Genç Kalan Resim

56

“Bu resmim genç kalırken, ben neden yaşlanıyorum?”
“Neden bunun tersi olmasın?” diye sızlandı Genç.

X

Bir genç resmini yaptırır. Bitince, ressâm Genc’e:

“Bu resmin her zaman genç kalacak. Senin gittikçe ihtiyarlamana ve yaşlanmana rağmen!”

Genç çok şaşırır. Şaşırmak ne kelime dünya başına yıkılır sanki. Şok geçirir âdeta.

Yaşlanmak, ihtiyarlanmak! Daha şimdiden bütün zevklerini, tüm yaşama sevincini alıp götürmüştür kendinden.

Genç bilir ki, “Küllü âtin karîbün.” Gelecek yakındır. Sayılı günler çabuk geçer.

İşte bu biliş, bu şuûr ediş; daha yaşarken onu perîşan eder. Henüz yaşarken onu yaşamaz hâle sokar. Gezerken gezemez, görürken göremez olur. Duyarken duyamaz durumuna düşer!

Ölmeden ölmüş sayar, diri diri toprağa girmiş hisseder kendini! Sararır solar bir çiçek gibi!

Umutsuz bir fâni oluş, bitiş, tükeniş hastalığına giriftâr olur! Yâni onlar gelmemişken, gelmişçesine davranır! Çünkü tefekkür / düşünce; istikbâli / geleceği yakın eder. Yarını ve yarınları bugüne taşır. Olmuş bitmiş gibi hissettirir insana. Herşeyi bitmeden bitmiş, sonu gelmiş olarak gösterir.

X

İşte bunun çâresini bulmadıkça, artık o Genç yaşayan bir ölüden farksızdır. Bakıp görmeyen, duyup anlamayan rûhsuz bir cesetten ibârettir.

Öyleyse bunun bir çâresi olmalıydı. Vardı olmasına ama, Genç bunu yok sanıyordu. Mevcûttu ama; meçhûl, bilinmez bir şeydi Genç için.

Çünkü Genç  fâniydi, ama fâni olmak istemiyordu.

Çünkü Genç  geçiciydi, fakat toprağa girmekten nefret ediyor, daha doğrusu bundan korkuyordu.

Çünkü Genç;fâni ve yok olucuydu. Lâkin ölmek, yok olmak, hiç olmak ve olmamış gibi olmayı arzu etmiyordu.

X

Bilmiyordu ki, bu zavallı Genç; kendini üzüntüye boğan bütün bu hâller, tüm bu duygular; soruların cevaplarını taşıyordu içlerinde birer birer.

Sormuyordu soramıyordu ki Genç; bu sorular nereden geliyor?

Bilmiyordu ki Genç; sorular  var olan cevapların birer sağlam anahtarıydılar.

Genç, devam istiyordu.

Genç, geçmişte kalmak istemiyordu.

Genç, geçmişe devâ arıyordu.

Genç, bitişe bitmezlik peşindeydi.

Genç, tükenişe hazîne arayışı içindeydi.

X

Genç, bilmiyordu ki; kendisi, aradığı mânevî hazînelerin ta kendisiydi.

Genç, bilmiyordu ki; “Genç” zaten hazîne demekti.

Genç, bilmiyordu ki, Genç genci yâni Hazîne hazîneyi arıyordu.

X

Genç; kendini, kendinde olanı aradığını bilmiyordu.

2037

Kendini dışarıda arayan, hiç bunu bulabilir miydi?

Kendini hâriçte araştıran, kendine hiç ulaşabilir miydi?

Kendini hiç bilebilir miydi?

X

Genc’in bu hâlet-i rûhiyesi / rûh hâli, vicdanın; hakîkat ve gerçek peşinde koştuğunun göstergesiydi.

Genc’in bu durumda; âb-ı hayatı bilmedikçe, elde etmedikçe veya o yolda olmadıkça, ebedîlik hissinin karşılığı olduğunu anlamadıkça; hayâttan lezzet ve tat alması imkânsızdı.

İşte Genç, bu yüzden bedbaht!

İşte Genç, bu yüzden çıkmazdaydı!

Bilseydi ki, eğer Genç:

Ulu Tanrı, vermek istemeseydi insana,

İnanın, Kat’iyyen istemek vermezdi O’na

Öyleyse ne gam, tüm istediğin herşey var

Korkma, insan var olacak, sonsuza kadar

Yeter ki, er artık kâinatın, varoluş sırrına

Emîn ol ki sen yaratıldın, sırf âlemin hayrına

 

2038 – 2039

Önceki İçerikTürkiye Tarihinin En Kritik Noktasında
Sonraki İçerikYalnız, Sırsız Ama Korkusuz Sanatçı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.