Ankara’da birçok söylenti dolaşıyor. Basın hür ve ülkemizde sözde tam bir demokrasi olduğu için herhalde bunlar yazılamıyor. Bazı siyasilerin basın üzerinde herhangi bir baskının, dayatmanın ve yönlendirmenin olmadığını ifade etmeleri, gerçekten büyük bir siyasi pişkinliktir. Olup bitenler belki çoğunlukla yazılamıyor ama; sır da değildir. Söylentilerin önemli bir bölümü Ankara’da dıştan kumandalı Türkiye’yi dönüştürme faaliyetlerini üstlenmiş bazı büroların görev başında olduğudur. Bu bürolarda yerli – yabancı işbirliği ile dışarının arzu ettiği bazı yasalar ve yasa değişiklikleri kotarılmaktadır. İtibarlı ve bağımsız Türkiye için herhalde bunlar gerekiyor!
* * *
Bilindiği gibi Türkiye’nin güvenlik çemberi mâlum bazı Batılı kaynaklar Güney Doğu Avrupa deseler de, bize göre Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar ile Avrasya’dır. Türkiye bu çember içinde güçlü olduğu oranda, kendini daha fazla güvenli hissedebilir. Yıllardır bu güvenlik coğrafyamızda Türkiye etkisizleştirmek için uğraşılır. Bundan dolayı içeride ve dışarıda Türk’e karşı ırkçılık yapılır.
Önemli güvenlik alanlarımızdan birisi de, Irak’ın Kuzeyi ve Türkmen şehri olan Kerkük‘tür. Türkiye son senelerde ne yeni Ovaköy Kapısını açabilmiş, ne de Habur Kapısı’nı çıkarlarına uygun olarak kullanabilmiştir. Sadece Habur’dan terörist çeteler törenle giriş yapabilmiş ve Türkiye’de hukuk devletinin olup olmadığını imtihan etme fırsatını bize vermişlerdir. Bu çirkin manzaraları unutmak mümkün değildir.
Son yıllarda “One Minute” gösterileri ile İsrail’e sözde kafa tutup yeni anlaşmalar imzalayanlar; Libya, Sudan ve Mısır ile ilgilenenler daha doğrusu ilgilendirilenler, sıra Kerkük’e geldiğinde sessizliğe bürünmektedirler. Filistin’de başarılı olup- olmadığımız Gazze’ye yardım götüren Marmara gemisine yapılan saldırı ile netleşmiştir. Birçok vatandaşımız ölüme bile bile gönderilmişlerdir.
Mısır’da demokratik yollarda iktidara gelmeyen Mısır Genel Kurmay Başkanı, Cumhurbaşkanımızı karşılamış ve muhatap alınmıştır. Dikkat çeken bir nokta; 2003’den itibaren Orta Doğu’da milli menfaat tanımlamasındaki değişmedir. Türkiye’de Türk kimliğini dışlamak gayreti içerisinde olanlar, tabii ki Orta Doğu’da Türk kimliği odaklı politikaların peşinde olamazlardı. Azerbaycan’dan soğutulup Ermenistan’la ilişkiye zorlanmamız nedendir? Birçok etnik grubu koruyan ve kollayan ülkemiz, Kerkük Türklerini Barzani’nin insafına bırakmış görünmektedir. Bölgeye dönük politika Türk odaklı olmaktan çıkıp, Arap ve Kürt odaklı hale gelirse olacağı budur. Kerkük Barzani’ye bağlı yüzlerce peşmerge tarafından sarılmış; buna gerekçe olarak da şehrin güvenliği ve saldırılardan korunması gösterilmiştir.
Türkiye Orta Doğu’da olayların içine çekilip kullanılmasından dolayı milli çıkarlarını koruyamaz hale sokulmuştur. Libya’da Kaddafi, Mısır’da Mübarek çatışmalarında Türkiye Orta Doğu’da çıkarlarını güçlendirmek isteyen küresel güçten yana olmuştur. Küresel güç Sünniler üzerinde oynayarak Sünni – Şii çatışmasını Lübnan’da olduğu gibi sürdürmekten yanadır.
1950’li yıllarda çıkan dergileri karıştırdığınızda Kerkük’te konsolosluk açılması talepleri ile karşılaşırsınız. Türkiye tersini yapmış, Erbil’de Barzani vesayeti altında bir konsolosluk açmıştır. Beylikdüzü’nden “Tatilya Eğlence Merkezi’nin oraya götürülmesi de ayrı bir konudur. Acaba hangi milli çıkarlar uğruna Irak’ın Kuzey’ine sivil uçakların uçuşuna müsaade edilmiş, elektrik dahil birçok hizmet bölgeye götürülmüş ve bölge bizim elimizle kalkındırılmak üzere yatırımcılar teşvik edilmiştir? Beş, on aileye ve firmaya para kazandırmak, merhum bir Cumhurbaşkanı’nın çocuklarına imkân sağlamak mı ülke çıkarınadır?
Oysa Türkiye’de terörle mücadele, Irak’ın Kuzeyinde onu yok etmekten geçer. Bu da göz ardı edilmiştir. Bugünlerde Türkmenleri dışlayan, Türkmen Cephesini pasifleştiren anlayış, onlara Türk kimliğini değil; muhafazakâr, Müslüman ve demokrat kimliklerini öne çıkarmayı tavsiye ediyor. Irak Kürtleri Türkiye’ye karşı Kürt merkezli politika oluştururken, Türkiye neredeyse Kerkük’te Türk kimliğinin göz ardı edilmesine ses çıkarmamaktadır.
Barzani ise; Türkmen düşmanıdır. Basın ise; daha ziyade bir hanım gazeteciyi kullanarak; bacakarası konularla gündemi değiştirmektedir. Hukuk dışı uygulama ve tutuklamalar gündemden düşürülmektedir.