyerek Türkiye ile olan ilişkilerin olumsuz yönde gelişmesine neden olur. 1979’da İran’da İslâm Devrimi olur ve 1959’da kurulan CENTO dağılır.
Mısır ve İsrail arasında başlayan barış dönemi, Suriye ve İran’ın yakınlaşmasına yol açmıştır. İran İslam Devrimi sonrasında ABD ile ilişkilerini kesr.22 Eylül 1980’de Irak ile olan sınır meselesini bahane ederek 7 yıl süren 1. Ve 2. Körfez savaşını başlatır. ABD İran-Irak savaşında Irak yanlısı bir politika izler. Türkiye Bu savaş süresince tarafsız bir politika izler ve iki ülke arasında arabuluculuk yapmak istemiştir.
1980 öncesindeki anarşi ve terör dönemini bitiren askeri rejim sona ermiş yeni bir siyasi dönem başlamıştı. Özal dönemi. Bu süreçte gerek iç terörü gerek Ermeni terörünü önleyen Türkiye , Ağustos 1984’te yeni bir problem ile yüz yüze gelir. PKK meselesi…(1978 kurulan PKK 1984 ilk silahlı eylemini yapar hale gelmiştir.) çok manidardır
Emperyalist güçler, Türkiye’nin ve Irak’ın müstakil politika izleme ihtimali karşısında bölgede yeni bir siyasi oluşumun gerçekleşmesi için Türkiye ve Irak’taki ayrılıkçı Kürt unsurları desteklediler. Hala da desteklemektedirler.
Marksist bir örgüt olan PKK, batı yanlısı KDP ve İran desteğindeki KYB bölgede özellikle Türkiye ve Irak’ta eylemler yapmaya başlarlar .Kendi aralarında da zaman zaman görüş ayrılıkları olmuştur. Ayrılıkçı savaşan Kürt örgütlerine SSCB, Batı, Yunanistan, Suriye ve İran (siyasi, ekonomik, eğitim, barınma, silah, lojistik v.b) destek vermişlerdir..