Gara’da operasyonda verdiğimiz şehitlerin
acısı içimizi kararttı. Fakat “Gara (Kara)
Talihimiz” başlığını atmama sebep sadece şehitlerimizin kaybı değil. Aynı
zamanda ortak yas yerine seviyesiz siyasi polemikler ve parti kongrelerinden
yapılan siyasi şovlardır.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Gara’da yaptığı
operasyonda, PKK tarafından 5-6 yıldır rehin tutulan 7’si asker,
ikisi polis, dördü sivil memur 13 vatandaşımız infaz edilerek şehit edildi. 2’si
yüzbaşı üç kahraman askerimiz de çatışma esnasında şehit oldu.
Fakat nedense ilk açıklamalarda “13 sivil
vatandaşımız” denildi.
Böylesine ağır bir travma karşısında tavrımız
millî kenetlenme ve ortak acının paylaşılması olmalıydı. Fakat heyhat!
Operasyon başarılı olsa ve rehineler kurtarılsa
idi müjdeyi CB verecekti. Nereden
biliyoruz? Çarşamba günü “müjde” vereceğini söylemişti. Operasyon başarısız olunca,
kara haberi verme görevini Malatya Valisine yaptırdı. Geçen sene
İdlib’te 33 askerimizin şehit olduğunu da Hatay Valisi açıklamıştı.
*************************
Saray ile Vatandaşın Duygu Bağı Kopuk
Suudi Kralı öldüğünde milli yas ilan eden Cumhurbaşkanı ve
AKP Genel Başkanı Gara şehitlerimiz için bir milli yas ilan etmeyi
düşünmedi. Tam tersine salgın ortamında yaptığı AKP İl Kongrelerine
katılmaya devam etti. Rize kongresinde espriler yaptı, güldü. “Pandemi”
ortamında salonu “lebaleb” yani tıklım tıklım salonu dolduran
taraftarlarıyla gurur duydu.
Aynı Erdoğan programına ara verip Elazığ’da “kanaat
önderi” olduğu ifade edilen bir hocaefendi ile İstanbul’da Kadir Topbaş’ın
cenaze namazına katıldığı halde şehitlerin cenaze namazına iştirak
etmedi.
İktidarın minik ortağı Doğu Perinçek
“13 kişi öldü diye yas ilan edilmez” diyerek Erdoğan’a destek verdi.
Bunlar Saray ile vatandaşın duygudaşlık
bağının koptuğunun işaretleri.
Sarayın bütün önceliği anketlerde mum gibi eridiği görülen Cumhur
İttifakının oylarını yükseltmek. Yoksulluk, işsizlik, pahalılık gibi halkın
temel meselelerini yapay gündemlerle örtmeye çalışmak.
Kongre salonlarında yandaşlarla bir araya
gelerek bu bağın kurulması imkânsız. Çünkü esnaf küçük işyerlerinin açılmasına,
o salonlarda 30 kişinin spor yapmasına izin vermeyenlerin, aynı salonlarda yapılan
kongrelerde “lebaleb” toplandığını görüyor ve isyan ediyor. Bu öfke sahiplerini
bir hitabet şaheseri dahi ikna edemez.
Parti kongresinden şehit anasını mezarlıkta
iken telefonla bağlatması inanılmaz
bir basiretsizlik. Kendi iki çocuğunu askere göndermeyen birinin, şehit
anasının kırık gönlünü “her anneye böyle bir şeref nasip olmaz. Ama siz bu
şerefi yakaladınız” gibi sözlerle tamir etmesi mümkün olabilir mi?
*************************
Partili Cumhurbaşkanı
“Partili Cumhurbaşkanı” sisteminin milli birlik ve beraberliğin sağlanmasında
en önemli engellerden biri olduğunu bir kere daha anladık.
“Cumhurbaşkanı başkası olsa belki böyle
olmazdı, bu tavır Erdoğan’ın şahsî özelliklerinin sonucudur” diyebilirsiniz.
Ama bizim sistemden anladığımız, makamda
oturanı (huyu, karakteri ne olursa olsun) makamın gerektirdiği
saygınlığı taşımaya, “Türk Milletinin birliğini temsil etmeye”, “hepimizin
Cumhurbaşkanı” olarak davranmaya zorlayan bir kurallar bütünüdür.
Bu anlamda Türkiye’de bir “sistem” yoktur.
Sistemlerde kuralların yazılı olanı da
vardır, yazılı olmayan teamülleri de. Kara talihimiz şudur ki, halen yazılı
kuralları da teamülleri de yok sayan bir zihniyet yönetimdedir.
*************************
Operasyon Başarılı mı?
Çok zor coğrafi ve iklim şartlarında yapılan
askeri operasyonun maksadı PKK terör örgütü için stratejik önemi olan bu yerin
dahi ele geçirilebileceğini göstermekse çok başarılıdır.
Ancak maksat rehineleri kurtarmak idiyse,
(ki CB Erdoğan böyle söyledi, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in verdiği
bilgiler de bu maksadı gösterir niteliktedir) bu anlamda sonuç
alınamamıştır.
Rehine kurtarmada en çok kullanılan yol
siyasi görüşmelerle ve pazarlıklarla netice almaktır. Türkiye bu konuda PKK ile
doğrudan değil ama dolaylı yollarla ABD, İsrail gibi devletlerin, BM
teşkilatının, içte ve dışta İnsan Hakları alanında çalışan kuruluşların
aracılığıyla netice almaya çalıştı mı bilmiyoruz. Siyasi amacı için
hapishaneden beyanatı okutulan terör örgütü elebaşı Öcalan’dan yararlanmaya
çalıştı mı onu da bilmiyoruz.
Sonuç: “Askeri operasyon başarılı, siyasi
ayağı başarısızdır.”
Bu eleştiri siyasi değildir. Ders çıkarmak
için gerçeklerle yüzleşmekten başka çare yoktur.
*************************
Cumhurbaşkanı mı, Devlet mi Sorumlu?
CHP lideri Kılıçdaroğlu “13 şehidin
sorumlusu R. Tayyip Erdoğan’dır” dedi ve CB’na 5 soru sordu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çok kızdı
ve Kılıçdaroğlu’na inanılmaz ağır sıfatlarla hakaret etti.
Binlerce vatandaşımızın “Cumhurbaşkanına
hakaret davalarında” ceza almasına, onbinlerce vatandaşımızı halen
yargılanmasına sebep olan ifadeler, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na yakıştırdığı çok
ağır sıfatların yanında gayet masum kalır.
Bakanlar Kurulu toplantısından sonra CB
Erdoğan yaptığı açıklamada ise bir bakıma Kılıçdaroğlu’na cevap verdi:
“Bu operasyonun sorumlusu elbette
Cumhurbaşkanından bakanlarından, tüm mensuplarıyla Türkiye Cumhuriyeti
devletidir” dedi.
Biliyoruz ki, Erdoğan “benim bakanım, benim
G. Kurmay Başkanım, benim Valim” gibi bütün devlet makamlarını şahsı ile
özdeşleştirerek ifade eder. CB Sisteminden sonra devleti teşkil eden
kuvvetleri şahsında birleştirmiştir. Taraftarlarına sorsanız “devlet
Erdoğan’dır” diye cevap verirler.
Erdoğan’ın böyle durumlarda “devleti”
sorumluluğuna ortak etmeye çalışması bize yabancı değil.
Terör örgütü PKK ile “Oslo müzakereleri”
yürütülürken ve “çözüm sürecini” birlikte götürdükleri sırada da “bu
devlet projesidir” diye savunmuşlardı.