Bir Tuzak Daha: Anayasa

121

Son günlerde hepimizin biraz merak ve biraz da şüpheyle izlediği yeni anayasa tartışması var.
Ülkemin bu kadar yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu bilmiyordum!

Meğer bütün sorunlarımızın başı şimdi 12 Eylülcülerin Anayasası olarak tanımlanan fakat halkın yüzde doksanının onayladığı bu anayasaymış… Bu halkta hiç bir şeyden anlamıyor! Böyle bir anayasaya evet denir mi?

Ancak sevindiğim husus mevcut anayasanın yerine yeni bir anayasa kabul edilince ülkemin yaşadığı tüm sorunların çözülecek olmasıdır.

Yeni anayasa ile işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ortadan kalkacak eğitim, sağlık, ulaşım ve enerji gibi temel problemler çözülecek, terör bitecek ve aklıma gelmeyen nice çıbanbaşı patlayacak cerahat temizlenecektir.

Gelecek nesillere sorunları çözmüş ve anamızın ak sütü gibi bir anayasa bırakacağız. Ne mutlu böyle bir anayasayı yapacak olan bizlere!

Sorunlarımızın temeli Anayasa Mahkemesinin yapısı, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu, geçici 15. Madde falanmış. Hakikaten haklı adamlar. Bunları kökünden kaldırmalı!

Birde bunlara seçim barajını düşürmek ve terörle mücadele kanununu kaldırmak da eklenmeli. Bunlar ülke üzerinde fena halde bir yük.

Öyle ya daha geçen gün Hakkari’de askeri konvoy taşlandı. Taşlayanlar yürürlükte olan kanunlara göre suçlu. Çağdaş dünyada böyle suç olur mu?  Bu kanunu derhal kaldırmalı. Hatta yetmez askeri  konvoyu taşlayanlara maddi yardımda bulunmalı. Belki taş yetmiyordurda!

Aranızda bu kadarla kalmayalım, devleti taşlayanlara maaş da bağlayalım diyenler çıkabilir. Olsun memlekete düşünce özgürlüğü de lazım. Saygı duyarım…

Bunların hepsi yeni anayasa da yer almalı. Zaten varlar yapacağımız iş bunlara yasal dayanak hazırlamaktan ibaret.

Yeni anayasa kömür ve erzak dağıtımını legalleştirmeli,  ülkeye ihanet etmeyi suç olmaktan çıkarmalıdır. Çünkü bizim ülkemizde olan biten bölücülük yolu ile ihanet değil özgürlük mücadelesidir. Ne yapalım yerseniz!

Türk sözcüğü görüldüğü her yerde yasaklanmalı ve halk onayından geçmesine rağmen faşist bir anayasa olarak nitelenen 1982 Anayasasından 66. Madde ve meşhur 301. Madde bir daha anılmamak üzere yeni anayasa tarafından tarihe gömülmelidir.

Türkiye Cumhuriyetini milli ve üniter bir devlet yapısından uzaklaştırması beklenen yeni anayasa demokratik hak kılıfı altında bazı gruplara grev hakkı gibi yasal rüşvetler dağıtılarak yürürlüğe girmelidir. Bu rüşvetin yasallaşmasının önünü açacak bir hukuki gelişme olacaktır.

Türkiye’de yaşadığı bizzat başbakanın dilinden ifade edilen 36 etnik parçanın varlığı yeni anayasa da belirtilmeli, bayrakları anayasal güvence altına alınmalı ve mutlaka özerklikleri tanınmalıdır . Bu bizzat başbakan tarafından deklare edilen gerçeğin ilanından ibaret olacaktır.

Ermenilerin Akdamar’da yılda bir kez dini ayin yapmaları onları kesmez. Bu bir insan hakları ihlalidir. Ermenilere Akdamar’da yılın her günü ibadet izni verilmelidir.

Ayrıca ülkemizdeki bütün kiliseler bizim cemaat ve tarikatlarımız tarafından kampanyalar yapılmak sureti ile dinler arası diyalog felsefesi  içinde onarılıp hizmete açılmalı. Yeni anayasada bu hususlar yasal bir çerçeveye oturtulmalıdır.

Bunları ve daha nice hamleyi yeni  anayasada görmek beklentisi içindeyiz!

Tabii ki yazdıklarımızın hepsi gerçekleri hiciv eden birer latife…

Anayasa hazırlayıcıları yani AKP’nin kurmayları maalesef her seçim öncesinde olduğu gibi yine ülkeyi kutuplaştırarak seçime gitmeyi planlıyor.

AKP iktidarının kutuplaşmalardan beslendiği ve politikalarını bu zemin üzerine oturttuğu gün gibi aşikardır.

Baş örtüsü ve müslüman cumhurbaşkanı argümanlarından sonra seçim için yeni bir argüman arayışında olan AKP şimdi de yeni anayasa  silahına sarılmıştır.

İktidar ve yandaşı olan medya ülkenin sorunlarının tek çözümünün yeni bir anayasa olduğunu vurgulayarak muhalefeti halkın gözünden düşürmeye ve köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır.

Bu iktidar döneminde milletin birliği ve bütünlüğü erozyona uğramıştır . Ekonomik sorunlar ağırlaşmış işsizlik ve yoksulluk inanılmaz boyutlarda artmıştır. Dış ve iç borç ise tarihi rekorlar kırmaktadır.

İktidar bunlarla uğraşmak yerine yine yeni bir oyunla sorunları daha da ağırlaştıracak ve içinden çıkılmaz bir hale getirecek olan suni bir anayasa tartışmasını kamuoyunun önüne getirmiştir.

Halbuki yapılacak olan bir uzlaşı ile ihtiyaçları karşılamaktan ibarettir. Ama maksat üzüm yemek değil bağcı dövmektir.

Türk Milleti kendisine reva görülen bu muameleye layık değildir. İnşallah gerçekleri görerek kendisine kurulan ve adına anayasa denilen bu tuzağı da silip atacaktır.