Mars’ta Yeni Kâşif ve Türkiye’nin Uzay Macerası

132

Amerikan
Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından 30 Temmuz 2020 tarihinde
Florida’daki uzay üssünden Mars gezegenine gönderilmek üzere fırlatılan,
nükleer enerji ile çalışan Perseverance (Azim) isimli kâşif 203 gün süren yaklaşık
471 milyon kilometrelik uzay yolculuğunu tamamlayarak, 18 Şubat 2021 tarihinde
Mars’da eski bir nehir deltası olduğu düşünülen ve adını küçük bir Bosna-Hersek
kasabasından alan Jezero Krateri’ne indi. Uzay mühendisleri tarafından “yedi
dakikalık dehşet” olarak isimlendirilen bu iniş, Kaşif’in sahip olduğu
teknoloji sayesinde, ilk kez bu kadar ayrıntılı olarak izlenebildi ve gerçekten
unutulmayacak bir an olarak hafızalara kazındı.

 

Perserevance
kâşifi, Yer benzeri bir gezegen olarak Mars üzerinde yaşam belirtisi bulabilmek
için kendisinden önce gezegene gönderilen Pathfinder, Spirit ve
Opportunity
ve Curiosity kaşiflerine göre çok daha gelişmiş
özelliklere sahip. Gelişen teknoloji ile birlikte bunun olması zaten beklenilen
bir durum aslında. Kendi kendine ve uzaktan kumanda ile bilimsel deneyler
yapabilecek yedi ekipmana sahip olan Perserevance kâşifinin iki ekipmanı
üzerinde durmak istiyorum: Mars atmosferindeki karbondioksit gazını kullanarak
oksijen üretecek olan MOXIE ve Mars Helikopteri.  

 

MOXIE düşük
basınca (0.01 bar – Dünya üzerindeki basınç deniz seviyesinde 1 bardır) sahip
olan Mars atmosferindeki karbondioksit (CO2) gazını odacıklarında
sıkıştırarak basıncı 1 bara, sıcaklığı ise 800 oC’ye kadar çıkararak
elektrokatalitik olarak oksijen (O2) gazına çevirmektedir. Gerçek
ekipmanın %1 boyutlarında bir tanıtım ekipmanı olan MOXIE’nin saatte minimum
%98 saflıkta 10 gram oksijen üretmesi beklenmektedir. MOXIE’nin Mars
atmosferindeki çalışma performansı ile laboratuvar çalışmaları
karşılaştırılacak ve böylece insanlı Mars uçuşlarında kullanılacak yeni nesil
ekipmanların dizaynı ve üretimleri gerçekleşecek.

 

Mars
Helikopteri, 1.8 kg ağırlığında, 1.2 m çapına sahip iki pale sahip bir helikopter
olarak tanımlanmaktadır. Kâşif’in planlanan 1 Mars yılı boyunca (687 Dünya
günü) 30 Mars günü çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Tek seferde, onlarca
kilometre uçuş menzili ve 1 ile 4 kg arasında yük taşıma kapasitesine sahip
olan Mars Helikopteri Mars’taki otonom kontrollü ilk uçuş yapan hava aracı olma
özelliğine sahiptir. Ayrıca Mars Helikopteri keşif uçuşları ile var olan ilginç
bilimsel hedeflere doğru Kâşifin rotasının belirlenmesinde de yardımcı
olacaktır. Helikopterin Kâşif ve Dünya’daki kontrol merkezi ile radyo frekansı
bağlantısı da bulunmaktadır. Mars Helikopteri’nin yapacağı uçuşlardan elde
edilecek olan aerodinamik, navigasyonel ve operasyonel bilgiler, bir sonraki
Mars görevlerinde yeni nesil helikopterler geliştirmenin önünü açacaktır. 

 

100 yıl önce,
yıldızlı bir gecede gökyüzünü izleyen birisine, “bak şu gördüğün parlak gök
cismine bir gün ineceğiz ve oradan bilgiler toplayacağız” deseydiniz,
muhtemelen size pek iyi bir gözle bakılmazdı. Ama bu konuşmayı yaptıktan 44 yıl
sonra, NASA Mars’la ilk başarılı teması 14-15 Temmuz 1965 yılında Mariner-4
isimli uzay aracı ile kurdu. İlk yumuşak inişi ise, sizin bu konuşmanızdan 55
yıl sonra 1976 yılında Viking-1 isimli uzay aracı ile gerçekleştirdi. Ve bu
konuşmadan 100 yıl sonra, bugün, Mars’tan bilgi toplamaya, Mars atmosferinde
hava araçlarını uçurmaya başladık. Bugün birisi bize günümüzden 100 yıl sonra Mars’a
düzenli turistik seferler düzenleneceğini veya bir koloni kurulacağını söylese
sanırım buna “evet, muhtemelen olacaktır” deyip, 100 yıl önceki tepkiyi
vermeyeceğimiz kesindir.  

 

Baktığımız
zaman bugünlere gelmek için geçirilen, içerisinde başarılı ve başarısız birçok
çalışmanın yer aldığı, 57 yıl olduğunu görüyoruz. Sadece Perserevance Kâşifinin
ineceği bölgeye karar vermek için 5 yıllık bir süre harcandı. Elde edilen bu başarının
bir-iki yılda gerçekleşmediği çok aşikâr. Bu açıdan baktığımızda, 2023 yılında
uzaya bir Türk uzay adamı göndermenin bir başarı olduğunu söylemenin pek
gerçekçi olmadığı anlaşılmakta. İyi bir savaş uçağı pilotunu iki yıllık bir
eğitimle parasını vererek uzaya göndermek pekâlâ mümkün. Elon Musk’un sahibi
olduğu SpaceX firmasına koltuk başına 80 milyon dolar ödeyerek, hatta bir değil
parasını verdikten sonra iki tane uzay adamı da gönderebilirsiniz. Ama bu ne
kadar anlamlı olur, işte orası tartışılır.

 

Uzay
çalışmalarında henüz yolun başında olan ülkemizin, kendi yerli ve milli roket
sistemlerini geliştirerek, bu yolda belki yavaş ama yere sağlam basarak devam
etmesi doğru olandır. Varsın, yaptığımız uzay aracı fırlatma anında
parçalansın, yörüngeye çıkamadan düşsün, hiç önemli değil. Her denemeden elde
edilen sonuçlar, bir sonraki adımda yaşanılacak başarının anahtarı olabilir.

 

Elimizdeki
yetişmiş insan gücüne ve bilgi birikimine baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti’nin
uzay çalışmalarında başarılı olmaması için bir sebep olmadığı görülmektedir. Yeter
ki, insanlara yeteri kadar imkân tanınsın. Ama her şeyden önce liyakate önem
verilsin, Osman bin Talha örneği ve bunun üzerine nazil olan Nisa Suresi 58.
Ayeti hafızalardan çıkarılmasın… Gerisi gelecektir.

 

Sağlıcakla
kalın….