Yaratıcımız insan oğlunu, eşref-i mahlukat özelliği ile, yaratılmışların en şereflisi olarak yaratmıştır. Söz konusu şerefle birlikte canlıların sahip olduğu akıl, güç, yetenek ve üstünlükleri insana vermiştir. O ölçüde insanoğlunun yaratıcımıza karşı sorumlulukları da diğer yaratıklardan fazladır.
Günümüzde insanoğlunun başta teknolojik gelişmeler olmak üzere, ortaya koyduğu üretim ve ilerlemelere baktığımız zaman, bu özelliklerinin ne kadar önemli olduğunu daha iyi görebiliriz.
İnşaat teknolojisindeki gelişmelere, bilgisayar ve cep telefonundaki gelişmelere, iş makinalarındaki gelişmelere, tarımsal üretimdeki gelişmelere, eğitim yöntemindeki gelişmelere dikkatlice baktığımız zaman, konunun önemini daha iyi kavrayabiliriz.
Ancak, benim üzerinde durmak istediğim konu, yaratıcımız bütün insanlara hemen hemen aynı veya benzer güç ve yetenekleri vermesine rağmen, herkesin kendi imkanlarını aynı oranda geliştirerek kullanamamasıdır.
Dünya üzerinde bazı ülkelerdeki ar-ge uzmanları (ki bunlar gelişmiş ülkelerdir), bütün gelişmelere imza atarken, bazı ülkelerin insanları ise, üretilen bu teknoloji ürünlerini kullanmayı dahi becerememektedir.
Çevresindeki insanların gelişmişlik veya geri kalmışlık düzeyi, kişinin bu konudaki düşünce ve hareket tarzına doğrudan etki etmektedir. Şöyle ki, bir işyerinde çalışanların hepsi akıllı telefon kullanmaya başladılar ise, aynı departmandaki bir kişinin hala yetenekleri kısıtlı bir telefonu kullanmaya devam etmesi imkansız hale gelmektedir. Gelişmiş ülkelerin daha da gelişmeye devam etmesi, gelişemeyen ülkelerin ise, günden güne daha da gerilerde kalmaya devam etmesi, bu tezimizi doğrulamaktadır.
Bir de etrafındaki gelişmeler gümbür gümbür devam ederken, sürekli bunları görmezden gelen, gereksizliğine inanan, şimdi sırası olmadığını savunan, gereksiz maliyete sebep olacağını iddia eden kimseler vardır ki, işte bunlar; kendilerine verilen güç ve yeteneklerin farkında olmayan, farkındaysalar bile, bunları kullanmaktan aciz olan veya korkan kişilerdir.
Televizyonlardaki yetenek programlarında eğitilip üzerine eğilindiği zaman, bazı hayvanların bile, bazı kör yetenekli insanlardan daha üstün beceriler sergilediklerini görebiliyoruz.
Dilerseniz bunların sebeplerine bir göz atalım:
– Bazı insanları tembellik, atalet, durağanlık, pasiflik, hareketsizlik, ümitsizlik, karamsarlık, bahane bulma, sorun üretme, suçlu arama, suç yükleme gibi kaliteli hırsızlara teslim olmuşlardır.
– Bazı insanlar, eski köye yeni adet getirmeme güya sevdasıyla, okuma, öğrenme, gelişme, yükselme, değerlendirme, paylaşma, gibi kaliteli değerleri unutmuşlar veya kulak arkası etmişlerdir.
– Bazı insanlar, beslenme, spor ve egzersizlerine, olumlu düşünme, iyimser olma, gelişme ve ilerleme eylemlerine gereken önemi vermemişler. Dolayısıyla da, hayatları obezleşerek, hantallaşmış ve hareket yetenekleri gitgide körelmiştir. Artık isteseler de, fiziksel olarak dinamik olma yeteneklerini kaybettikleri için, gelişmelerini gerçekleştiremez hale gelmişlerdir.
– Bazı insanlar, başarmanın bedeli olan yüksek kaliteli çalışma ve eylemde bulunma girişiminde olmadıkları için, başarmanın verdiği yüksek zevkin tadını da bilmemektedirler.
– Bazı insanlar, işe yaramaz rutinleri hayatlarının ortasına yerleştirmişlerdir. Saatlerce anlamsızca televizyon izleme, saatlerce oyun oynama, park ve bahçelerde can sıkıntısı girdabında boğulma gibi.
– Bazı insanlar, eksik ve kusur aramayı, kendilerinin yapmadığı her türlü eylemin yapılmasının imkansız ve gereksiz olduğunu savunmayı, kendisi yaparsa (ki hiçbir zaman yapmıyor) en iyisini yapacağını savunmayı alışkanlık haline getirerek, eyleme geçme ve üretme eylemlerini sürekli ertelerler.
– Bazı insanlara, kıskançlık, haset, kibir, enaniyet, öfke, inat, iddialaşma, acımasız eleştiri ve gıybet gibi hırsızlar; güç ve yeteneklerinin farkına varmalarını engelledikleri gibi, mevcut güç ve imkanlarını kullanmaya dahi izin vermez.
PEKİ, NE YAPILMALIDIR?
– İnsanoğlu, doğumundan son nefesine kadar, okuyarak, öğrenerek, öğreterek, üreterek, paylaşarak, destek vererek, destek alarak, danışarak hayatını dinamik ve üretken bir hale sokmalıdır.
– İnsanoğlu, kendisine verilen güç ve yeteneklerin bir paraşüt gibi açılması gerektiğini ve açılmadığı takdirde de yere çakılacağını çok iyi bilmelidir. Akıl, güç ve yetenek paraşütünün açılması için, çalışkan, üretken, pozitif, aktif, alıcı, verici, etkileşimli ve sinerjik bir özellikte olunması gerektiğini çok iyi bilmelidir.
– Usta veya profesyonellerin, artık ben biliyorum, öğrendim diyerek durağanlığı geçmemesi, öğretmenliğin yanında öğrenciliğin de son nefese kadar devam edeceğini çok iyi bilmesi gerekmektedir.
– Çalışmayan demirin pas tutması ve iyi çeliğin çok çekiç yemesi gibi, insanın da sürekli rasyonel bir şekilde çalışarak, kendisine iyi bakarak, gelişmeleri iyi izleyerek ve antenlerini açık tutarak yaşaması gerekmektedir.
– Emekliliği, bütün aktivitelerden çekilerek adeta ölümü bekleme zamanı olarak görmemek gerekir. Zira, emeklilik kullanmasını bilenler için, mükemmel bir üretme ve dinamikleşme zamanıdır. Çünkü, zaman boldur, tecrübeler ve deneyimler pik yapmıştır, öğrenme ve uygulama becerileri oldukça gelişmiştir. Olgunlaşma, olaylara ve problemlere bakış açısı ustalaşmış, gençlikteki sorun üretme ve sorunların arasında kaybolma handikapları ortadan büyük ölçüde kalkmıştır.
– Hiçbir gelişme ve yeniliğe bahane ve sorun üreterek yaklaşılmamalı, mutlaka bir olabilirliği vardır, eyleme geçilirse, akıllı davranılırsa, planlı ve programlı çalışılırsa, sabırlı ve kararlı olunursa, her türlü gelişme ve ilerlemeye imza atılabilineceğine kusursuz inanılmalıdır.
– Yetersiz gibi görülen zamanın, iyi değerlendirildiği, kaliteli ve anlamlı üretimlerimiz olduğu takdirde, içine koymak için bin elli cebinin olduğunu görebileceğiz.
– Tevekkül anlayışımızın sadece duadan ibaret olmadığı, bize verilen güç, imkan ve yeteneklerin en akıllıca ve inanarak eyleme geçilerek yapılmasının yanında, yine de ihlasla dua talep edip, yaratıcımıza şükrederek, onu unutmadan, onun verdiği imkanların teşekkürünü yerine getirerek eylemlerde bulunmak, manevi olarak bizi doyuracak ve harekete geçmek ve üretmek azmimizi güçlendirecektir.
– Gereksiz ve zaman kaybına yol açan tartışmalara girmek, kıskanmak, haset etmek, bahane üretmek, soruna odaklanmak, mazeret bulmak, suçlu aramak ve suçlamak gibi azılı hırsızlara teslim olunduğunda; bırakalım güç ve yeteneklerimizi geliştirmeyi, bunları ziyadesiyle geri götüreceğini ve körelteceğini çok iyi bilmeliyiz.
– Hepimiz bir azası noksan olan bir kişinin diğer azalarının daha da güçlendiğini biliriz. Halbuki, diğer azaların da güçlü olması için illa ki bir azanın kaybedilmesi gerekmemektedir. Azası kaybolan kişi zorunluluktan dolayı çalışarak diğer azalarının hünerlerini geliştirmektedir. İnsanoğlunun bütün azalarının hünerlerini geliştirmesi, onları hakkıyla çalıştırmasına ve kullanmasına bağlıdır. Onları geliştirmek ve onlardan yararlanmak için, illa ki bir azayı kaybetmeyi beklemek mantıksız olsa gerek…
– Tabi en önemli husus da, kaliteli üretimlerde bulunabilmek, yüksek kaliteli bir hayat ve sağlık ile mümkündür. Kaliteli yaşamımızı ve sağlığımızı zamanında ciddiye almayarak, hovardaca kullanarak, doktorlar, bitkiler ve eczanelere bel bağlayarak, fütursuzca israf ettiğimiz zaman; kalite ve sağlığı geri getirme mücadelelerinin başımıza hangi problemleri açacağını sizler benden daha iyi tahmin edebilirsiniz.
– Çalışkan, üretken, öğrenen, paylaşan, sağlıklı ve yüksek kaliteli bir hayat sürmenin yolu, son nefesimize kadar dinamik ve etkin olmaktan geçtiğini asla unutmamalıyız.
Sokrates’in idam sehpasına giderken uzakta elindeki aleti çalmaya çalışan bir delikanlıya;
-Hey delikanlı o elindeki nasıl çalınıyor? Diye sorduğunda, gencin gülerek;
-Be adam bir dakika sonra öleceksin, sorduğun soruya bek dediği zaman;
-Senin öğrenmenin verdiği zevkten haberin var mı? Diye verdiği cevap çok manidar olsa gerek…
Yine iki cihan serverinin, “kıyamet kopuyor olsa dahi elinizdeki fidanı dikin” tavsiyesi, konunun önemini daha da kuvvetlendirmektedir.
Selam sevgi ve dualarımla… Allah’a emanet olunuz…