Doğu Türkistan Değil Yabancı. Behey Dünya Denen Köhne Hancı!

76

          Doğu Türkistan ağlarken yine kan

          Sel oldu gözlerden boşanıp akan

           Aslında için için kaynamakta yıllardır Doğu Türkistan

          Bardağı taşırdı son olaylar, oldu zalim Çin’e asistan

           Hiç uyanmayacaktı dünya, taşmasaydı son zulüm bardağı

          Doğu Türkistan; Orta Asya’nın dinmeyen tek volkanik dağı

           En masumane gösteri, edildi bahane

          Korkunç bir katliam yaptı Çin; oh ne şahane!

           Doğu Türkistanlı; öz vatanda çok iken oldu azınlık

          Çin ejderhası ediyor gündüzü, karanlık mı karanlık

           Oysa, burnu kanasa bir Hıristiyan’ın, hem de kazaen

          Ayağa kaldırırlar dünyayı, hiç araştırmadan hemen

           En vahşi usuller deneniyor Türklere; mesela kısırlık

          Dünya seyirci hala; bakıyor mazlum Türklere, alık alık

           Çinli silahlandı; güya görünmesin resmi ordu, ortada

          Elleri sopalı çeteler; Türklerin olduğu her noktada

           Urumçi Han Tenkri Camii bile, yakılmak istendi

          Uygur Türkleri, bütün güçleriyle ne yaman direndi

           Çıktı Çin’li polis ile Uygur asıllı polis arasında atışma

          Uygur asıllı polis bile dayanamadı, oldu arada çatışma

           Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi Öğrenci Yurtları

          Uygur Türkü öğrencilerin ellerinde tutuklanma kartları

           Nüfus kağıtlarını bile çok görüyorken zalim Çin

          Nasıl “devletim” diyebilsin Uygur? Olanlar çok çirkin!

           Hem Urumçi’den gitmek isteyene, vermiyor pasaport Çin!

          Hem de bulunduğu yerde, varlığını sorguluyor niçin?

           Bir hak ve adalet arayışı, daha terk edildi nisyana

          Nice öksüz ve yetim çocuklara, ne baba kaldı ne ana!

           Değiştirdi Çin, Doğu Türkistan’ın o güzel adını bile

          Niye kullanıyor Türk Basını “Sinkiang” adını ne diye?

          Boşaltılıyor Uygur Türklerinden Doğu Türkistan, baskı ile

          Zorlanıyor göçe; Çin içlerinde olması için asimile!

           Hem İslam hem Batı Dünyası, seyretmekle yetiniyor vahşeti!

          Ey bir kaşık suda fırtına koparanlar, görün artık dehşeti.

           Filistin konusu, tüm İslam dünyasının olmuşken mes’elesi;

          Neden geçmez Doğu Türkistan’ın Alem-i İslam’da esamesi?

           Kasıt aramıyoruz lakin; gelsin kendine Alem-i İslam

          Yoksa, manasız olmaz mı birbirimize verdiğimiz selam?

           Gerçekleşsin artık;  kalp, ruh ve eylemde Birlik Manası

          Değil mi İslam; hepimizin inançta ortak anası?

          Aksak Uygur kadın; koca ve erkek kardeşler için yürüdü

          Uygur kadını, yine o yüksek cengaverlik ruhu bürüdü

           19 Temmuz’da, götürdü onu polisler meçhule

          Bulunduğu yer; oldu erişilmez karanlık bir kule

           “Hiç mi hiç korkmadım! Beni döver ya da öldürürler diye!”

          “Biliyordum arkamda var, yerimi dolduracaklar nice…”

           “Polise özgürlük ve barış istediğimizi söyledim,

          Kocamı, dört erkek kardeşimi geri istiyorum, dedim.”

           Sonrası malum; işlemişti çok büyük bir suç(!) Uygur kadın

          Ne gam ey koca hatun! Anılacak artık ebedi adın

           5 Temmuz olayları sonu; oldu sayısız hapis ve idam

          Uygun gördüler Uygur Türklerine, olmayan hayatı haram

           5 Temmuz’da patlak veren olaylar, durmuş gibi

          Manzara; karanlık derin suların sanki dibi

           Doğu’da Çin, Batı’da Rusya; Uygur Türk’ü iki dere bir arada

          Velhasıl, yok rahat Türk’e, tarih boyunca, ne denizde ne karada

     Velhasıl:

           Kadın – Erkek demeden yak yık, vur öldür, sonra görün suret-i Hak’tan

          Herkesi kör alemi sersem sanış gözleniyor! Çin denen ahmaktan

          Kazakların Kazakistan’ı, Kırgızların Kırgızistanı var

          Doğu Türkistanlım! Sahipsizliğin sürecek, daha ne kadar?

           Urumçi’li Uygur Türk’ü; yok elinden tutacak kimsesi!

          Nerede kaldı, görünmez oldu, O; kimsesizler kimsesi?

          Yok mu Uygur Türkü’nün elinden tutacak bir yiğit?

          Öncelik sana düşer Türkiyem, bu sesi sen işit!

           Uygur üzerindeki baskı ve korku, halen ber-devam

          Sanki diyor: Ekmeksiz yaparım, hürriyetsiz yapamam!

           “Atom denemeleri mağduru”ysalar da, Doğu Türkistan halkı

          Bulacaklar er-geç yanlarında, o yenilmez güç sahibi Hakk’ı

           Urumçi’nin dar sokaklarında, yürürken bir Türk gazeteci

          Uygur’un yüzü gülüyor, işte beni kurtaracak Cebeci

           Var ihtiyacı Türkiye’ye Dünya’nın; dahil buna Çin!

          Öyle ise nedir yaptıkları? Geçin efendim geçin…

          Ta 1877’de yıkıldı, Atalık Gazi Devleti

          Tanımıştı Osmanlı Devleti’ni metbu, fakat olmadı kıymeti

           1888 : Tamamen bağladılar, zorba Çin yönetimine

          7 Temmuz 1928 : Karşı çıktı esaret kemendine

           1931’de ilk toplu ayaklanma oldu.

          33’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu.

           34 : Karışınca işin içine, bir de emperyalist Rusya

          Kaçırır mı hiç fırsatı Çinli, işgalden geri kalmadı yaya?

           Yıl 47: Doğu Türkistan, yeniden bir Türk Cumhuriyeti

          Yıl 50 : Çin’in Urumçi’ye gerçekleşti, saldırı niyeti

           Çekildi binlerce Türk, yalçın Himalayalara doğru

          Yeniden toparlanış için, sanki Ergenekon’du bu

          Atatürk; vermişti Afganistan’a, büyük hayati önem

          Nahçıvan da almıştı nasibini, söylemeden edemem

           Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni ilk tanıyandı, Atatürk

          Arar olduk bugün böyle devlet adamlarını, boynu bükük

           Ne zaman ki, ziyaret etse Çin’i bir Türk Devlet Adamı

          Çin gecikmez, kuruverir hemen Doğu Türkistan’a damı

         Ucuz ve bozuk olarak, her şeyi yapıp ederken ihraç!

          Kalıyor Çin yüzünden Türkiye’de, milyonlarca insan aç!

          Türk Medeniyet Tarihi’nin Doğu Türkistan, olmuş iken beşiği

          Gerçekleşti Türk Cihan hakimiyeti; ancak, aşınca o eşiği

          Gök ve Al-Bayrak; dünyanın en güzel iki bayrağı

          Fakat, yasak bugün Gök-Bayrak Türkiye’de bayağı

           Çok zaman, Türkiye alırken dış politika’da hava

          Çin hiç olmuyor Türkiye’nin yanında, hatta bir defa

           Kendi vatanlarında Türkler; edilmiş iken birer parya

          Niçin sessiz akar bilmem ki, istiklal sembolü Sakarya?

           Otuz milyonluk Doğu Türkistan, bugün öksüz ve yetim

          Tek ümitleri var dünyada, Türkiye Cumhuriyetim

           Hem sahib-i vatan, hem çaresiz, işsiz, güçsüz ve de aç

          Tek Türkiye, derde deva, koyacaksa ağzına ilaç

           Kaldı Doğu Türkistan’ım, yine üzgün yine mahzun

          Düşündürüyor insan olan insanı, uzun uzun

           İş işten geçmedi, olmayalım sakın ha! Hiç çaresiz

          Ey istikbalin genç evladı! Olacaksınız çare  siz

      Öyleyse:

           Bulanlar Türkiye gibi mübarek bir vatanda, hürriyeti

          Ederek eziyet Türk Milleti’ne, çok görmeyin saadeti

           Çünkü gelirse bir zarar, şayet kutlu Türk devleti’ne

          Sebep olanın pişmanlığı da, olmaz deva derdine

           Bu kutlu, mübarek vatanın, bilinmiyor maalesef kıymeti

          Rahatsız ediyor rahatlık! Bazı nankör, bozguncu zihniyeti

          Çevre ülkeleri gezip de, bir görseler kimdeymiş gerçek hürriyet

          Bilmek için ülke değerini, hissetmeli gurbet içinde gurbet

           Velhasıl, Türkiye; mazlum milletlerin sığındığı, sıcak bir yuva

          Değil Spartalıların; düşmanı aldattığı diyar-ı Truva

           Türkiye de artık kendine gelip, almalı aklını başa

          Yoksa, vuracak olur başını  -Allah etmesin-  taştan taşa

           Türkiye’ye büyük bir iş düşüyor; kalsa da tek başına

          “Doğrunun yardımcısı Hazret-i Allah” yazılmış taşına

 

Önceki İçerik“Allah’tan Büyük Olsun”
Sonraki İçerikBir Tuzak Daha: Anayasa
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.