Halk ve Devlet

76

Halk; potansiyel / kullanıma amade / hazırda mevcut güç ve kuvvet demektir.

Fakat, bu kuvvet; huzur ve asayişi korumak ve muhafaza etmek içindir.

Millet olarak bütün kuvvetimizle huzur ve asayişin devamı için çalışmak şiar, düstur ve prensibimiz olmalı.

Vatandaş olarak görevimiz yurtta sulh olmalı. Asayişe gölge düşürmemeli. Devamına halel gelecek ve getirecek her türlü aymazlıklardan uzak durmalıyız.

Kendimizi devletin yanında bulmalı. Kendimizi asker ve polisin yardımcısı bilmeli.

Kendimizi; gayri meşru / meşru olmayan, kanunsuz her türlü ayaklanışın, kalkışmanın ve isyanın karşısında bulmalıyız.

Velhasıl, kendimizi -sırasında- mevcut hükümetin ve devletin yanında muvazzaf / vazifeli ve görevli bilmeliyiz.

Kısaca, görevimiz müspet / olumlu ve yapıcı hareket etmektir. Menfi / olumsuz ve yıkıcı hareket ve devinimlerden uzak durmaktır.

Dâhili yani iç huzuru, asayiş ve sükûneti bozmamalıyız. Aksi takdirde -meselâ- on cani yüzünden doksan masum ve suçsuzu tehlikeye atar, zarara sokar, durumu daha da kötüleştirmiş olur, ortamı daha da bulandırarak; bulanık suda balık avlamak isteyenlere aradıkları fırsatı vermiş oluruz.

Mevcut iktidara, hükümete ve devlete karşı bizi dolduruşa getirerek, bizleri menfur emellerine âlet etmek isteyenler çıkabilir. Nitekim çıktı!

Bugünlerde olgun, dirayetli, aklıselim, millî bir tutum ve tavır göstermemiz; ileride de aynısını sergileyebileceğimiz intibaını verir. Böylece millet ve devlet aleyhinde düş kuranların ve kuracak olanların rüya ve hayalleri şimdiden kursaklarında kalmış olur.

Yurt içinde sivilden veya resmiyetten, hükümet veya devletten beklemediğimiz, tasvip etmediğimiz, doğru bulmadığımız bazı iş ve icraatlar olabilir.

Bu durumda basın ve yayın yoluyla, demokratik yollardan, kanunlar çerçevesinde, yakıp yıkmadan, asayişe gölge düşürmeden, sesimizi duyurmanın, hakkı göstermenin, tenkit etmenin en güzel yapıcı metotlarına başvurmalı. Bu şekilde onların dikkatini çekerek; doğruları ve doğru yolu onlara göstermeliyiz.

Bu yolla olmuyor diye taşkınlık yapmanın, kanunsuz tepkilerin, olmadık söz ve davranışların âlemi yok. Kaldı ki, ancak böylesi bir vaziyet alışla; yıkıcı, bölücü fırsatçılara da fırsat vermemiş oluruz.

X

Gerçek; er geç anlaşılır. Taşlar gediğine konur. İşler rayına oturur.

Sabrımızı müspet gayretler sarf ederek göstermeliyiz. Zaten, demokrasilerde er geç milletin dediği olur ve oluyor.

Her şeyde bir hikmet görüp, müspet / yapıcı tavrı takınıp, gereken işleri yaparak; işi Allah’a havale etmek de ayrı bir sabır örneğidir.

Çünkü bu zamanda asıl cihat; manevî cihattır. Zira yurtta fiilî icraat ve işlem hakkı; meşru iktidarındır. Vazife ve görevimiz; onun işini zorlaştıracak davranışlardan uzak durarak; devletin işini kolaylaştırmak olmalıdır.

X

Devletin ordusu, polisi zaafa uğrarsa; zaten devlet, halka başvurarak asker ve polis açığını kapatır.

İktidara, hükümete ve devlete yardım ve onun yanında yer almak; onların icraatına gölge düşürmemekle olur.

“Gölge etme başka ihsan istemem.” durumuna halk, kendini düşürmemelidir.

Yoksa halk kendi başına “destek oluyorum” derken köstek olur.

Bu yanlışa düşmemeliyiz. Çünkü nice iyiler var ki, iyilik yapıyorum zannıyla, farkında olmadan kötülük yapıp; devlete millete birçok zarar verir.

 

 

 

Önceki İçerikBaşiskele’de Millî Mücadele – 27
Sonraki İçerikTürk Dünyası’nın problemlerini yakından takip eden ilim adamı Doç. Dr. Kutluk Kağan Sümer Irak Türkleri ile ilgili teşhislerini ve tedavi yöntemlerini anlattı.
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.