Politika ve Siyaset

106

 

Seçim tarihi belli olunca, siyâsi partilerde yoğun çalışmalar ve hareketlilik başlar.

Önce seçime girecek partinin adayları belirlenir. Sonra seçim öncesi yapılacak işler ve seçmene verilecek mesajlar  belirlenir.

Politikacılar seçmenlere hedeflerini, projelerini, vaadlerini, her fırsatı kullanarak aktarmak için çaba gösterirler. Gece gündüz ekipleriyle çalışıp siyâset ve politika faaliyetlerinde bulunurlar.

Politika ve siyâset bazen bilinçli bazen bilmeyerek, yanlış değerlendirilen iki kavramdır. Bu konunun bazı sözlüklerde, internet site ve bloglarında hatalı olarak yorumlandığına rastlamaktayız.

Politika sözcüğü, eski Yunanlılardan beri kullanılmaktadır. O dönemde insanlar “polis” denen kent devletlerinde yaşıyorlardı. Politika işte bu kelimeden üretilmiştir. Kent yaşamının ve kentin daha güzele daha iyiye gitmesi ve hizmetlerin halkı mutlu etmesi ve yaşam kalitesini yükseltmek için yapılan ve yapılacak olan işlerin  seçmenlerin beğenisine sunma ve onayını alma çabasıdır.

Yoksa poly= çok, tika= yüz diyerek, politikayı çok yüzlülük olarak yorumlamak doğru değildir.

Siyâset kelimesi dilimize Arapçadan girmiştir. Kelimenin kökeni “seyis” sözcüğünden gelmektedir. At bakıcısı anlamındadır. Seyisin işi, atı beslemek, tımarını yapmak, atın ve bulunduğu ortamın temizliğini temin etmek, veterinerle uyum içinde olmak, büyük bir at sevgisi ve sorumlulukla atın huzur içinde yaşamını sürdürmesine gayret etmektir.

Siyâsetçi de seçmenden oy isteyerek kentin, memleketin ve halkın refahı, mutluluğu, huzuru, gelişmesi için görev talep eden ve  insan sevgisini yüreğinde hissetmesi gereken kişidir.

Oysa bazen politikacı ve siyâsetçii  sözcükleri halk içinde, işini bilen kişi ve arzu ettiği hedefe ulaşmak için karşısındakinin  duygularını okşayarak, zayıf yönlerini kullanarak, hoş görünerek, kısaca halka dalkavukluk ederek çıkar sağlayan insan anlamında kullanılmaktadır.

Hani, La Fontaine (1621-1695) hayvanlara ahlâki karakterler vererek onların vasıtalarıyla bazı çıkarcı insanları anmıştır. Dalda, ağzındaki kocaman peynirle duran kargayı gören tilki hikâyesi gibi;

Ne der tilki ?

“- Sayın karga günaydın! Siz, pırıl pırıl parlayan tüylerinizle ve şahane görünüşünüzle ne kadar güzelsiniz. Eğer sesiniz de böyle görünümünüz kadar güzelse, hiç kuşku yok bu ormanın, en eşsiz ve en muhteşem güzeli sizsiniz.”

Karga bu sözlere bayılmış, gururlanmış, şişinmiş ve “-Gak!” diyerek sesini duyurmuş…

Tilki çoktan peyniri kapmış, mideye indirmiştir.

Şaşkın şaşkın baka kalan kargaya bir de nasihat vermiş tilki; “- Sırtını sıvazlayan, seni öven, yüzüne gülen, olmadık vaadlerde bulunanlara inanıp kanma ve böyle şaşkın şaşkın kalma!”