G-7’den G-8’e

64

1970 yıllarında dünyada yaşanan petrol fiyatlarının aşırı yükselişi ve buna bağlanan enflasyon oranlarındaki artış yüksek işsizlik oranlarına sebep olmuştur. Fransa Cumhurbaşkanı Valari Jiskar d’Esten krizin çözülmesi konusunda 6 Batılı ülke (Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere, ABD) liderini Paris’e davet etmiştir.  Bu zirve tarihe “demokratik ve gelişmiş 6 ülkenin zirvesi” olarak geçmiştir. Dünyanın sanayileşmiş ileri gelen ülkeleri kriz ortamından kurtulmak için gayri resmi olarak başlatılan toplantı ve görüşmeler sonunda ülkelerin ekonomik sistemin yeniden gözden geçirilmesi ve politik farklılıkların giderilmesi konusunda yeniden bir kolektif bir yapılanmaya gidilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Sonradan Kanada’da dahil edilmiştir.

1975 yılında önemli sanayileşmiş ülke olan Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD’den oluşan G-7 (Yediler Grubu) kurulmuştur. 1977’den beri AB (Avrupa Birliği) temsilcileri de zirveler katılmışlardır. Rusya 1991 yılından itibaren zirveye davet edilmiştir. 1998 yılında Rusya’nın dahil edilmesi ile birlikte G-8 haline dönüşmüştür.

Yapılan zirveler sonucunda 1 Ocak 1995 yılında Dünya ticaret örgütünü (World Trade Organization, WTO) Ticaret ve Gümrük Tarifeleri Genel Anlaşması (Genaral Agrement on Tarifs and Trade, GATT) ‘nın yerine kuruldu. WTO çok taraflı ticaret sisteminin yasal ve kurumsal organıdır. WTO, Böylelikle Hükümetlerin iç ticaret yasalarını ve düzenlemelerini nasıl yapacakları hususunda yasal bir çerçeve ortaya koymaktır. Ve toplu görüşmeler ve müzakereler yoluyla ülkeler arasında ticari ilişkilerin geliştirildiği bir platformudur.(http://tr.wikipedia.org/wiki/)

G-8 grubunun toplumdaki algısı farklı farklıdır. “dünya hükümeti“, “zenginler kulübü“, “elitler kulübü“, “etkili ülkeler grubu” gibi ifadeler kullanılmaktadır. İşin en ilginç yanlarından biride Çin ve Hindistan gibi ülkelerin dahil edilmemesidir. Yapılan araştırmalarda Almanya’nın bu iki ülkenin katılımına çekince koyduğu yolundadır.

G-8 ülkelerinin ekonomilerine bakacak olursak, bu ülkelerin dünya ekonomisinin 2/3’sine sahip olduğunu görürüz. Dünya ihracatının yüzde 49’u ve sanayi üretiminin yüzde 51’i G-8 ülkelerine aittir. G-8’in bir merkezinin ve sekretaryasının olması G-8’e sırayla başkanlık eden ülkenin rolünü ve etkinliğini artırmaktadır. Zirvelerin konularını başkanlık eden ülkeler belirlese de, küresel sorunlar ve gündemdeki konular zirvelere damgasını vurur. (Stratejik Analiz)

Buradan da görüldüğü gibi G-8 ülkeleri dünya ticaretinin 2/3’sini elinde tutuyor. Ticareti elinde tutan güçler aynı zamanda dünyaya yön verecek politikalar üretip, bu ürettiği politikaları da diğer ülkelerin uygulamaya koyması konusunda ricaları oluyor.

Bu gerçekleri görerek yeni uygulanabilir alternatif politikalar üretmek lazım. Hamasi laflar değil.