Türk Milletinin sosyolojik yapısı, Atatürk döneminde başlatılan milletleşme projesi nedeni ile devamlı bir saldırı altındadır.
Yeryüzünde sosyolojik yapısı bu kadar ağır saldırılara maruz kalmış başka bir millet daha bulmak imkansızdır. Eğer başkalarının dediğinin aksine, homojen yapıda bir millet olmasaydık, çoktan çatırdamış ve silinmiş olacaktık.
Bu sebeple, Türk Milletinin ağır sorunlarından kurtuluş reçetesinin birinci meselesi; Atatürk’le başlayan bu milletleşme projesinin tamamlanmasıdır.
Eğer bu tamamlandığı takdirde, diğer faktörlerinde desteği ile Türkiye süper güç olacaktır.
Onun için ekonomi denildiği gibi süper güç olmak konusunda birincil faktör değildir.
Dış güçler ve onların yerli işbirlikçileri, bunu bildikleri için daima milletleşme projesini, bu gün olduğu gibi sekteye uğratmaya çalışmıştır.
Başta PKK olmak üzere Cumhuriyet Döneminde kürtçülük namına çıkartılmış olan bütün isyanlar, alevi – sünni ayrışması, mikro milliyetçilik cereyanları, sağ – sol çatışmaları hep bu sebepledir.
Bu saldırılar nedeniyle, geçmişi ve geleceği birlikte yazılmış olan milletimizin arasına zihniyet kargaşası ile tefrika sokulmuş ve ayrıştırma planları devreye konulmuştur.
Bu stratejinin temel amacı; insanlarımızı kalın çizgilerle birbirinden ayırmaktır.
Bunun için siyaset, partiler, mezhepler, dini örgütler, stk’lar, medya ve yaratılan suni tartışmalar kullanılmıştır ve kullanılmaya devam etmektedir.
Örneğin CHP ve CHP’nin üyeleri ve destekçileri bazı mihraklar tarafından bütünüyle dinsiz ve imansız insanlar olarak gösterilmiş, CHP’liler bir mezhebin yani Alevilerin partisi olarak milletimize kabul ettirilmiştir.
Yine MHP, alevi ve kürt düşmanı ilan edilerek, mikro milliyetçilerin oyunu ile ırkçı olarak takdim edilmiştir.
Halbuki siyasetin doğası kucaklayıcı olmaktan geçer. Marifet yapılan işte gösterilen beceridedir. Ancak ne halkımız ne de siyasetimiz bu ölçü ile hareket ettirilmemiştir.
Yüce dinimiz İslam kullanılarak alevi ve sünni ile diğer mezheplere mensup kardeşlerimiz arasında nifak tohumları ekilmiş ve ekili bulunan tohumlar, devamlı olarak sulanmıştır.
Üzülerek belirtmeliyim ki; siyasetçilerde bu ayrıştırmayı körükleyerek milletleşme projesinin düşmanlarının, hazırladığı tuzağa yardımcı olmuşlardır.
Aynı oyun Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ermeni, rum ve diğer hristiyan unsurlarımız üzerinde oynanmıştır. Onlarda bu tuzağa düşerek, bin yıldır vatandaşı oldukları Türk devletine ihanet etmişlerdir. Ancak bu ihanetler, büyük bir devletin tarih sahnesinden yıkılarak silinmesine neden olmuştur.
Milletleşme projesine saldırının son versiyonu da Türk – Kürt ayrıştırmasıdır. Maalesef bu konu, tarihteki birçok benzer örneği gibi, beceriksiz ve şuursuz siyasetçiler tarafından, yanlış bir mecraya sokulmuştur.
Unutulmasın ki; Türk Milleti; her vatandaşı ile bir bütünlük arzeder. Kendini ne hissederse hissetsin, hangi dine inanırsa inansın, hangi mezhebin mensubu olursa olsun, ihanet çizgisinde durmadığı sürece hiç birimizin diğer birinden üstünlüğü ve aramızda halledilemeyecek bir meselemiz bulunmamaktadır.
Ancak siyaset; Türk Milletine karşı yapılan ve milletleşme sürecinin inkitaya uğratılmasına dönük tüm saldırıları, savuşturmak zorundadır.
Düne kadar yapılan farklılıkları kaşımak yerine benzerlikleri öne çıkarmak, saldırıyı püskürtmenin birinci koşulu olacaktır.
Milletimizin kendini mütedeyyin müslüman olarak gören değerli mensuplarına buradan sormak istiyorum; düne kadar CHP’yi dinsiz ilan eden AKP zihniyetinin, sözde kürt meselesinde CHP’nin elini sıkışına ne diyorsunuz? Size bugüne kadar CHP dinsiz diye propaganda yaptılar. Şimdi bu el sıkışma abdestinizi bozdu mu? Ben size söyleyeyim; eğer siyasal İslamcıların düne kadar söylediği doğruysa hepinizin abdesti bozulmuştur. Ancak ne dün söylenilen doğrudur ne de bugün el sıkışılan konu gerçektir.
Yine yıllarca CHP’ye gönül ve oy vermiş o kardeşlerime soruyorum: şeriatçı diye suçladığınız sünni yapı ile el sıkışmayı ne kadar doğru buluyorsunuz? Size bugüne kadar anlatılanlar nedeniyle doğru bulmadığınızı ve şaşkınlık yaşadığınız biliyorum.
Keşke bu iki farklı dünyayı savunan kitleleri temsil edenlerin; görüşleri samimi bir şekilde, sağlam bir zemine otursaydı da, Türk Milletinin hayrına el sıkışsalardı. Dün hep hayırsız işlerle uğraşıp Türk Milletini nasıl meşgul ettilerse, bugün yine hayırsız bir iş için el sıkışıp, Türk Milletini dara itiyorlar.
Ey adı Türk olan büyük milletim; artık oyunun farkında ol!..
Her sorunun çözümünün; kimlik olarak ne olduğunda değil ne yaptığında olduğunu, bil ve gör…
Eğer kendimizi Türk Milletinin bir ferdi olarak görüyorsak, bayrağımıza ve devletimize bağlıysak, vatandaşlık görevlerimizi yerine getiriyorsak, her sorunu aşacağız demektir.
Kimse el sıkışarak milli bütünlüğü sağlıyoruz diye ayrışmanın yolunu açmasın. Türk Milleti her şeyin olduğu gibi bunun da farkındadır.