Ayva benim, turunç benim, nar benim

107

Ceviz ağacım bütün haşmetiyle yapraklarını döküyor. Arada
onunla söyleşiyorum. Sordum…Nedir bu halin

Zamanıdır, önce yemişlerim, sonra yapraklarım

Öyle ya her şey zamanını ve sırasını bekler

Peki, Neden zaman benden aldıklarını sıraya koymuyor ki
dedim. Baharı bekle, dedi.

Vayyyy yine bana doğduğum ayı işaret etti. Güldüm beni kendi
gibi sanıyor ceviz ağacım. Her bahar hem yemişlerini hem yapraklarını
yenileyebildiği için. Benim kayıplarımı da geri gelecek sanıyor.

Sonbaharın hüznü hem bahçeme hem kalbime çöreklendi kaldı. Sessizce
ceviz ağacımın dibine çöktüm. Yapraklar haşır, huşur tek tek toprağa düşüyor.

Birden aklıma ceviz ağacımın döktüğü yaprakları toplayıp, kışın
ekmek yaparken tandırda yakacağım aklıma geldi……

Vayyyyyy nasıl bir vicdan yaptıysam, içim acıdı.. keşke
dedim, toprak olsalar ama yakıyorum, yakacağım, yakarım.

İşte dedim kendi kendime, merhametim kadar, vicdansızlığımda
aynı orantıda….

Birden homurdanarak sordu.. Nedir derdin yine ağzını bıçak
açmıyor…. Sustum, sustum, neden sonra böyle böyleeeee. Ağzının içinden bir
şey söyledi ne ben anladım ne o ne söylediğini biliyordu. Başını daha bir
haşmetle göğe dikip, döktü dallarından kalan giden yapraklarını. Dedi ki…Bana
biraz zaman ver. Kolay dedim, zamandan bol ne var ki. Şunun şurasında ne kaldı
ömrümüzün bitmesine. Sen boynuna bir bıçkı yemezsen eğer. Ben kayıp yıllarımı
geri geri saymazsam eğer. Elbet bahar yine gelir. Senden çalınan sana geri
döner, benimkiler çoktan toprak oldu. Toprak, kenarı taş çevrili, başı taş
gömülü toprak. Bak yine toprak dedim. Benim sitemim bana eziyet, sana eziyet.

Bu güz de böyle, olsun bakalım dedim. Başım biraz daha
toprağa yakın. Kalbim içine dinamit döşenmiş eski bir bina gibi dağıldı
gitti… Yutkundum, yutkundum. ağzımdaki tükrüğüm bile zor geçiyordu
boğazımdan. Ben dedim, yine her zaman ki gibi ben. Ben alışkınım kayıp vermeye
ama kayıplarımdan daha çok verdiğim değer yakıyor canımı. İnsana verdiğim
değerlerimin altından kalkamıyorum. Babamdan sonra öğrenmeliydim bu başı ancak
kendi omzum taşır. Biraz söylenirim, biraz yazarım geçer, belki de geçmez
dedim. Sonbahar hüznü adı üstünde işte, sustum sustum, bozulmuş kapı zilli gibi
bağırdım ya da bozulmuş araba kornası gibi. Bu hüznün geçeceği yok işte. Başımı
yukarı çevirdim.

Paçalı güvercinim, başımın üstünde kanatlarını vurdu, vurdu,
vurdu. Baktım tabağına yemiyle suyu bitmiş… Kaç yıldır kendi gelip bir daha
gitmeyen paçalı güvercinim kışı nasıl geçireceğinin telaşındaydı. Geçen yıl kar
fırtınasında yuvasına girmemiş. Benim tandırda konaklamıştı. Üzülmeeeee dedim, hepimiz
ayrı dilden aynı söyleniyoruz. Geçen yıllar nasıl geçtiyse yine geçer.

Ayva ağacım sarardıkça sararmış, cılız vücudu taşıdığı
yemişlerden yaşlı nineler gibi eğilmiş. Sen nasılsın dedim. Ben kışa hazırım
dedi ve arkasından ekledi, hadi sıkma canını, topla şu yapraklarımdan, iç bir
bardak çay hüznünde geçer soğuk algınlığında. Topladım ayva yapraklarını,
demledim çayımı. Bağışıklık sistemini güçlendiriyormuş. Pandemi dış kapıyı
yumruklayıp dururken bak bu iyi oldu dedim. Kan şekerim ayarlansın, öksürüğüm geçsin,
arada bağırıyorum ya ses tellerim güçlensin. Hoş belki bir şiir okurum, belki
de bir türkü….

   ”Dost bağının
meyvelerı erişti Ayva benim turunç benim nar benim Gözüm yaşı ummanlara karıştı
Cefa benim sitem benim yar benim”

Kasımın ortasında, bahçemin ortasında, hüznümün ortasında
ceviz ağacımla, ayva ağacımla, güvercinimle söyleşiyorum…Ben söyledim onlar dinledi.
Ceviz ağacımın homurdanmalarından anladığım kadarıyla, şöyle diyor dubaları
bekle derken, yağacak olan kar, tüm yorgunluğunu alır. Sen de dinlenirsin ben
de diyordu. Bir yaz boyu anlattıklarını dinledim, şimdi kış, susma zamanı dedi….Dur
biraz nefes al. Ne bu telaşın. Benden gidenler usulca gider. Senden gidenler
bile isteye gidiyor. Oyyyyyyy benden gidenler bile isteye gidermiş. Evet haklı.
İnsan geç fark ediyor ya da geç anlıyor. Babam bile giderken bile isteye
gitmemişmiydi. Kaderi kim işaret ettiyse hep gitmeye meyillidir.Oysa o sağlam
omuz kaç boynu bükük yetim taşırdı da ağırlıkta vermezdi…Ah kalbim deniz gibi
kıyı bulamayınca,gitti ceviz ağacımı buldu…

Sustum. Şimdi yük kalemde dedim. Dünya biraz da benim
telaşımdan uzakta dönsün. Tamam dedi, sen yaz gel bana oku…Peki sen ne
yapacaksın koca kış boyu dedim. Düşüneceğim dedi…iyi dedim, sen düşün ,ben
yazayım…Bahara ölmez sağ çıkarsak yine dertleşiriz. Güvercinim kanat kanat,
ayva ağacım boynu bükük, ceviz ağacım düşüncelere daldık. Kar en çok hayallere
yağarmış ya, hele bir yağsın bakalım,, ilk önce hayallerimize yağar,
acılarımıza yağar, kayıplarımıza mı yağar. Bakıp göreceğiz… Ceviz ağacımın
dediği gibi. Kar sûkunet, Kar sakinlik, Kar temizlik. Hayallerimize de yağsa
kar. Arkasından çıkan güneşten sonra eriyen sular şırıl şırıl derelerden, ırmaklardan,
nehirlerden koşarak geçip denizine ulaşacaktır.

zeytinden kelimeler