Ankara’da alçakça gerçekleştirilen son terör olayı istihbarat konusunu öne çıkardı. Ülkemizde maalesef birçok önemli kurum, devletin kurumu olmaktan çıkarılmış; kısır siyasetin oyuncağı yapılmış ve yapıları bozulmuştur. Parti kurumu haline getirilen birçok müessesede kan kaybı tabii ki önlenemez. Siyasi baskı çalışanları görevlerini gerektiği gibi yapmaktan alıkoymaktadır.
Müslüman kardeşlerimizi koruyacağız diye sınırlarımız yogeçen hanı oldu. Sorunun önemi çok geç fark edildi. Hem terörist, hem de terör ithal eder olduk. Bazı il ve ilçelerimiz görmeye alışık olmadığımız şekilde tahrip edildi ve yangın yerine döndü. Bazı terör örgütlerine ileride kullanılabilir ümidiyle sempatiyle baktık; destekler verdik. İleride NATO koridoru olacak Kuzey Suriye’deki Kürt koridorunu önlemek yerine; fanatik bir Esad düşmanlığına soyunduk. Dolaylı olarak Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın kolu olan PYD’yi güçlendirdik. Batılı anlamda işleyen bir demokrasi peşine düştük. Oysa terör örgütleri sahipsiz değillerdi ve sahipleri olan ülkeler bize onları kullandırmazlardı. Ortadoğu’da etkili olmak, ağırlığını hissettirmek ve Dışişlerinde monşerler saltanatını kırmak bir yere kadar belki olumlu bir bakıştı; ama bunun zemini ve altyapısı hazır değildi. İçeride çok farklı, mutabakatları gelişmeyen ve istikrarsızlıklara gebe bir ülkede başarılı bir iç ve dış politika uygulanamaz. Ortadoğu’da bizden habersiz bir şey olmaz dedik ve aşırı iddialı olduk. Hesapsız ve duygusal bakış gerçekçi olamaz. Dışişlerinde tecrübeye ve ihtisasa önem vermeyen personel tayinleri yaptık ve onları yönlendirmeye çalıştık. Milliyetçiliği tehlikeli, ulusalcılığı bölücü görerek milli menfaatleri korumak nerede görülmüştür? Ülkeyi yönetenlerin yetiştirilme tarzındaki yanlışlar, peşin hükümler ve şuuraltı zaafları bu defa yönetime yansımıştır. Bu ortam, Türkiye’yi Ortadoğu’da dostu olmayan bir yalnızlığa sürükledi. Sünnici bakış tarzı, Şii bloğunu Türkiye aleyhine çevirdi.
Osmanlı’nın son döneminden ve Balkan bozgunundan hala ders alamıyoruz. Türkiye’nin sorunu ne Yeni Anayasadır; ne de başkancı bir sistem. Bu gibi konularla toplumu meşgul etmek ülkenin sosyal ve ekonomik gelişmesini engellemektir. Bugün vatandaşın Türk Milletine mensubiyet şuuru yıllardır resmi kanaldan demokratikleşme ve sözde terör soslu çözüm süreci adına zayıflatılmaktadır. Farklılıklar kutsallaştırılmaktadır. Türkiye maalesef terör örgütlerinin ve teröristlerin rahatça eylem yapabileceği sıradan bir Ortadoğu ülkesi haline dönüşmektedir.
Bilgi kirliliği almış yürümüş… Zihinler çok karıştırılmış ve kavramların içi boşaltılmıştır. Meselâ“etnik milliyetçilik” kullanılıyor. Oysa etnik gurubun milliyetçiliği olmaz; olsa olsa etnik taassubu ve ayrımcılığı olabilir. Buna her şeyi etnik gözlükle görmek anlamına gelen etnosantrizm diyoruz. Bir toplumda etniklik ile milliyet birbirine rakip olamaz ki, milliyet etnik çağrışım yapabilsin.
Etnik gurup bütünden, standart ve hâkim kültürden sosyal mesafe bakımından uzak olan ırki olmayan kültürel bir sosyal guruptur. Ana kültür kalıbından sosyal hayatın her bir bölümünde ve kültürün her bir unsurunda farklılık varsa bir etnik guruptan bahsedilir. Etniklik kültürel olduğuna göre, kültürün her bir unsurunda ayırt edici bir farklılık söz konusu olmalıdır. Sadece mahalli dil farkı etniklik için yeterli değildir. Kurmançca konuşan Türkmen aşiretleri sadece dil dolayısıyla ayrı bir etnik gurup sayılamaz. Milletleşme sürecinin yani milli seviyedeki ortak değer ve sembollerin kabul görmediği bir yapıda milletleşme olamaz; çatışmalar da etnik ve mezhep seviyesini aşamaz. Bundan dolayı Suriye’de ve Irak’ta birer millet yoktur. Milletleşemeyen toplumlar demokrasiyi de uygulayamaz.
Sayın Başbakanın Erzincan’da 13 Şubat 2016 tarihinde yaptığı konuşmada “… Kürt, Alevi, Türk, Sünni diye bizi bölemeyecekler” ifadesi yanlıştır. Bölücülük bizatihi bu sıfatlardan değil; etnik taassuptan ve aşırı asabiyetten doğar. Bundan dolayı Türk Milleti ifadesi birleştirici ve kapsayıcıdır. Türk Milletine kendini mensup hisseden dini azınlık ve etnik gurup mensuplarımızın birer Türk Milliyetçisi olmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur. Tek engel ırkçılık ve emperyalizmdir.