‘’Ne İdim, Ne Oldum, Ne Olacağım? ’’

45

Yazıma başlık yaptığım cümle;  hayatım boyunca verdiği mesaja çok dikkat ettiğim bir atasözümüzdür.

Aslında bu söz, hangi makamda olursa olsun, bulunduğu mevkiin öneminin, kendisinin kim olduğunun değerlendirmesini yapabilecek her fani için geçerlidir!

İşte hayata bu noktadan bakmamız gerektiğini ortaya koyan bu çok özel atasözümüz, geleneksel yaşam biçimimize damgasını vurmakla kalmamış; aynı zamanda geleceğimize yol gösterecek çok önemli mesajlar da vermiştir.

Geçmişi insanlık tarihine dayanan, tarihsel nitelikleri ile dünyada çağ açıp, çağ değiştiren milletimizin bu gününe baktığımızda; bu temsiliyetin içerisinde var olan tüm değerler, insanlarımızın hiç bir ayrım yapılmadan ortaya çıkan bütünselliği ile zenginleşmiştir.

Ulus-devlet olmamızın temellerini atan, bu devleti kuran Yüce Atatürk’ün veciz ifadesinde olduğu gibi bu zenginlik: ”Türk Milletini ” ifade eder.

Milletler, tarihin derinliklerinden gelen çok önemli nitelikleri ile insanlık âleminde anılırlar. Yüce Türk Milleti de, ecdadından kendisine intikal eden çok özel nitelikleri ile bu yaşlı dünyaya yön vermiş ve vermeye devam etmektedir.

Kim ne derse desin! Milletimizin geleneksel yapısı, örf ve adetlerine bağlılığı Asya da şekillenmiş, medeniyetlerin beşiği Anadolu’da kemikleşmiş, dünyanın üç kıta’sına tam 600 yıl boyunca hükmetmiş, adalet ve medeniyet dersi vermiştir.

Şurası da unutulmamalıdır ki! Bu gün dünya imparatorluğuna oynayan Amerika kıtası daha keşfedilmemişken, bizim atalarımız dünyaya hükmediyorlardı.

Bu gerçekler penceresinden bakıldığında: Bu kadar önemli hasletlere sahip milletimize tarihimizin içerisinden yön veren, yol gösteren, liderlik yapan pek çok büyük isim gelmiş geçmiştir.

Attila gibi Büyük bir Hükümdarımız yeni bir çağ açarak, tarihe yön vermiş,

Fatih Sultan Mehmet gibi bir Yüce bir Hakanımız Bizans’ı yere sererek, uğruna bin acem mülkü feda olacak kadar değerli İstanbul’u fethetmiş,

Kanuni Sultan Süleyman gibi Muhteşem bir Hünkârımız dünyaya hak, hukuk, medeniyet ne demektir? Onun örnekleri ile beraber, dersini de vermiştir.

En sonunda, Yüce Allahın bir lütfu olarak son yüzyılın en büyük lideri ” Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ” gibi bir dahi, Türk Milletine lider olmuş, yön vermiş, bugünkü mevcudiyetimizin mucizevi Anadolu destanı yaratılarak, ulus-devlet olmamızın temeli atılmıştır.

Bu temel üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bugün de, tüm mazlum devletlere örnek olmaya devam etmektedir.

Tarihe kazınan bu gerçeklerin yanı sıra;

Anavatan Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası, Türk Milleti’ne mensup olmaktan gurur duyan Kıbrıs Türk Halkının ezici çoğunluğunun, dünya coğrafyasının çeşitli ülkelerinde yaşayan ama yürekleri anavatan Türkiye için çarpan; aynı soydan, aynı ata topraklarından gelen kardeşlerimizin de, bu tarih ve duygu bütünlüğü içerisinde bulunduklarına olan inancım tamdır.

Bu muazzam tablonun karşısında olan, olmaya devam eden kimi ayrık otlarının varlığı ve anlamı; bir tek kelime ile ifade edilecek olursa, sadece:

Hiçtir…

İşte böylesine muazzam bir milletin, ulus-devletin temelleri tarih içerisinde atılırken; o temelin harcını oluşturan çok önemli eserleri, nasihatleri ile insanlarımıza/insanlığa tarihsel miraslar bırakan, yön veren âlimlerimiz de vardır.

Aşağıda bilginize sunacağım cümleler; hepimize her dönemde, her görevde gerekli olan, ibret almamız gereken gerçekleri anlatmaktadır.

Gerçeklerin, yalanlarla neredeyse yer değiştirmeye başladığı günümüzde! Eğer bizler; yetiştirdiğimiz evlatlarımıza anne, baba, öğretmen, yönetici olarak vermemiz gereken; birinci derecede sorumluluğunu taşıdığımız ahlaki, dini, milli ve insani değerlerimizi öğretemiyorsak eğer! Bunun vebali, yaşadığımız sürece bizim boynumuzda asılı bir yafta olarak kalacaktır.

Aşağıda okuyacağınız nasihat, Şeyh Edebali Hazretlerine aittir ve damadı Osman Gazi Han’a hitaptır. Yani, Devleti Ali’yenin kurucusuna…

( Edep Ali Hazretleri; 600 yıl boyunca üç kıt’a ya hükmeden Osmanlı Devletinin kurucusu Sultan Osman Gazi Han’ın kayınpederi olup, zamanının en büyük alim ve velilerindendir..( 1206-1326) Tefsir, hadis, tasavvuf ve özellikle İslam hukukunda ihtisas sahibidir.Hz. Mevlana gibi zamanın büyüklerinin sohbetinde bulunmuştur. Aslen Karamanlı olup; Eskişehir yakınlarında itburnu denilen köyde yaşamış, yaptırmış olduğu zaviyede ilim, irfan sahibi gençler yetiştirmiş ve halkı irşat etmiştir..)

İşte özellikle bu dönemde, hepimizin bir kez daha okuması ders alması gereken o nasihatler:

Ey oğul! İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler! Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir! İki paralık güneşe aldanıp sonra da karda, ayazda kavrulup gitme! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin! Ama bunları nerede nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgârında savrulur gidersin. Öfken ve benliğin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Azminden dönme çıktığın yolu taşıyacağın gücü iyi bil! Her işin gereğini vaktinde yap! Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün söyleme, bildin bilme! Sözünü unutma; sözü söz olsun diye söyleme! Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir! Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın olmaz. Üç kişiye acı: Cahiller arasında âlime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibar kaybedene!

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir! Ululanma, düşmanını hor görme! Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle! Haklı olduğunda kavgadan korkma bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler…”

Yukarıda okuduğunuz metin, yaşamımızın her döneminde hepimize; özellikle gençlerimize gerekli ve lazım olan altın değerinde öğütlerdir.

Tabii ki özellikle de; yüce Türk Milletinin geleceğinde rol oynayanlara ve oynayacaklara ayrı bir anlam taşımalı ve dikkatle yorumlanmalıdır..!

Onun için: Ne idim, ne oldum, ne olacağım diyerek yaşamak, yaşamımıza yön vermek, her faninin dikkat etmesi gereken en önemli husustur.

Unutulmasın ki! Bu yalan dünya, mevcut görevlerimiz, hiç kimseye baki değildir…

Sadece;Baki kalan bu gök kubbede bir hoş sada’dır. ”

 

 

Önceki İçerikTürkistan’dan Anadolu’ya ve Balkanlara Yayılan İslam Nuru Hoca Ahmed Yesevî Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ERDOĞAN ASLIYÜCE ile Pir-i Türkistan HOCA AHMET YESEVİ Hakkında Konuştuk.
Sonraki İçerikMilli Şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.