İyi Parti’nin kuruluşunun sekizinci ayında, Kocaeli teşkilatlanmasını tamamladığından 6 ay sonra girdiği ilk seçimdi. İYİ Partililer seçime girebilmek için nefes nefese koşturdu.
Son ana kadar partinin seçime girebileceği bile garanti değildi. Önce bu engeller aşıldı.
Son 50 günde, daha birbirlerini yeterince tanımayan, teşkilatlarda görev yapan ve gönüllülerden oluşan ekipler ipi önde göğüslemek için kalan bütün enerjileriyle koştu.
Rakiplerinin düz tartan pistte koştuğu yarışta, İYİ Parti engelli arazide koşu yapmak zorunda kaldı. Üstelik en büyük rakibinin aynı zamanda hakem olduğu bir adaletsiz yarıştı bu.
Sonuç bazılarına göre, hedefi kendi genel başkanını Cumhurbaşkanı seçtirmek olan bir parti olduğu için, başarısız.
Bazılarına göre de, İlk girdiği seçimde bütün engellemelere ve olumsuz şartlara rağmen yüzde 10 mertebesinde oy alarak 43 milletvekili kazanmak, oldukça başarılı bir sonuç.
***
Daha iyi bir sonuç alabilir miydi? Elbette.
Toplam kalite felsefesinde bir temel ilke vardır:
“Hiçbir şey mükemmel değildir ve her şey daha iyi yapılabilir!”
İYİ Parti özelinde iki temel sebep daha iyi bir başarıyı engellemiştir:
1- İYİ Parti’nin etki alanının dışında olan bazı gelişmeler.
Baskın seçim kararı alan AKP ve MHP ittifakının bu kararı almasını, seçimin Ramazan Ayına denk getirilmesini, Hazine yardımı alamayışını etkileme şansı yoktu. Medya iktidarın kontrolündeydi. Muktedirler her türlü kanunsuzluk, yalan ve hile yapabilecek tıynetteydi. Dünyanın en adaletsiz ve en ahlaksız bir seçim yarışına sürükleyenlere İYİ Partililerin adalet duygusu ve ahlaki değer aşılama gibi bir etkileri olamazdı.
2- Partinin etki alanında olduğu halde yanlış veya eksik yaptığı işler.
Haksız ve insafsız engeller vardı. Ama İYİ Partililerin problemin neden var olduğunu değil, çözümünün nasıl olacağını tartışması lazım.
- Mesela TV ve gazetelerin Genel Başkan Meral Akşener ve İYİ Parti’nin söz ve eylemlerini halktan saklamaları karşılığında yapacağı bir şeyler olabilir miydi? Bunun tartışılması lazım.
Yaygın medya kanallarının önüne binlerce insanı yığmak, Bu kanalların yöneticilerini partinin üst yöneticilerinin ziyaret ederek baskı altına alması, gerekirse halkı protestoya davet etmek gibi yöntemler düşünülmeli miydi?
- Çok ilginç eylem yöntemleriyle uygulanan ambargoyu delebilir miydi?
- Yerel medyayı etkileyecek yollar bulunabilir miydi?
- Sosyal medyayı etkin kullanabildi mi?
- Seçim için çalışan ekiplerin aynı fikirleri, benzer üslupla anlatmasını sağlamak için gerekli dokümanı üretebildi mi? Partiyi destekleyen yazarların etkili olabilecek belli görüşlerini yansıtan organize paylaşımlar yapılabildi mi?
Mesela Kocaeli İl ve İlçe teşkilatlarında görev alan yöneticiler ve gönüllülerin sayısı bin kişinin üzerindedir. Seçmenin iradesini etkileyebilecek bir yazıyı bu bin kişinin sosyal medyada paylaşması ile onların da arkadaşları paylaşacağından, Kocaeli seçmeninin yarısına erişebilirdi. Bu çok kolay organizasyonu yapılabildi mi?
- Birçok il ve ilçede kurucu başkanların aday olması doğru oldu mu?
- Aday sıralamaları doğru yapıldı mı?
- İl yönetimleri ile ilçe yönetimleri arasında yeterli koordinasyon sağlanabildi mi? Yönetim kademlerindeki bütün partililer seçim çalışmalarında aktif olabildi mi?
- Oluşturulan komisyonların hangileri verimli oldu, hangileri yeterince verimli olamadı, sebepleri?
- Mahalle temsilcileri belirlemede ve sandık müşahitleri görevlendirmede neden yeterli etkinlik sağlanamadı?
********************************
İYİ Parti Genel Merkezi
Bir de partinin genel politikası ile ilgili sorgulamaya ihtiyaç var:
- Partinin amaç ve ilkeleri yeterli netlikte belirlendi mi? Herkesten oy alma kaygısı partinin kimlik ve kişiliğinin netleşmesini engelledi mi? Yoksa halka bu kimliğin aktarılmasında mı eksiklik oldu?
- Partinin içinde bulunduğu parasızlık problemi aday tespiti ve sıralamasında etkili oldu mu?
- İYİ Parti oylarının yüzde 6’lık bölümü MHP’den, yüzde 2,9’luk bölümü Ak Parti’den, yaklaşık yüzde 1’lik bölümünün de CHP’den geldiği anlaşılıyor.
Seçim kararından ve CHP adayının Muharrem İnce olmasından evvel CHP’den İYİ Parti’ye çok daha fazla oy geleceği görülüyordu. Olmadı.
Elbette bunda Muharrem İnce’nin şahsi başarısı ve AKP Genel Başkanının medyayı İnce’ye açması, Sayın Akşener’e karartma uygulatması etkili oldu.
Yakınmak ve rakibin davranışına kızmak çare değil.
İYİ Partililerin “Biz bu konuda neler yapabilirdik, rakibin oyununu nasıl bozabilirdik?” sorusuna cevap bulmaları lazım.
MHP, İYİ Parti’ye kaybettiği oyların yüzde 5’lik kısmını, 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP’ye kaptırdığı milliyetçi oyları geri alarak telafi etti.
Bu oylar neden MHP’ye döndü de, İYİ Parti’ye gelmedi?
Bu sorunun cevabı İYİ Parti’nin milliyetçi özelliğini vurgulamaması olabilir mi?
AKP’nin de milliyetçi söylemlerle seçim kampanyası yaptığı ve başarılı olduğu görüldüğüne göre İYİ Parti’nin toplam seçmenin en az üçte birini oluşturan milliyetçi kesimi hedef alan söylemlerini çoğaltması gereği ortaya çıkıyor.
- AKP içindeki eski merkez sağ oyların eridiği veya İYİ Parti’ye gelmekte çekingen davrandığı görülüyor. Bu kesimi, İYİ Partinin Türkiye’yi daha iyi yönetebileceğine ve iktidar olabileceğine yeterince inandıramadığı anlaşılıyor.
- Ekonominin çok etkili olabileceği bir seçim kampanyasında ekonomi kurmaylarının daha görünür kılınması ve partinin devleti yönetebileceğine dair daha kuvvetli bir güven verilmesi gerekirdi.
***
İYİ Parti’nin çok kısa bir zamanda böyle soruların cevabını aradığı objektif bir değerlendirmeyi yapıp, hemen akabinde yerel seçimler için hazırlığa başlaması lazım.
Toplumumuzun içinde bulunduğu öğrenilmiş çaresizlik psikolojisini kırabilecek tek yol İYİ Parti’nin yerelde ve genelde iktidar veya alternatifi olmasıdır.
Kolay mı? Değil.
Ama şimdi İYİ Parti eskisinden daha çok imkâna sahip. Mecliste 43 milletvekili ile temsil edilen ve belli bir miktar hazine yardımı alacak olan bir parti.
Yerel seçimlere 9 ay var. 8 ayda bu kadar mesafe alan İYİ Parti’nin bu kadar zamanda çok daha yüksek bir başarıya ulaşabileceğini öngörebiliyorum.