Millî Meselelere Hassasiyeti ile Bilinen Tecrübeli Gazeteci Yazar MEHMET CEMAL ÇİFTÇİGÜZELİ ile DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLÜĞÜ Hakkında Konuştuk. 

77

Oğuz Çetinoğlu: Doğu Türkistan’lı Soydaşlarımız / Dindaşlarımız veya onların ifadesi Uygur Türkleri ile ilgileniyorsunuz. Gündemdeki bilgilere göre durumdalar? Lütfeder misiniz? 

Mehmet Cemal Çiftçigüzeli: Uzaktaki Vatan Doğu Türkistan’da 33 târihî cami ve 2 anıt türbenin yerle bir edilmesi eğer Paris’teki Notre Dame Kilisesi yanmasaydı, dünya kamuoyunun haberi de olmayacaktı, belki de her zaman olduğu gibi umursanmayacaktı bile!  Bölgede Uygur Türklerinin Hotan Çölünün ortasındaki İmam Asım Türbesini 3 kez ziyaret etmenin  Hacc’a gitmekle eş değer olduğu bile kabul ediliyor. Çünkü Uygur Türklerinin umre ve Hacc’a gitmesi bile engellendiği dönemler yaşandı. 

Çetinoğlu: Paris’teki Notr Dame Kilisesi ile Doğu Türkistan’daki 33 târihî câmi ve 2 anıt türbe arasında nasıl bir bağlantı var? Hâdisenin uzağında bulunanlar için lütfeder misiniz? 

Çiftçigüzeli:  

Çetinoğlu: Çin, soydaşlarımızın Türklüğü ve Müslümanlığı ile alâkalı hiçbir şeylerine tahammül edemiyor… 

Çiftçigüzeli: Evet! Lisede okuyan Uygur kız öğrencilerin başlarındaki renk renk takkeye benzeyen ‘doppa’ giymeleri de yasaklandı. Giyime ve kuşama bile ambargo getirildi. Hele hele Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Çin komünist Parti Faşistleri Xİ’tler Çetesinin sistematik işkence ve soykırım cinâyetlerine devam etmeleri ve bunun 2050 yılına kadar devam edeceğini açıklamaları belki de hiç gündeme gelmeyecekti. 

Çetinoğlu: Neler yapıyorlar? 

Çiftçigüzeli: İletişim ve ulaşımın çok hızlı bir dönüşüm ve değişim olduğu günümüzde bile Çin’deki bu zulümler çok geç duyuluyor. En değerli bilgiler de Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü’nden geliyor maalesef. Bir kaç örnek vermek gerekirse; İşkenceye tabi tutulan bir Uygur Türk’ü Müslüman hanımefendi ‘Beni öldürmeleri için çok yalvardım, öldürmediler, işkenceye devam ettiler’ diye açıklaması dikkat çekiyor. 

Çetinoğlu: Çinliler işkence uzmanıdır… 

Çiftçigüzeli: Dışarıya sızan bilgilere göre Çin işkencesi Uygur Türklerinin başına demir kafes geçirilerek, yüksek voltajlı elektrik verilerek yapılıyor. Urumçi kan ağlıyor. İşkence görenler içinde bölgede yaşayan Kazakistan Türkleri de var. Bu işkence, soykırım ve Çinlileştirme kampanyaları karşısında Uygur Türkü âlimler Çin yöneticilerinin Amerika ve İsrail’den daha beter zâlim olduklarını anlatıyorlar. 

Bir başka olay da şöyle; resimlerinde çok yaşlı görünen, dişleri dökülmüş, yüzü buruşmuş, gözlerinde fer kalmamış, elinin damarları dışarı vurmuş, üzerindeki giysileri sokağa atsanız kimsenin almayacağı ihtiyar adam kahrından ölüyor. Çünkü oğlu işkence odasında, torunu kamplarda Çinlileştirilmeye çalışılıyor, gelinine karın tokluğuna kamplarda kölelik-işçilik yaptırılıyor, kızı zorla evlendiriliyor, eşi evine yerleştirilen Çinlilere hizmet ettiriliyor, kendisi bu durum karşısında eli kolu bağlı hiç bir şey yapamadığı için, gözleri arkada hayata veda ediyor, hakka yürüyor. 

Çetinoğlu: Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Türk kadınlarının şehirlere yaşayanları hayatları boyunca yalnızca 1 çocuk, köylerde ise 2 çocuk doğurma hakları var. Fazlasına hâmile kalanlar, kasap âletlerile ve gayrisıhhî ortamlarda kürtaj ediliyor… 

Çiftçigüzeli:  Uygur Bölgesindeki su kanallarından çocuk cesetleri çıkarılıyor. En son Hotan Eyâletindeki su kanallarından bölge halkı birbiri ardından onlarca çocuk cesedi buldu. Mâsum çocuklar ve bebeler de böylece katlediliyor. 

Çetinoğlu: Siyâsîlerimizen sessizliğini nasıl yorumluyorsunuz? 

Çiftçigüzeli: Çin ile ABD arasında ticârî rekabet var. Çin’in iktisâdî bakımdan önlenemeyen yükselişine ve büyümesine Amerika sessiz kalmak istemiyor. Yoksa ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Somali asıllı Afrikalı Müslüman Hanım İlham Ömer’in açıklamalarına ambargo koyabilirlerdi, koymadılar. İlham Ömer Çin Nazi kamplarında baskı ve zulüm  gören, soykırıma uğrayan, Çinlileştirmek için eğitim kamplarına alınarak mavi askerî elbise giydirilip sıfır numara tıraş yaptırılan 1.5 milyon Doğu Türkistanlının ıstırabını dünya kamuoyuna duyurulmasına bu sebeple mâni olmadılar. 

Çetinoğlu: Çin zulmünden kaçabilenler Türkiye’ye sığınıyor. Belirttiğiniz sebeplerle onlara vatandaşlık hakkı verilmiyor.  

Çifçigüzeli: Türkiye’de yaşadıkları çileler yetişmiyormuş gibi, evlatları ülkeyi terk ettiği gerekçesiyle anne ve babalarına işkence ediliyor. Âilesinden haber alamayan gençler birkaç yönden mağdur oluyor. Türkiye’de yaşayan Uygur Türkü soydaşlarımız ve Uygur Özerk Bölgesi’nden gelerek İstanbul’da okuyan öğrenciler ise birkaç yıldır ailelerinden, akrabalarından ve kentlerinden hiç bir haber alamadıklarını belirtiyorlar. 

Çetinoğlu: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konu gündeme getirildi ise de netice alınabileceği düşünülemiyor.   

Çiftçigüzeli: Elbette siyâsî irâdenin devletler arasındaki ilişkilerinde belki doğrudan kınama diplomatik dille de olsa  iktisâdî, ticârî ve siyâsî ilişkileri zedeleyebilir. Fakat hükumet; sivil toplum kuruluşları, medya ve değişik mahvillerdeki etkinliklerde bu zulmü, bu soykırımı, bu acımazsız insanlık dışı muameleyi, ölçü tanımaz târihî mimârî  dokunun yok edildiğini duyurabilir, kınayabilir, uluslararası kuruluşları bilgilendirebilir. Dilerim bazıları yapılıyor olsun. Üstelik Pekin’in vahşet kamplarında 6 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Türklerin de olduğu haberi geldi. Dışişleri Bakanlığı’mız buna rağmen sessizliğini korudu. Dahası da var Çin’e gittikten sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan vatandaşlarımızın yakınları da çaresizlik içinde gelecek bir haberi bekliyorlar. Ne yazık ki bu noktaya gelinmesinde barışsever, adâleti, hukuku, insan haklarını önde tutan bütün devlet ve diğer kuruluşların da payı vardır. 

Çetinoğlu Son zamanlarda milletlerarası kuruluşlarda küçük de olsa kıpırdamalar olabiliyor.  

Çiftçigüzeli: Nihayet Birleşmiş Milletler’de Çin’in Doğu Türkistan’da işkence ve cinayetleri Washington ile Pekin temsilcileri arasında sert tartışmalarla birden bire dünya medyasına taşındı. Bakınız Müslümanların ve Türklerin hakkını savunmak kimlere kaldı? Amerikalı Diplomat Courtney Nemoff  ‘Bir milyondan fazla Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman azınlıkların keyfi göz altılarla zorla çalıştırılmaya ve işkenceye mâruz kalması, ölüm kamplarında tutulması, ABD’yi endişelendiriyor’ dedi ve Çin’in Birleşmiş Milletler Yerli Halklar Formuna katılmaması gerektiğini savundu. Çin temsilcisi bittabi söylenenleri reddetti. Birleşmiş Milletler’de, tartışmalara rağmen forumun 16 üyesinden biri maalesef yine Çinli aday Zhang Xiaoan oldu! 

Avrupa Birliği de sessizliğini bozdu; Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini Strazburg’da düzenlenen Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda ‘Çin ile ilişkilerimizde insan haklarının iktisâdî çıkarlardan daha az önemli olmadığı mesajını verdik’ dedi. Mogherini’ye göre de Çin’in iktisâdî ve sosyal haklar alanında ilerleme kaydettiğini, ancak ülkedeki genel insan hakları durumunun kötüleştiğini, temel özgürlüklerin ihlal edildiğini, Doğu Türkistan Uygur Özerk Belgesinde Uygurları ve diğer azınlıkları hedef alan siyasi eğitim kampları, toplu gözetim ve seyahat kısıtlamalarının uluslararası kuruluşların verilen raporlarında yer aldığını belirtti. 

Bağımsız kaynaklar Çin’de 3 milyon Müslüman Türk’ün herhangi bir yargı kararı olmadan kamplarda tutulduğunu belirtiyor. Çin ise kamplara aldığı kişilerin siyasi tehlike arz ettiğini öne sürüyor. Oysa bu röportajı yaptığımız günlerde bile Çin Doğu Türkistan’daki Müslüman kimliği yok etmek için câmileri, mescitleri, dînî mekânları, türbeleri buldozerle yıkıyordu. Yıkılan câmiler arasında 800 yıllık târihî eserler de mevcut. Pekin yönetimi ayrıca ibâdet edenleri fişlemek için câmilerde resmî görevli bulunduruyor! 

Çetinoğlu: Siz, üniversite lı yıllarınızda talebe cemiyetlerinde görev yaptınız. Günümüzdeki gençlik ve talebe kuruluşlarının mazlum ve mağdur Doğu Türkistan Türkleri ile alâkasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Çiftçigüzeli: Üniversitede talebeliğimiz sırasında Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) olarak zulüm, soykırım ve insan haklarının zedelendiği her gelişmede yürüyüşler yapar, mitingler düzenler, kınayan bildiriler yayınlardık. Kitaplar, dergiler  neşrederdik. Bütün Sovyet rejimlerindeki acımasızlıkları duyururduk. Amerika’da siyahlara yapılan ayrıcalıkları kınardık, Pekin ve Moskova’nın mezalimini, Yunanlıların Batı Trakya ve Kıbrıs Türklerine yapılan zulmü ve ayırımcılığı, Keşmir’de yapılan katliamı eleştirir, yürüyüşler, mitingler yapardık. MTTB bugün de var. Sivil toplum bu dönemdeki kadar maddî -manevi hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Ama sessizlik aşırı derin ve hissizlik kınanacak boyutta! 

Çetinoğlu: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği TeşkilatI (AGİT) neden devrede yok? 

Çiftçigüzeli: Sanırım 2005 yılı idi. Merhum İstanbul milletvekili Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş kısa adı AGİT olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Başkanıydı. Çin’in Ankara’daki Büyükelçisini öğle yemeğine dâvet etmişti. Kavaklıdere’deki bir Çin lokantasında birlikte olduk. O günlerde Doğu Türkistan’daki katliamlar yine gündemde ve gazete manşetlerine taşınıyordu. Nevzat Yalçıntaş Doğu Türkistan’daki soydaş ve dindaşlarımızın can ve mal güvenliğinden Türkiye’de endişe edildiğini, resmî bir açıklama yapılmamasından dolayı da tedirgin olunduğunu ve gerçeğin ne olduğunu sormuştu. Büyükelçi kendi zaviyesinden inandırıcılığı az olmasına rağmen durumu anlattı. İstanbul’daki Doğu Türkistan’la alâkalı sivil tolum kuruluşları dernek ve vakıflar katliamı kınayıp yürüyüş yapıyor ve Çin bayrağını ayaklar altına alarak üzerine benzin döküp yakıyorlardı. Bu gelişmeden rahatsız olan Çin Büyükelçisi Nevzat Yalçıntaş’tan hiç olmazsa Çin bayrağını yakmamaları gerektiğini hatırlatmıştı. Nevzat Yalçıntaş ise İstanbul Saraçhane’de bulunan Doğu Türkistan Vakfı’nı ziyâret ederek yetkililerle değerlendirme yaptı. Nitekim daha sonra da Doğu Türkistan’daki gelişmeler, soykırımlar, ibâdet yasağı, insan haklarının zedelenmesi konusundaki kınamalar büyüdü, ama bayrak yakılmadı. 

Pekin yönetimi de İstanbul Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde Çin-Türkiye İslam Kültür Sergisi açtı, buldozerlerle yıkılmadan önceki camilerin, mescitlerin, türbelerin ve bazı anıt eserlerin resimlerini sergiledi. Hediyeler dağıttı. 

Bugün parlamentomuzda AGİT yine mevcut, onca yetkili siyâsî var. Ancak ‘kamuoyunu gelişmeler hakkında bilgilendirmeler, yakınmalar ve kınamalar yeterli değil’ dersem yanlış olmaz. Üzgünüm ama bu protestolar yok denecek kadar az. Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine Çinlileştirme ve işkence devam ediyor. İnsanlık haysiyetinin ayaklar altına alındığı, hürriyetinin yok edildiği Pekin’in uygulaması karşısında millî ve milletlerarası tedbir alınmaz, tavır geliştirilmezse ödenecek fatura herkes ve her kesim için ağır olabilir. 

MEHMET CEMAL ÇİFTÇİGÜZELİ (Kilis-1945) 

İlk ve orta mektebi Kilis’te okudu. İstanbul Vefa Lisesini bitirdi. İstanbul İktisâdî ve Ticârî İlimler Akademisi Basm-Yayın ve Halkla İlişkiler Radyo-Televizyonculuk bölümünden mezun oldu. TC Devlet Lisan Okulu ve Tunus Habip Burgiba Yabancı Diller Enstitüsünden sertifika aldı. 

Yazarlığa orta mektep talebesi iken Kilis Huduteli Gazetesi’nde başladı, Pırıltı sâhifesini yönetti. İstanbul Babıali’de Sabah’ta profesyonel gazeteci olarak Cağaloğlu’na adım attı. Tercüman,Türkiye, Millî Gazete, Bugün, Özgür, Sebil, Millî Gençlik ve Ittihad gazete ve dergilerinde çalıştı; muhabir, musahhih, sâhife sekreteri, yazı işleri müdürü, köşe ve röportaj yazarı olarak görev yaptı. 32 yıl TRT Ankara Haber Merkezinin değişik birimlerinde ve Kahire temsilciliğinde hizmet verdi. TRT Türkiye’nin Sesi Radyosunda haber müdürü oldu, ülkemizde ilk defa TRT Telegün Tele-teks haberciliğini başlattı. 

Ankara’da Türkiye Yazarlar Birliğini 14 arkadaşı ile birlikte kurdu, yıllarca yönetiminde görev aldı. Türkiye Kültür ve Sanat Yıllığı yayın heyetinde bulundu. Mehmet Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı kurucusu ve mütevelli heyeti başkanı oldu. Yurt içinde ve dışında çok sayıda millî ve milletlerarası program gerçekleştirdi. Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarındaki altmışı aşkın ülkede konferanslar verdi, milletlerarası kongrelerde Türkiye’yi temsil etti, sempozyumlara katılarak tebliğler sundu. İstanbul Ticâret Üniversitesi İletişim Fakültesinde ‘metin çözümlemeleri’ dersi verdi. Yazıları İngilizce, Rusça, Arapça, Urduca ile Kırım, Kazan, Kazak, Özbek ve Kırgız Türkçelerine tercüme edildi. Yayınlanmış 23 eseri bulunuyor. 

2018 yılında Tut Elimi Killize, Hemşinli Tevfik Abi, ikişer cilt halinde Millî Türk Talebe Birliği Târihi ile TBMM’nde Mehmet Âkif Ersoy ve İstiklal Marşı adlı çalışmaları yayınlanıyor. 

İstanbul Şerifali’de oturan Yazar Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Süleyman Demirel Üniversitesi Türk Süsleme Sanatları hocası ressam, minyatür ustası müzehhibe Serhan Çiftçigüzeli ile evli, Furkan ve Burkan’ın babası, Can ve Nil’in de dedesidir. 

DERKENAR: 

DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİNİN MÜCÂHİT LİDERİ: İSÂ YUSUF ALPTEKİN 

17 Aralık 1995:Doğu Türkistan’ın bağımsızlık önderi İsa Yusuf Alptekin Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilâyetine bağlı Yenihisar ilçesi’nde 1908 yılında dünyaya geldi. Tahsil hayatını Doğu Türkistan’da tamamladıktan sonra çeşitli memuriyet görevlerinde bulundu.   

Doğu Türkistan Türkleri; 12 Kasım 1944’te, başşehir Gulca olmak üzere Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilân ettiler. Mavi zemin üzerinde Ay – Yıldız ile süslü Doğu Türkistan bayrağı, 5 yıl boyunca devlet binalarında hür bir şekilde dalgalandı. Bu dönemde Doğu  Türkistan Cumhuriyeti’nin Genel sekreteri İsa Yusuf Alptekin idi.  Bu görevi başarı ile yürüttü. Doğu Türkistan’da; antiemperyalist, antikomünist, Türkçü ve milliyetçi politikaların bayraktarlığını yaptı. 1949 yılında komünist Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal etmesinden sonra Hindistan’a iltica etti. Bilâhare Türkiye’ye gelip İstanbul’a yerleşti. Doğu Türkistan Göçmenler Derneği’ni kurdu. Türkiye’nin pek çok yerinde ve yurt dışında konferanslar verdi, milletler arası toplantılarda tebliğler sunarak işgal altındaki ülkesinin problemlerini dile getirdi, kamuoyunun konu ile ilgisini diri tutmayı başardı. 1983 yılında Doğu Türkistan’ın Sesi Dergisi’ni çıkarmaya başladı. Doğu Türkistan İçin  isimli eseri 1985 yılında yayınlandı.  

1926 yılında Batı Türkistan’a geçerek burada millî mücâdele taraftarlarıyla irtibata geçti. 1931’de Hoca Niyaz tarafından başlatılan ayaklanma sırasında Doğu Türkistan’daki vâlilerin halka yaptıkları zulmü Çin hükümetine anlatarak, bu durumun önlenmesini, aksi takdirde ayaklanmanın yayılacağını, Rusya’nın işgalinin söz konusu olacağını anlattı. Ayaklanma sırasında ve sonrasında milliyetçilik faaliyetlerine devam etti.  

1936 yılında Çin Meclisi üyeliğine de seçildi. Mücâdelesini daha çok siyasî alanda devam ettirdi. 1944’de İli’de başlayan ayaklanma neticesi kurulan hükümete girmesini İlililer istemedi. Ancak 3 yıl sonra Doğu Türkistan Hükümeti’nin başkanlığı Türklere verildiğinde hükümetin genel sekreterliğine getirildi. Bir yıldan fazla kaldığı bu görev esnasında, milliyetçi, anti-emperyalist ve anti-komünist politikalar sebebiyle, Rusya’nın ve Çin’in tepkilerini üzerine çekti.  

1949’da Çin’in Doğu Türkistan’ı işgali ile birlikte o günkü Hindistan’ın Keşmir eyaletine iltica etti. 1954 yılında Türkiye’ye geçti. Türkiye’ye gelir gelmez İstanbul’da Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti’ni kurarak, bundan sonraki faaliyetlerini Doğu Türkistan dâvâsının dünya kamuoyuna anlatılmasına yöneltti. Yabancı ülke yöneticileri nezdinde olduğu kadar Türkiye hükümetleri nezdinde de Doğu Türkistan dâvâsının anlatılması için mücâdele verdi. Parti liderleriyle,  Başbakan ve Cumhurbaşkanlarıyla görüştü. Doğu Türkistan Türklerinin durumunu bütün dünyaya anlatmaya devam etti. Bütün ömrünü bu konuya vakfetti. Yalnız Doğu Türkistan Türklerinin değil, dünyanın dört b.ir tarafında bulunan bütün esir Türklerin çok sevilen sembol  lideri  olan  İsa Yusuf Alptekin 17 Aralık 1995 târihinde İstanbul’da vefât etti. Aziz naaşı muhteşem bir kalabalık tarafından Fâtih Camiinde kılınan cenâze namazından sonra, Topkapı Mezarlığı’nda toprağa verildi. Mekânı cennet olsun, kabri nurlarla dolsun. 

Kaynak: Oğuz Çetinoğlu: Kronolojik Târih Ansiklopedisi. C: 4, s: 3470. Bilgeoğuz Yayınları-İstanbul 2008    

Önceki İçerikKuvve – i Hâfıza
Sonraki İçerikÇevresel Sorunlar ve Ruh Kirlenmesi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.