Mesleksizlik Oh Ne Rahat!

137

Yeter ki diploman olsun. Zaten üniversiteler de bunun için var. Hele de kamuya torpil bulup yatağı serdin mi, senden iyisi yok. Maalesef görünen resim böyle. Liyakat, hak ediş, uzmanlık çoğu zaman saf dışı. Bir örnek vermek gerekirse “Kimse devletimiz yardım yapacak diye düşünmesin. Kayıtlı üç-beş sanatçı var. Geri kalan 25 bin sanatçının ne sağlık, ne emeklilik güvenceleri yok. İş bu kadar vahim” diye görüşümü destekliyor Sanatçı Orhan Gençebay. (Karar 09 Aralık 2023)

Hal böyle iken siz teknolojinin modeline ulaşamıyorsunuz, yeni bilgisayarlar ve akıllı telefonlar vitrine geliyor. İstediğiniz metni akıllı telefonla arzu ettiğiniz yabancı dile çeviri yaptırabiliyor, bir maruf kişiye kendi sesinden istediğinizi söylettirebiliyorsunuz. Artık bir de bunun üzerine yapay zekâ eklenmez mi? Haydi yak buradan mı diyeceksiniz, yoksa bunu yakalamak için koşturacak mısınız?

Ortak Akıl Yeter

Fikri ve estetik eser üreten herkesi kuşatan ve kucaklayan Cafer Vayni ve arkadaşlarının görev aldığı Telif Hakları Derneği ufku olan bir sivil toplum kuruluşu. Kültür Bakanlığı ve MESAM’ın katkısı ile artık bir uzmanlık akademisi olan Doğuş Üniversitesi’nde 3. Kültür Endüstrisi ve Telif Hakları Sempozyumu Müzik Endüstrisinde Telif Hakları konulu önemli bir ortak akılın önde olduğu çalışma gerçekleştirdi. Sempozyum düzenleme ve bilim kurulu, yürütücüleri, koordinatörleri yapay zekayı da ihmal etmediler. Çünkü aynı günde Avrupa Birliği’nde 2025’e kadar yürürlüğe girmesi beklenen tarihi yapay zekâ yasası görüşülüyordu. Buna göre, yapay zekâ ile ilgili modeller ve sistemler piyasaya çıkmadan önce şeffaflık yükümlülükleriyle uyumlu olmak zorunda. Duygu tanıma, sosyal puanlama, cinsel yönelim veya dini inançlar gibi hassas verileri çıkarmak için biyometrik sınıflandırma yapılması yasak kapsamına alınıyor. Bizimkiler ise hala enflasyon, hayat pahalılığı, zamlar, asgari ücret, geçim indeksi ve açlık sınırı muhabbetine bile girmiyor, sivri ve kirli dil kullanmaktaki maharetlerini öne çıkarıyorlar.

İki gün süren bu sempozyumda öyle klasik gündem maddeleri hiç yoktu. Kamudan alınan ödeneğin gerektiği yerlere harcamasının işareti program akışı ve sorgulamasıyla ortaya çıkan izleyicilerin çıtasının yüksekliği idi. Daha açılışta bile sunucu Doç. Dr. Nermin Özcan Özer’in güzel Türkçesi ve birikimi hemen kendini ele veriyordu. Tebliğler uzmanların görüşleriyle kayıtlanmıştı. Kültürel miras ve fikri mülkiyet ilişkisinden tutun güncel gelişmeler ışığında Türkiye’de görsel-işitsel alanda faaliyet yürüten icracı sanatçıların fikir haklarından tutun; telif hakkının yapay zeka ürünleri açısından değerlendirilmesi, yapay zekanın öğreniminde  eser kullanımı ve fikri mülkiyet, dijital platformlarda musiki eserlerinin kullanımına ilişkin uluslararası telif hakkı sözleşmelerini uygulanacak hukuk, iktibas serbestisi, edisyon sözleşmeleri, müzik eserlerinde notasyonun rolü, değişikliklerin hukuki sonuç değerlendirmeleri, lisans süreçlerinin karşılaştığı sorunlar, uyuşmazlık çözme, hukuki ve ihtiyati tedbirler, hukuki kararların değerlendirilmesi, teminatlar, arabuluculuk, tahkimle çözüm, meslek birliklerinin yetkileri, şikayet usulü bağlamında hak arama özgürlüğüne kadar sanatçıların sorunlarına ve yasal güncellemelere kadar her sorun görüşüldü, tartışıldı, sorgulandı, çözüm yolları arandı.

Yeni Bir Arayış ve Kemal Sunal

Sempozyuma Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar ve Ceza Mahkemesi Hakimi Sayın Fatma Sonan Dolunay ve Yargıtay üyesi, Fikri Haklar Akademisi kurucularından Doç. Dr. İhsan Baştürk de alışılmışın dışında birer tebliğ ile katıldı. Genç akademisyenlerin ve doktora yapmış avukatlarımızın tebliğleri bana yârin ki hukuk de devletimiz için de umut verdi, moral yükledi doğrusu.

Yeşilçam sanatçılarımızın sosyal medyada hayatlarını okuyorum de her biri ayrı ayrı drama yapılacak hikayeler. Neredeyse hiçbirinin sosyal güvencesi olmamış, zor günler geçirmişler, hayatları hep müşkülatlar içinde devam etmiş. Hayattakiler veya mirasçıları onların haklarını korumaya çalışıyor günümüzde. Kemal Sunal Ailesi de onlardan biri. Dava 10 yıl sürmüş. Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fülürya Yusufoğlu’nun oturum başkanı olarak bilgilendirmesine göre artık gösterime giren her Kemal Sunal filminden Yargıtay kararına göre mirasçıları telif alacak.

Musa Eroğlu ve Karakoç’un Mihribanı

Telif hakları konusunda Cafer Vayni ve arkadaşları çekirdek bir kadro kurdu. Fikri hak arama işini yürütüyor. Böylesi hizmetleri yapmakla yükümlü Kültür Bakanlığı eski kurmaylarından Prof. Dr. Emre Kongar’ın “Ben Müsteşarken” adlı kitabını okumuş ve yaşamış ki söz konusu yıllarda (1990) ideolojiler her kesimi temsil etmiyor, dolayısıyla meslek kuruluşları herkesi kucaklamıyor. Ayrıca daha önce 4 olan meslek kuruluşu sayısı bugün 27. Buna rağmen neticede iyileştirme olmuyor, tam tersi kargaşa yaşanıyor. Cafer Vayni’ye göre Sanatçı Musa Eroğlu, Şair Abdürrahim Karakoç’un Mihriban adlı şiirini bestelemeseydi, bu eser bir köşede veya kitabın içinde “Sarı saçlarına deli gönlümü bağlamışım çözülmüyor Mihriban” olarak kalacaktı. Oysa beste ile milyonlara ulaştı. Haklı ve önemli bir tespit Cafer Vayni’nki.

Komşunun 80 Sanatçısı Tanınıyor, Bizim İse..

Bestekar, şair, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği Başkanı Recep Ergül Aşık Veysel’i misal verdi. Şöyle dedi; “Sazı ve sesi öyle çok güzel değildi. Ancak yüreğinde bir sevgi vardı. Herkesi kucakladı. Şair Ahmet Kutsi Tecer’in (benim de fakülteden hocamdı) Sivaslı halk şairlerini bir araya getirdiği toplantıda Aşık Veysel’e soruyor, “Senin şiirin, türkün yok mu?”. Cevabı düşündürücü ve yürek yakıcı Aşık Veysel’in; “Demelerim var ama, söylemeye utanırım!” diyor Aşık Veysel. Oysa “Güzelliğin on para etmez/ Bendeki bu aşk olmasa “dize ve melodisi günümüze kadar geliyor. Dolayısıyla telif rakamlar demek değildir.

Recep Ergün Azerbaycan Şusa’daki Türk Dünyası Başkentleri etkinliğinden bahsederken de, bölge halkının Türk dizilerinden Türkiye Türkçesi öğrendiklerini, bu filmlerden ciddi bir telif alındığını anlattı. Bunu yeni nesillere aktarmak ve duyurmak zorunda olduğumuzu vurguladı.

MESAM Başkanı Ergün’ü tuttum. Ufku açık bir aydın. Şunları da hatırlatmayı ihmal etmedi;

-MESAM 1986 yılında kuruldu. Belki bu arada 20 bakan geldi, geçti. Ülkemizde çok güçlü bir kültür alt yapısı mevcut. Ancak bugün Ermenistan ve Yunanistan’ın bütün dünyada tanınan 80 kadar müzik sanatçısı var iken, bizim birkaç tane. Üstelik önümüz hala açık. Yıllar önce TV yoktu ama müzik yine vardı. Çok ciddi zorluklarla karşılaşıyoruz. Böylesi çalıştaylar ise doğru adreslerdir.

Uzman Üniversite ve İddialı Rektör Hocamız

Prof.Dr. Alper Gümüş’e göre de müzik toplumsal bir zenginliktir; dil ve din de müzikten ayrı değildir, sosyal ve ekonomik bir oluşumdur.

Bu önemli toplantıya Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdür Yardımcısı Fatoş Altunç gelemedi ama Doğuş Üniversitesi Rektörü Turgut Özkan kültür endüstrisinin dinamik bir olgu içinde geliştiğini, hayatı şekillendirdiğini, yerelliği beslediğini, yaygınlaşmasıyla yönlendirmenin artabileceğini, sınırların kalkabileceğini, yeni mekanlar ortaya çıkaracağını, dolayısıyla fikir emekçilerinin her zaman yanında olduklarını ve böyle bir işlevi yerine getireceklerini söyledi. Rektör hocayı tuttum. Donanımlı, yürekli ve cesur. Bakir bir sahaya el atarak orayı güzelleştiriyor, iyileştiriyor üstelik. Biliyor ki müzik evrensel bir oluşum. Sınırı yok.

Sanat olmayan kültürel miraslarımız da var. Anadolu Üniversitesi’nden Özge Özsoy böyle bir anlaşmanın 2006’da yapıldığını, aşıklık, geleneksel sohbetler, yaren toplantısı, sıla geceleri, Dede Korkut  ata mirası, efsaneler ve müzikleri örnek verdi. Bu konuda Türkiye dünyada 2. Sırada. Bu kültürel miras da kayıt altında. Türkü derleyicileri ve bunu kayıt edenler de unutulmamalı.

Sinamacının Adı Var

Kısa adı BİROY olan Sinema Oyuncuları Meslek Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Emre Yetim ulusal ve uluslararası mevzuatlara temas etti. İcracı sanatçılarn fikri haklarını öne çıkardı. Fakat uluslararası VİPO Pekin Anlaşmasında Türkiye yok. Yazık. Çünkü hakların yönetimi meslek birliklerine emanettir bir bakıma. Sinemada güçlü taraf, dilediği sözleşmeyi icracı sanatçılara dikte ettirebiliyor. Sinema alanında yurtiçi telif haklarına erişim maalesef olmuyor. Sinema filmleri ihracatında Türkiye, Amerika’nın ardından dünyada ikinci sırada. Toplam 750 milyon dolarlık film ihracı (2020) yapılmış.

Bir sorum üzerine Emre Yetim, sinema sektöründe serbest çalışıldığından statüleri işçi değilmiş. İşçi kabul edilmiyorlarmış. Dolayısıyla Hoolywood’daki gibi lokavt veya grev gibi sorunlarla karşılaşmamışlar.

Eğitimini Türkiye alan Doç.Dr. Jordan Delev Mekedonya’yı anlattı, baktım telif haklarında bizden önde görünüyorlar. Covit 19 döneminde bile telif hukuku aksamasına rağmen devam etmiş.

Yapay Zekâ Hukuku Değiştirecek

Avukat Sertel Şıracı’nın iddiasına göre; 2 artı 2 artık dört değil. Yapay zeka hukuku değiştirecek. Milletlerarası özel hukukçu Eskişehir Osmangazi Üniversitesinden Burcu İrge Erdoğan’a göre yeni uluslararası düzenlemeler var, Avrupa Birliği hukuk bu açıdan diğerlerinden farklı, kamu düzeni için müdahale edilebilir, devletin işleyişini korumak gereklidir, Amerika Yazarlar Birliği üyelerinin telif haklarını koruyor.

Telif Hakları Derneği Başkanı Cafer Vayni ve arkadaşları Yarınki Türkiye’nin fikri gelişmesinde, felsefi sorgulamasında hem önemli rol alıyor, hem hukuklarını savunuyor ve hem de peşinden gelen nesillere örnek faaliyetler yapıyor. Şöyle dönüp arkama bakıyorum da bir eli yağda, bir eli balda olan sivil toplum kuruluşları yöneticileri görkemli binalarda, şatafatlı ofislerde ahkam kesiyorlar, kadroları bir hayli fazla ama, yeri yurdu olmayan, yeterli bütçesi ve çalışanı bulunmayan, bütün hizmetleri birkaç kişinin sırtında olan sivil toplum kuruluşları çok önemli şeyler yapıyorlar. Bir örneğini vermem gerekirse Telif Hakları Derneği derim mesela. Sonra devletin yapması gerekeni yapan ve Mehmet Akif Ersoy ile eseri Safahat’ı dar imkanlarla 27 dile tercüme ettiren, İstiklal Marşı Şairimizi 15 ulusal ve uluslararası sempozyumlarda değişik ülkelerde tanıtan Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı bir başka örnektir. Dilerim Türkocağı ve KOCAV gibi bu örnek kuruluşlarımızın sayıları artar. Türk fikir hayatı, yazarları, sanatçıları uluslararası toplumda daha fazla tanınır.