Nor Asala ve Bir Diyarbakır Masalı

57

 

İlk seçimlerde oy vermeyi düşündüğümüz Jobbik Partisi‘nin gayretleriyle Macaristan‘ın Azerbaycan‘a iade ettiği ve birkaç Ermeni askeri öldürdüğü söylenen Azeri Subay meselesinde ortaya çıktı Nor Asala yani Yeni Asala. Ermenistan‘dan daha güçlü olan Ermeni Diasporası da Macaristan Hükümeti‘ni tehdit edince “Eyvah, yine başlıyoruz!” dedim; “Yine tıpkı Türk elçiliklerini basıp diplomatları öldürdükleri gibi Macaristan’ın dünya üzerindeki dış elçiliklerini basacaklar” diye üzüldüm.

İşin vadesinde yanılmışım; meğer ASALA 1984‘te PKK’ya devrettiği tüm terörize faaliyetlerini tek şarta bağlamış; ipin kontrolü. ‘7 kocalı Hürmüz’ olan PKK’nın Bekaa‘dayken ipinin rengi başkadır, İmralı‘dayken başkadır. Terör taşeronluğundan uyuşturucuya, organ ticaretinden sınır kaçakçılığına onlarca milyar dolarlık bir sektörde vesikalı hayat kadını olarak hizmet veren Partiya Karkeren Kürdistan 2013’te yeni bir mutasyona doğru sürükleniyor.

Nasıl ki 80 öncesi Apocular‘ı SBF – MİT kontrolünde peydahlayan güç paket teslim töreni sonrası “Ada sahillerinde dolanıyorum” türküsü eşliğinde kurucu felsefe çizgisine getirmeye kararlıysa 84 Eruh Baskını ile birlikte Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu‘nun kuvve-yi teröriyyesi Kürdistan İşçi Partisi‘ne inkılâp olmuştu. Nor Asala da PKK’yı Kürt görünümlü Ermeni çizgisinde tutmakla mükellef. Sevr‘de,  Lozan‘da ‘bir Ermenistan göremedik belki yüzyıl içinde bir Kürdistan görürüz’ ve ‘hesabı ayrı görürüz’ diyen, düşünen, direnen irade Paris‘teki infazların asıl adresidir. Diaspora‘nın Fransa‘da 1 milyona yaklaşan nüfusuyla ve nüfuzuyla ABD’dekilerden de güçlü olduğu unutulmasın.

Bu dönem itibariyle PKK’ya asaleten ve suhûleten destek verenler bir zamanların JİTEM filmi gibi Nor Asala metrajlı şeritli karelerin hedefidir. Mehmet Ali Birand‘ın ölümü bile “CIA en çok kalp krizlerini sever” fevhasınca zamanlama olarak bu minvalde değerlendirilmelidir.

Kâmuran Gürün‘ün yazdığı ‘Ermeni Dosyası‘ gibi adı ‘Kürt‘ olan emperyalizmin kitaplığının rafındaki bir başka dosya olan Kürt Dosyası‘nı Kürt Sorunu / Meselesi gibi görenler bilmeyerektense göz doktoruna, bilerektense tarihî hafızanın gözetimi altına yönelmelidir. Hele hele İstanbul‘un iki katı kıdemiyle bin yıllık Artuklu, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı şehri Türk Diyarbakır‘ı emperyalizmin dev iştahının etnik şehvetine fiilî başkent yapmak hangi siyasî arsızlığın ve hırsızlığın resmidir; anlatında eğlenelim.

Ne Karacadağ‘dan Devegeçidi‘ne göçerleri, ne de Silvan‘ın Kazandağı Köyü‘nü bizden olmayan kimseye vermeye niyetimiz yok. Muharebeyle girdiğimiz, muharebelerle ve mücadelelerle koruduğumuz herhangi bir toprağı masa altı folklorünün ayak oyunlarıyla vereceğimizi umanlar bir takım tarihsiz talihsizler güruhundan ibarettir.

Kulağıma bu kart-kurt sesleri kimbilir nerelerden geliyor?
Sanırım her seferde aynı sandık, aynı yörelerden geliyor.