Türkiye’de Rejim Değişikliğine Doğru

97

Rus uçağının düşürülmesi ve arkasından Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçinin PKK’lılarca öldürülmesi, yeni kurulan hükümetin kuruluşunu ve Başbakan Davutoğlunun mecliste okuduğu hükümet programını gölgede bıraktı. Varsa da yoksa da basın ve medya bu iki noktaya kilitlendi.

Hâlbuki önümüzdeki günlerin ve yılların nelere gebe olduğu, daha meclisteki yemin töreninde kendisini belli etmişti. Leyla Zana yemin ederken Cumhurbaşkanının gözlerinin içine baka baka; Türk Milleti yerine Türkiye milleti diye yemin metnini çarpıtması ve arkasından gelen tartışmalar, perşembenin gelişini çarşambadan müjdeliyordu.

Adalet Bakanlığı ve Gazi Meclis’in başkanlığını yapmış Mehmet Ali Şahin, Leyla Zana’yı haklı çıkarırcasına yemin metninin zorluğundan ve değişmesi gerektiğinden bahsediyordu. Aslında aslolan metnin zorluğu değil, içerdiği “Türk Milleti” sözcüğünün bir kısım zevat tarafından kabullenilmemesiydi. Anayasanın değiştirilmesi de zaten her zaman herkesin gündeminde.

119 yıl Önce Alınan Gizli Karar

Ahmet Davutoğlu, görevi devralıp hükümet programını mecliste okuduğunda gördük ki, program içeriği, Türk milletinin zaman zaman tartıştığı ifadelerle bezenmiş. Bu ifadeler hayata geçirildiğinde Türk Devletinin üniter yapısına son verilirken, Federal yapıya geçileceğinin işaretini veriyor. Zaten okunan Hükümet programı, Oslo görüşmelerinde ve “28 Şubat Dolmabahçe Mutabakat Metninde” alınan kararlarla hemen hemen birebir örtüşüyor.

Hükümet Programının “Yönetim Biçimi ve Başşkanlık Sistemi” bölümünde;

“Yeni Türkiye vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla başkanlık sisteminin ülkemiz için daha uygun bir yönetim şekli olduğuna inanıyoruz. Başkanlık sistemi ile birlikte, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı “Adem-i merkeziyetçi” bir idare sisteminin güçlendirildiği karar alma sürecinin hızlandığı yeni bir siyasal sistem’e geçebiliriz” diyor. Özellikle okunan programın bu kısmını okuyucularımın dikkatine sunuyorum.

Adem-i merkeziyet (Merkezden Yönetimi Yok Etme) fikri kararı, Türkiye için ilk defa ABD kongresinin 31 Ocak 1896 yılında gizli oturumunda alınıyor. Bu karara göre: “Uluslararası Hıristiyan Komitesince din, mezhep ve milliyetçi özelliklere bakılmaksızın bir Hıristiyan yöneticinin Türkiye’nin geçici başkanı olarak seçilmesini müteakip, Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri kabul edilip, Hıristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması, Utah Eyaleti yönetimi örnek alınarak ve çok eşlilik, kılıçla fethetme gibi dini vaazların ve hareketlerin yasaklanması sağlanacaktır. Geçici hükümet Türkiye Birleşik Devletlerinin sınırlarının içerisindeki etnik özelliklerine uygun olarak oluşacak Ermeni devleti müttefikimize tüm Hıristiyan devletlerinin askeri destek sağlamaları istenecektir.(Yeni Çağ gazetesi 28 11 2015)

Görüyorsunuz hem müttefikimiz hem de en güvenilir dostumuzun! Ülkemiz hakkında 109 yıl önce aldığı gizli kararı. Bu gizli karar, Türkiye gündemine ilk defa 107 yıl önce İngiliz casusu Prens Sabahattin tarafından getirilmiştir.

Adem-i merkez kararı zaman zaman geçmiş bazı Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar tarafından da dile getirilmiştir. (Adnan Menderes, Kenan Evren, Turgut Özal) Gerekçeleri ise Türkiye artık merkezden yönetilemiyor. Turgut Özal: “Türkiye federasyon’u tartışmalıdır

Bunlar federalizme giden yol’un taşlarını döşediler, bakalım yeni hükümet bunları gerçekleştirebilecekmi, veya Türk Milletinin kararlı duruşu karşısında: “Yok öyle bir şey bunu da nereden çıkarıyorsunuz” mu diyecek.

Saygılarımla.