Allah Teâlâ, insanı doğru ve yanlışı, iyilik ve kötülüğü anlayabilecek, bunlardan herhangi birini seçerek yapabilecek özellikte yaratmış, insanın kurtuluşu ya da helak oluşunun da iyilik veya kötülük yolları arasından yapacağı tercihe bağlı bulunduğunu bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.”(Şems, 91/7-10)
Yüce Allah, bu dünyada bir imtihan vesilesi olarak her insanın önüne nefis engelini koymuştur. İnsan, nefsin arzu ve isteklerini yenerek bu engeli aşmak ve imtihandan başarıyla çıkmak zorundadır. Eğer nefis terbiye edilir, kötülüklere meyletmesi önlenirse insan için manevî bir kazanç kapısı haline gelir. Aksi takdirde insan için ebedî bir hüsran sebebidir. Çünkü ıslah edilmeyen nefis, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle; “…aşırı derecede kötülüğü emreder.”(Yûsuf, 12/53)Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadis-i şerifinde; “Allahım!Göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan daha kısa bir süre beni nefsime bırakma” (EbûDâvud, Edeb, 100-101) diye dua ederek nefsin kötülüklerine işaret etmiştir.
Nefs; sözlükte ruh, can, akıl, insanın şahsı, bir şeyin varlığı, zatı, içi, hakikati, beden; ceset, kan, azamet, izzet, kötü söz, bir şeyin cevheri, arzu ve istek demektir. Nefs, hem insanın maddî varlığını ve hem de insanda var olan fakat gözle görülmeyen, iyi ve kötüyü arzu eden manevî varlığını ifade eder: “O Allah ki, sizi bir tek nefisten inşa etti…” (En’âm, 6/98; AyrıcaYûsuf, 12/53; Kıyâme, 75/2; Fecr, 89/29; Kâf, 50/16)Mutasavvıflar nefsi; nefs-i emmâre, nefs-i levvame, nefs-i kâmile, nefs-i râziye, nefs-i merdıyye, nefs-i mutmainne, nefs-i mülheme, nefs-i zâkiye ve nefs-i sâfiye kısımlarına ayırmışlardır. (Bkz. Dini Kavramlar Sözlüğü)Nefis terbiyesi Kur’an-ı Kerim’de, “temizlemek, arıtmak” anlamına gelen “tezkiye” kelimesi ile ifade edilmiştir.
Yüce Allah, insanı en güzel bir biçimde yaratmış (Tîn, 95/4) ve çeşitli yeteneklerle donatarak diğer varlıklardan daha şerefli bir konuma yükseltmiştir. (İsrâ, 17/70) İnsanın bu şeref ve haysiyetini korumasının yolu ise nefis terbiyesinden geçmektedir. Bundan dolayı her Müslüman, gücü yettiğince nefsini terbiye ile meşgul olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu mühim vazife konusunda bizlere ikazda bulunarak şöyle buyurmuştur: “Akıllı kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de, nefsini hevasının peşine takan ve Allah’tan temennide bulunan kimsedir.”(Tirmizî, Kıyamet 26)
Her mü’min, bir gün öleceğini ve Rabbinin huzurunda hesap vereceğini düşünmeli, helal gıda ile beslenmek, az yemek, az uyumak, az konuşmak, ölümü ve hesabı hatırlamak, tevbe-i istiğfarda bulunmak, Allah’ı zikretmek, geceleri ibadetle ihya etmek, güzel ahlâk sahibi insanlarla beraber olmak gibi güzel davranışlarla nefis terbiyesine gayret etmelidir. Bununla beraber dua ve niyazla Allah’tan yardım istemelidir. Zira nefisleri terbiye eden ancak Allah’tır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “…Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar…”(Nûr, 24/21)Hz. Peygamber (s.a.s.) de nefsini arındırıp kötülüklerden temizlemesi için Allah’a şöyle dua etmiştir: “Allahım! Nefsime takvasını ver ve onu tezkiye et (arındır)! Sen onu tezkiye edenlerin en hayırlısısın. Sen onun velisi ve Mevlâ’sısın.” (Müslim, Zikir, 73)
Nefsinin azgınlıklarını dizginlemeyen ve ahirette hesaba çekileceğini düşünmeden hayatını inkar, isyan ve günahlarla heba eden kimselerin akibeti çok acıklı olacaktır. Allah’ın huzuruna günahkâr olarak çıkmaktan korkarak, hesap gününden önce nefsini kötülüklerden arındıran kimselerin varacakları yer ise cennettir. Kur’an-ı Kerim bu hususu şöyle haber vermektedir: “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.”(Nâziât, 79/37-41)
Nefis terbiyesi zor ve meşakkatli bir iştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde “Mücahid, nefsine karşı cihâd eden kimsedir.”(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihad, 2)buyurarak,nefs ile yapılan bu mücahedenin zorluğunu ve önemini vurgulamıştır. Tüm zorluklarına rağmen nefsin kibir, kendini beğenme, riyâ (gösteriş), öfke, hased, mal sevgisi, mevki-makam ve şöhret tutkusu gibi kötü sıfatlarından arınan Müslümanın bunun karşılığında kazanacağı mükâfat da o derece büyüktür. Zira Yüce Allah, mutmaine mertebesine ulaşan bu bahtiyar kullarına o dehşetli hesap günü şöyle hitap edecektir: “Ey huzur içinde olan nefis!Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! (İyi) kullarımın arasına gir.Cennetime gir.”(Fecr, 89/27-30)
O halde; Yüce Rabbimizin rızasını kazanıp salih kullarının arasına ve cennetine girebilmek için nefislerimizi terbiye etmeye gayret göstermeliyiz.