Değerli ilim adamı, hocaların hocası rahmetli hocamızın vefatı başkaları hesabına ülkesiyle kavgalı olmayan herkesi çok üzmüştür. Ancak dünyanın gerçeği bu… Dönme dolap dönüyor; inenler ve binenler ile toplum yenilenerek devam ediyor. Her canlı ölümü tadacaktır; kesin ilahi kanun budur… Onun için herkes arkasından iyi, faydalı ve takdir edilebilecek eserler bırakabilmelidir. Hocamız bunu gerçekleştirmiştir. Zaman iyi değerlendirilmelidir. Konuşulanlar ve hayat hikâyeleri, mesleki bilgiler kayıt altına alınmalı ve korunmalıdır.
Rahmetli Prof.Dr. Orhan Türkdoğan son derece kibar, nazik, güler yüzlü, meslektaşlarına saygılı ve hoşgörülü bir büyüğümüzdü. Gerçek bir ilim adamı nasıl olmalı diye sorulsa, bunun cevabı Hocamız ve benzerleridir. Prof.Dr. Orhan Türkdoğan geride birçok kitap, makale ve araştırma bıraktı. Türkiye’yi karış karış dolaştı. Halkla bire bir görüştü; bundan büyük zevk aldı. Çünkü kendisi de halktan biriydi.
Türkdoğan hoca bir inmeyen bayrak gibi idi. Türkiye, cumhuriyet ve Türklük düşmanı, milli devlet ve üniter yapıyla kavgalı iç ve dış bazı çevrelerin intikam duygusuyla Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’si aleyhine haksız ve geçersiz iddialar ileri sürmeleri karşısında gerçekleri dile getirici, kamuoyunu aydınlatıcı çabaları unutulur gibi değildir. Haklı olarak Türkiye’yi etnik parsellere ayırmadan başka bir şey düşünmeyenleri hedef almıştır. Asistan olarak İÜ İktisat Fakültesi İçtimaiyat Enstitüsü’ne girdiğimden beri kasıntı ve aristokrat tipi canlandıran, halka yabancı hocalardan hiç hoşlanmadım. Bu tipler maalesef öğrenciyi küçümseyen, fırsat buldukça öğrenciyi aşağılayan, küçük düşüren, onlara zaman dahi ayırmayan örneklerdi. Saygı ve sevgi karşılıklıdır. Öğrenci ve öğretim üyesi arasında bu gerçekleştirilmediği sürece derse devam ve başarı düşebilir.
Ziya Gökalp sonrası Türkiye’de bir Türk sosyolog bulamama ayıbı içinde olanların yabancılardan medet ummaları çok çirkindir. Mevcut sosyologlarımızı inkâr kuyruklu bir yalandır. Bazılarının anlaşılmaz bir şekilde yerli ve milli sosyologlarımızı dışlamaları aslında kendi kendilerini dışlamadır. Bu yanlış yolda gidenler değerli ilim adamı Orhan Türkdoğan’ın eserlerini ne ölçüde karıştırmışlardır? İÜ İktisat Fakültesi Sosyoloji ekolü, İÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü, Ankara’da Hacettepe Sosyoloji Bölümü, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ve Gazi Üniversitesindeki bölümlerdeki çalışmalar nasıl dışlanabilir? Kaldı ki, ülkelerin toprak bütünlüklerine, sosyal yapılarına yapılan saldırılar, ülke sınırlarının değiştirilmeye çalışıldığı ve etnik tuzakların döşendiği bir dönemde, sosyoloji de küreselleştirilmeye karşı milli devlet, üniter yapı ve milliyetçiliğin önem kazandığı bir dönemden geçiyoruz. Herkesin kendi dalında bir şeyler yapması ve eserler vermesi bizleri ancak sevindirir. Ancak değişik dallara fazla girerek ve yanlışlar yaparak, gülünç duruma düşüp kimse itibar kaybetmemelidir. Yine hocaların hocası Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu hocamız sık sık bilgili, yeterli donanımlı farklı dal ve branşlarda bir öğretim üyesinin yetişmiş olmasını yeterli bulmazdı. Bu ilim adamı edindiği bilgi ve tecrübe birikimini nerede, nasıl ve kime karşı kullanabileceğinin farkında ve şuurunda olmalıydı. Rahmetli Türkdoğan Hoca da bu çizgiyi sürdürmüştür. Kimse beyin göçü kapsamında kaybedilmemelidir. Yerli ve milli üretim aşkı yoksa; sonuçta eğitim sektöründe artan eğitim maliyetinden ve ancak azalan hasıladan bahsedilebilir.
Aydınlar Ocağı Genel Merkezi düzenlediği bir ödül töreninde rahmetli hocalarımız Prof.Dr. Orhan Türkdoğan ve Prof.Dr. Turan Yazgan’a hiç bitmeyen hizmetlerinden dolayı Türkiye’nin Ayyıldızları ödüllerini vermiştir. Bu gibi bütün değerli hocalarımızın hayatta olsun, olmasın genç nesillere tanıtılması ve örnek model olarak genç meslektaşlarımıza ve ilgililere gösterilmesi bilimde süreklilik bakımından büyük önem taşımaktadır.