Cumhuriyet ve Demokrasi’den yanaysanız.
Eğer, Anayasa’nın gereği olan; bütün kuvvetin kanunda olmasından, yâni hak kuvvette değil; kuvvet hakta olmasından, yâni bir kimse kuvvetli olduğu için değil; haklı olduğu için kuvvetli sayılmasından; kanunsuz suç olmayacağı anlayışından; bütün kuvvetin kanunda toplanması gerektiğinden yanaysanız.
Eğer, meclisin her hâl ü kârda varlığından ve adaletin mutlaka sağlanması zaruretinden yanaysanız.
Eğer, sırf adaletin tatbikinden yâni ancak gerçek suçlunun yakasına yapışan “Vela teziru vaziretün vizre uhra.” (En’am Sûresi: 164) ölçüsünden hareketle, birinin suçu yüzünden başkasını cezalandırmayan bir yargıdan yanaysanız.
Eğer “El-adlü esasü’l-mülk.” yâni “Adalet mülkün temelidir.” hükmünden yanaysanız.
Eğer, ancak böyle bir anlayışın dayanak noktamız olması lâzım geldiğinden ve ancak böyle bir adâlet işleyişinin istikbal ve geleceğimizi te’mîn edeceği ve güvence altına alacağından yanaysanız.
Eğer, Cumhuriyet ve Demokrasimizin böyle bir sağlam Anayasa’ya dayanması icab ettiğinden yanaysanız.
Eğer, ancak bu şekilde çeşitli, yersiz vehim ve şüphelerden uzak kalacağımızdan yanaysanız.
Eğer vatanın, milletin ve devletin geleceğine, ancak böyle bir Anayasa’nın kefil olmasından yanaysanız.
Eğer, ancak böyle bir ortamda, mânevî yaşayışın gerçekleşerek, ebedî hayatı da sağlayacağından yanaysanız.
Eğer, halkın menfaat ve çıkarını korumak ve kollamak demek olan Hukukullah’a / Allah’ın Hukuku’na riayet etmekten, yâni “Hakk’a kulluk, Halk’a hizmetten geçer.” hükmünden yanaysanız.
Eğer, millî hayatımızın ancak böyle bir Anayasa’yla teminat / güvence altına alınmasından yanaysanız.
Eğer, ancak bütün bu benimsediklerimizle, halkın zihinleri; aynı ruh, aynı gaye ve aynı amaçta birleşeceğinden yanaysanız.
Eğer, ancak bu şekilde, dış devletlere karşı sağlam durabileceğimizden; nasıl medenî bir millet olduğumuzdan ve varlığımızı ancak bu şekilde muhafaza edebileceğimizden yanaysanız.
Eğer, ancak bu gibi cihanşümul / evrensel kanunlar çerçevesinde yaşadığımız takdirde; hem dünya, hem de ahirette hesaba çekilmekten uzak kalacağımızdan yanaysanız.
Eğer, bütün bu belirttiğimiz maksat ve saydığımız hususların; neticede halkın birliğini kuracağından yanaysanız.
Eğer bütün bunların; halkın birliğinin ruhu olan efkâr-ı umumiyeyi, yâni kamuoyunu doğuracağından yanaysanız.
Eğer, bilim ve teknik yönü hâriç, medeniyetin -örf ve ananelerimize aykırı- kötü taraflarının hürriyet sınırımızdan ve müspet medeniyet hudutlarımızdan içeri girmemesinden yanaysanız.
Eğer sosyal hayat, ahlâk ve manevi değerler bakımından Avrupa’nın kıymet ve ölçülerine ihtiyacımız olmadığı için, bu manada Avrupa dilenciliğine karşı koymaktan yanaysanız.
Eğer, bilim ve teknik gelişmelerde geri kaldığımız için, “İhtiyaç; ilerlemenin hocasıdır.” düşüncesi doğrultusunda hareket edeceğimizden, âdeta doyum noktasında olan Avrupa’ya, onun kat’ ettiğinden daha kısa zamanda erişeceğimize inananlardan yanaysanız.
Eğer, Türkiye Cumhuriyeti, bu esas ve temeller dairesinde kalarak; maddeten ve manen yükseldiği ve örnek alınacak bir duruma geldiği takdirde; bütün Arapların, dış Türklerin, İran’ın ve tüm Samîlerin;Türkiye’nin etrafında toplanacağından ve onların büyük bir kıymet verdiği, yüzlerini Ankara’ya çevirdiği Büyük ve Lider Türkiye’nin; ancak bu şekilde doğacağına bütün kalbiyle inananlardan yanaysanız.
Eğer, hükûmetin şahsı manevisini; ancak böyle bir Türkiye Cumhuriyeti tablosunun, diğer kardeş İslâm ülkeleri nezdinde Müslüman göstereceğinden emin olanlardan yanaysanız; aslında Allah’tan yanasınız demektir.