İktidar paralel devlet masallarını bir tarafa koyup bir durum muhakemesi yapmalıdır. Milli irade ona iktidarı cemaatle ve KCK ile paylaş demedi. Paralel devlet diye isimlendirilen sözde hizmet hareketi iktidar sayesinde her tarafı ele geçirmeye ve bir kadro hareketine girişti. Bu eylemler iktidara rağmen mi oldu? Şimdi birbirlerini suçlayanlar ülkedeki krizin asıl suçlularıdır. Aletli jimnastikteki paralelde aynı anda iki sporcunun birden bulunması mümkün mü? Bu paralel de diğerinden farklı değildir!
Genel bir değerlendirme yapıldığında Türkiye’de demokrasi, fikir ve düşünce hürriyeti, özel hayatın gizliliği konularında sürekli geriye gidiyoruz. Hukuk devleti önemli oranda kan kaybetmiştir. Adli kolluk yönetmeliğinin değişmesi, savcıların elinden yetkileri alınıp operasyonların iktidarın ve valilerin iznine tabi kılınması, basında yukarılardan gelen emirlerle sansür uygulanması, istifa etmiş ve yolsuzluklasuçlanan bazı bakanlarla ilgili fezlekelerin masa tenisi topu gibi ortada dolaştırılması, yasa dışı dinlemeler, uzun süreli tutuklamalar bu ülkeye yakışmıyor. Son olarak internete sansür ve sosyal medyayı cezalandırma “gelin bizim emrimizdeki güdümlü yazılı basını okuyun” demektir. Bu ortamda maalesef hızlı liberaller ve demokratlar birden buharlaşıverdi. Herhalde tatildeler…
Ümraniye davasında ezber bozan itiraflar ortaya çıktı. Önümüzdeki günlerde başka itiraflar da bunu izleyebilir. Ümraniye davasının ilk hakimlerinden Köksal Şengün “binlerce sayfayı bulan iddianameyi tam okuyamadan kabul etmek durumunda kaldık. CD’lerin incelemesi yapılmadı. Bilgisayarınız veya akıllı telefonunuz varsa bunlara herkes el atabilir, sizden habersiz bazı şeyler yüklenebilir, istenilen tarih atılabilir…Hep gizli tanık dinledik. Gizli tanık dediğiniz kişilerin tamamına yakını gayri kanuni, yani suç işlemiş insanlar… Gizli tanıklığın da ceza indiriminden yararlanma diye bir avantajı var…Gizli tanıkların ifadesi ile yetinildi. Benim baktığım davada içeri alınan insanların hiçbir birbirini tanımaz. Nerededir bu örgüt?…Bizim önümüze koydukları torbanın içine herkesi atmışlar…Öyleleri var ki birbirlerine kurşun atarlar”şeklinde itirafta bulundu.
Bu itiraf da bir ölçüde TSK üzerinde oynandığı iddia edilen kumpaslara, tezgahlara açıklık getirebilir. Anlaşılan dış yönlendirmelerle Türkiye’nin bir türlü istenen tavizi vermediği Kıbrıs ve Ermeni sorunu gibi konularda gerekli tavizleri alabilmek için ülkenin caydırıcılığının önemli bir unsuru olan askeri gücü ile oynandığı izlenimi ortaya çıkıyor. KKTC’de vatandaşların Rum kesiminden pasaport almaya ve kimlik çıkartmaya AB hevesiyle teşvik edildikleri görülüyor. KKTC Futbol Federasyonunu birleşik Kıbrıs yolunda Rum tarafına bağlayanlar ve bunu tasvip eden Ankara büyük bir yanlışın içine düşmüştür. Kıbrıs’ı Ege sorunu, Ermeni iddialarına verilecek tavizler ve Güneydoğuda bölücü ırkçı oyuntakip etmektedir.
Gelişmeler hiç de iyi değildir. İktidar bu günleri de bize aratabilir. Milli davalarda birlik ve beraberlik aranır olmuştur. Yerel seçimler birçok ciddi konuyu askıya aldırmıştır. Yolsuzluklar sıradan birer olaymış gibi yutturuluyor. Bazı haberlere de yayın yasağı konuyor.
Böyle bir ortamda birileri de “devrimleri tamamlayalım; Atatürk’te birleşelim, reyinizi bize verin” diye ortaya çıkıyor. Atatürk devrimlerinin,bize göre inkılaplarının tamamlanmasından bahsedebilmek için ortada eksik bir şeyin olması gerekir. Atatürk’ü ve dünün Milli Mücadelesini, ulusalcılığı atlama taşı gibi görenler var. Bunlar da değişik bir ideolojik şikenin içindedirler. Oyları yüzdeye bile girmeyen marjinal partileri desteklemek, aslında iktidara oy vermek demektir.