Adalar mı Önemli, Hava Sahası mı?

30

Ege’de 16 adamız (2004-2009 arasında) Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edilirken bütün olanları görmezden gelenler aynı yöneticilerdi. Sadece unvanları biraz değişti. O zaman R. Tayyip Erdoğan Başbakan, Ahmet Davutoğlu ise Dışişleri Bakanı idi.

TRT 26 Aralık 2012 de “16 Ada Yunanistan’a geçti” haberini verdi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu konuda CHP ve MHP milletvekillerinin verdiği soru önergesine verdiği cevapta, bazıları Büyükada’dan daha büyük olan adalarımız için, “adacık” tabirini kullandı. Ve TBMM’de yaptığı cevap konuşmasında “bu adaların aidiyeti ihtilaflıdır, görüşmeler devam ediyor” dedi. Yunan Dışişleri Bakanlığı iki gün sonra Davutoğlu’nun bu sözüne cevap verdi: “Herhangi bir görüşme yok, söz konusu 16 ada Yunan adalarıdır.”

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da TBMM’deki konuşmasında “Adalar hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir. Bu adaların üzerindeki mevcut olan fiilî Yunan uygulamaları hukuki statüyü değiştirmez” diyerek bize ait adaların fiilen Yunan işgalinde olduğunu itiraf etti.

Adaların işgalinden bugüne kadar, bırakın Yunanistan’la savaşın eşiğine gelmeyi, 11 yıldır bu konuda Yunanistan’a bir nota dahi verilmediği ortaya çıktı.

Şimdi aynı kişilerin yönettiği Türkiye, Suriye sınırını 17 saniye ihlal eden Rus uçağını düşürdü.

Adalarımızın işgaline bu kadar duyarsız olan yönetimin, konuyu izah için kullandıkları “sınırımızın delik deşik olmasına müsaade edemezdik” türü açıklamaları ne kadar inandırıcı olabilir?

***

Irak’Takiler “Türkmen Kardeşimiz” Değil mi?

Türkiye’yi yönetenlerin Türkmenler konusunda aniden gelişen hassasiyeti de dikkat çekicidir. Irak’ta ABD işgali sonrasında Türkmenler katledildi, zorla göçe maruz bırakıldılar, tapu kayıtları yağmalandı. En nihayet Türk şehri Kerkük tamamen Barzani’nin kontrolüne geçti.

Türkiye’yi yönetenler hiç tepki göstermediler. Hatta Türkiye’den yardım isteyen Türkmenlere “Barzani’yle anlaşın, onun iktidarını kabul edin” şeklinde telkinde bulundular.

Irak Türkmenlerine ve Kerkük’e alakası bu ölçüde olan iktidarın Bayır-Bucak Türkmenlerine bu sevdasını anlamak kolay değil.

***

Diplomatik Nezaketle

2003 yılında Irak’ta ABD askerleri tarafından 11 askerimiz başlarına çuval geçirmek suretiyle gözaltına alındı. AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ABD’ye nota verilmesini isteyen muhalefete “ne notası veriyorsun, müzik notası mı” diye cevap verdi. Devamla “Bize, öfkeyle kalkarak değil, olgunlukla kararlarımızı almak yakışır. Olayı teşhis edeceksin, derinliğine teşhis edeceksin, anlayacak, bileceksiniz” dedi. Daha sonra “Kuzey Irak’ta cereyan eden talihsiz olayın ‘diplomatik bir nezaket ile’ aşıldığını” belirtti.

Erdoğan/ Davutoğlu ikilisinin Ege’de ve Kuzey Irak’ta olduğu gibi, Kuzey Suriye‘de de meseleleri “diplomatik nezaketle” çözme taraftarı oldukları kanaatindeyim.

Acaba Rusya veya Putindiplomatik nezaketten” anlamıyor olduğu için mi meseleyi böyle çözmek gerekmiş.

Yoksa başka sebepler düşünebilir miyiz?

***

Rusya Kendi Uçağını Vurdurdu mu?

AKP’nin geçici hükümetinde Avrupa Birliği Bakanlığı yapan Prof. Beril Dedeoğlu, AKP’nin yayın organı Star’a yaptığı açıklamada, “Putin’in kendi uçağını vurdurduğunu” söyledi.

Geçen haftaya kadar Bakan olan Dedeoğlu, S-400 füzelerinin Lazkiye’ye konuşlandırılmasının önemli olduğunu söyleyerek, “Rusya, bu füzelerle uçuşa yasak bölgeyi ilan etmiş oldu. Rusya, uçağının sınırı ihlal etmesi halinde Türkiye’nin nasıl bir tepki vereceğini biliyordu. Üstüne kurdukları siyaset buna şaşırmadıklarını ortaya koydu” dedi.

Bu tezin bir benzerini de Fehmi Koru seslendirdi. “Belki de Rusya Türkiye’nin böyle bir tepki vereceğini bilerek tacizi artırdı. Uçağının vurulması için Türkiye’yi tahrik etti” dedi.

Bu durumda oyun kurucu ve planı olan devlet Rusya olur.

Sonrasını Güneri Civaoğlu‘ndan okuyalım:

Putin 1 uçağını ve 1 pilotunu yitirdi. Buna karşılık aldıkları çok daha “kıymet-i harbiyesi” olan kozlar.

400 km menzilli füzelerle yüklü gemisini Suriye’deki üssüne yanaştırdı.

Bizim F-16’lardan daha donanımlı bir üst jenerasyon SU30 ve MİG31’lerin havadan havaya savaş uçaklarını da getirdi.

Bunlarla “karşılık bahanesi” bekleyecek olması ihtimali kenara yazılmalı.

Ayrıca… Radarlara yakalanmayan “kızılötesi” taşınabilir füzeleri de artık Suriye’de. Bunlar “faili meçhul” katil füzeler. Ne önlenebiliyor, ne de hedef vurulduktan sonra “hüviyet tespiti” yapılabiliyor.

***

Rus Uçağını ABD Adına mı Vurduk?

Erdal Sarızeybek‘in dile getirdiği diğer bir ihtimal de bu.

Putin, Suriye’de ABD’nin ve Obama’nın karizmasını çizdi. Ortadoğu’da ABD’nin ötesinde güç olmaya başladı ve bu gücü de AB’ye kabul ettirdi.

Şimdi biz Rus Uçağını niye vurduk?

Biz bu uçağı, Putin’in karizmasını ABD adına çizmek için vurduk. Çünkü Obama Rusları vuramazdı, vursaydı, dünya büyük savaşı çıkardı.

Ama biz vurunca savaş çıkmaz, çıkmaz ama ne olur; Rusya yakın bir tarihte Türk uçağını vurabilir ama kendisi değil, tıpkı ABD’nin yaptığı gibi Suriye’yi taşeron olarak kullanıp da vurur.”

Tabii bunların üstüne Rusya PKK ve PYD’ye destek olacak, silahlandıracak. Ermeni soykırımı iddialarına destek verecektir ki bunlar da ABD’yi rahatsız etmediği gibi ABD planlarına destek olur. Türkiye’nin Şanghay ittifakına girme vb hevesleri ortadan kalkar, eksen değiştirmesi artık imkânsız hale gelir.

***

Erdoğan Kahraman mı Olacak?

Rus uçağının düşürülmesinden sonra olan gelişmelere bakınız.

Rusya ve ABD bu uçak krizine çok hazırlıklı gibi. Türkiye mütereddit, şaşkın, “özür dilemekle”, “efelenmek” arasında gidip gelmekte.

Görünen o ki, uçağın düşürülmesi Rusya’ya, ABD’ye, Esad’a, PKK/PYD’ye, İran’a yaradı… Maalesef Türkiye’ye ve Türkmenlere yaramadı.

Erdoğan ve Ak Parti’ye yaradı mı? Bunu henüz bilmiyoruz.

Bildiğimiz bir şey var Erdoğan Türkiye kamuoyunu etkilemekte çok mahirdir. Dışa doğru mesaj vereceğinde “Uçağın Rusya’ya ait olduğunu bilseydik farklı davranırdık” derken, içe dönük mesajında “Yine olsa yine aynısını yapar, uçağı düşürürdük” diyebiliyor.

Peki, halkımız bu çelişkiye rağmen Erdoğan’ı destekler mi? “Rusya’ya haddini bildiren kahraman devlet başkanı” gözüyle bakar mı?

Halkımızın böyle özel bir yeteneği olduğu defalarca ispatlanmıştır.

Hadi kahraman da olsun olmasına ama keşke Türkiye bu badireden en az zararla çıkabilse.

 

 

Önceki İçerikTürkiye’de Rejim Değişikliğine Doğru
Sonraki İçerikTürkiye Darül Harp mi, En İslami Devlet mi?
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.