Osmanlı kurulurken Ertuğrul, Ataman, Afşin, Orhan’dık;
Türk’tük yani. İlk 250 yıl Osmanlı bir Türk İmparatorluğudur. İşte bu yüzden
girdiğimiz bütün savaşları kazandık. Tuna boyları, Karpatlar, Macar Ovaları
Türk atlılarının nal sesleri ve kılıç şakırtıları ile inledi. Ta ki halifeliği
alana kadar başarılarımız devam etti.
Her şey o kadar güzel giderken Yavuz halifelik sevdasına
düştü. Halifelik dini değil siyasi bir kurumdu ve siyaseten bu kuruma
ihtiyacımız yoktu. Sadece Asya değil Avrupa da Türk’ün gücü önünde baş
eğiyordu.
Yavuz hocası Şeyh İdris Bitlisi’nin yönlendirmesi ile
Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını kazanarak Abbasi halifeliğini İstanbul’a
getirdi.
Ama Arap dünyası halifeliğin Türklere geçmesine karşı çıkıp
Yavuz’a biat etmediler. Bu sorunu çözmek için orta bir yol bulundu. Mısır ve
Arap dünyasından bin kadar din bilgini İstanbul’a davet edilerek, para, mal,
mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmelerini sağlandı. Bu gelenler
Arap milliyetçisiydiler. Türk İslamı bırakılarak Arap İslamına doğru evrilme
başladı. “Türk” kavramının yerini bugün olduğu gibi “tek millet” ümmetçilik
kavrami yerleştirilmesi başlandı.
“Türküm, Türkmenim” diyen Aleviler, Kızılbaşlar aşağılandı,
dışlandı, kafaları kesildi. Sadece Kuyucu Murat Paşa’nın kellesini kestirip
kuyulara doldurduğu Türk sayısı yüz binin üzerindedir.
Osmanlı’nın son 350 yılı ilk 250 yılın tersine Türklere
zulüm yılıdır. Artık Arap kültürü Anadolu’ya bağdaş kurup Türk kültürünü
boğmaya başlamıştır. Bu zulümden en çok payını alan da ses bayrağımız Türkçe
olmuştur. Türkçe saraydan, devletten, edebiyattan kovulmuş ancak dağlarda,
ıssız ovalarda barınmaya başlamıştır.
Yavuz’un getirdiği Arap bilginleri yobazdılar. Onların
fetvaları ile matbaa “Gavur icadı” denilip İstanbul’a sokulmadı, onların fetvaları
ile “Meleklerin bacakları seyrediliyor” denilip İstanbul Uzay Gözlemevi top
atışları ile yıkıldı.
Ve ilk 250 yılında bir Türk İmparatorluğu olarak kurulan
Osmanlı Araplaştıkça batmaya, son 350 yılında girdiği bütün savaşları
kaybetmeye başladı. Kurulurken Türk adı taşıyan padişahlar, devlet yıkılırken
Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamit oldular… En sonunda Balkan Savaşları
yenilgisi ile yeniden Anadolu’ya yani doğduğumuz topraklara döndük.
Kurtuluş Savaşı’nı Arap milliyetçisi bilginlerin verdiği
Araplık ruhuyla değil Türk ruhuyla kazandık üstelik 350 yıl başköşede
oturttuğumuz Arap ümmetinin ihanetine rağmen.
Ne diyordu Ahmet Yesevi:
“Din seçim,
Türklük kaderdir!”
*
Abbasi Halifesi Masur
Un Hışmına Uğrayan İmam-I Azam’dan İlginç Tespitler
● Arap olmayan Müslümanlar anadilleri ile ibadet
yapabilirler.
● Bir insanının mümin olduğunu ibadeti belirlemez.
● Kimin cennete veya cehenneme gideceğini Allah’tan başka
hiç kimse bilemez.
● Beşeri ilişkilerde dindarlık ölçü değildir.
● Namaz kıldırıp para almak helal değildir.
● Din için toprak gasbetmek meşru değildir.
● Evlenme ve eş seçme hakkı kadının kendisine aittir.
● Arapça kutsal dil değildir, kutsal olan anlamıdır.
● Allah’ın elçileri, Allah’ın kitabına aykırı konuşmazlar.
● Kuran’a ve akla aykırı rivayetler(hadisler) kaynağı ne
olursa olsun reddedilir.
● İslamda evliya diye bir sınıf yoktur, her mümin Allah’ın
dostudur.
● Haram para ile hayır olmaz.
● Zulüm yapan idareciye hediye verilmez, hediyesi de
alınmaz.
● İSLAM akıl ve vahiy dinidir. Aklı olmayanın dini de
yoktur…
* * *
Bilinmeyen Türk Tarihinin Yapraklarından gerçeğin ifadesi