Dil Meselesi

152

Dile Tahakküm, Hakikatte Fikre ve Vicdana Tahakkümdür. Bu İse Tahakkümlerin En Ağırıdır.

  • Asırlar boyunca sayısız Türk nesillerinin teşekkürü nuru ile yoğrulup meydana gelen ve bugün millet birliğimizin temelini teşkil eden dilimiz, manası anlaşılmaz bir baskı politikasına alet edilmektedir.
  • Mekteplerde çocuklar ve hocalar, mahkeme ve dairelerde iş sahibi ve memur vatandaşlar milli benliğin bir unsuru haline gelmiş olan TÜRKÇE yerine, bu benliğe tamamıyla yabancı bir dil ile öğrenip öğretmeğe ve konuşu yaşamağa mecbur tutulmaktadır.
  • Hükümet kendi eli ve emri altında bulundurduğu radyo, ajans her türlü resmi neşriyat yolu ile bu dili memlekete zorla dinletmeğe ve kabul ettirmeğe çalışmaktadır.
  • Halkın mektebe, hocaya ve kitaba, mahkeme ve idare kapısına olan tabii ve medeni ihtiyacını fırsat bilen bir zihniyet, bu ihtiyacı istismar ederek vatandaşları istemedikleri ve benimsemedikleri bir dile zorlayıp bizar etmektedir.
  • Bu baskının devam etmesi hem vatandaşların memleket dili ile öğrenip öğretmeğe ve yazıp düşünmeğe olan insanı haklarını kaldırmaktadır.
  • Türk ilminin, terbiye ve teşekkür hayatının gelişmesi ve birkaç neslin kendine mukadder olan ömrünü manevi bir zevk ve huzur içinde yaşaması imkânını tehdit etmektedir.
  • Dil üzerindeki bu baskının devamı, en az yedi asırlık bir tarih şuurunun oluşumundan sonra eriştiğimiz bugünkü millet birliğini ve bu birliğin dayandığı milli şuuru yani müşterek görüş, anlayış ve ideal varlığımızı sarsmaktadır.
  • Bugün halk, hükümet ve idarenin dilinden; ana babalar çocuklarının mektep ağzından bir şey anlamaz olmuş; genç nesil yetişkinlerin bilgisinden ve birikmiş tecrübelerinden istifade edemez hale gelmiştir.
  • Dil işi bir hükümet, parti ve politika işi değildir.
  • Dile müdahale ve dilde tasarruf, ilim, ihtisas ve kalem sahibi insanların işidir.
  • Meclisi memleket dilinde istediği gibi tasarruf etmeğe salahiyetli görmek; onu milletten üstün ve ayrı bir varlık kabul etmek demek olur.
  • Hâlbuki Meclis, millet manevi şahsını temsil eden ve onun vekili sıfatı ile vazife gören bir devlet organıdır.
  • Millet manevi şahsı ise, bir takım birlik unsurlarının kaynaşmasından doğan bir muhasaladır.
  • Müşterek dil de bu unsurların en köklüsüdür.
  • Aşikardır ki, bugün Türkiye’mizin umumi ve müşterek dili memleketin bütünlüğü içinde millet fertlerinin birbiri ile konuştuğu ve anlaşıp yazıştığı Türkçedir.
  • Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili yani kanun, mahkeme, daire ve mektep dili “Türkçedir diye tasrih eden Anayasanın ikinci maddesindeki “Türkçedir” hükmünün manası ve medlulü de budur.
  • Anayasanın bahsettiğimiz ikinci maddesi de gösteriyor ki Meclis, memleketin umumi ve müşterek dili olan Türkçe yerine, henüz bir zümre dili olmaktan ileri gidememiş bir dili ikame edemez.
  • Edebilir demek içinAnayasayı bir tarafa bırakmak ve vekili asilden, yani Meclisi milletten, ayrı ve ustun tutup milli hakimiyet umdesini inkar etmek icap eder.
  • Bir memleketin müşterek dili yalnız milli birliğin bir unsura değil, hem de bir hak mevzuu, tarihi bir zaruret, duyulan bir ihtiyaç ve istikbale ait bir mesnettir.
  • Bunu kanun otoritesine dayanarak değiştirmeye kalkışmak, millet bünyesini en can noktasından zedelemektir.
  • Lisan, cemiyetin atmosfer gibi başlıca hayat unsuru canlılık amilidir. Bu fonksiyonunu cemiyet halindeki insan grupları üzerinde ifa ederek onları millet olarak sınıflamaya mecbur eder.
  • Bu bariz ve mühim vasfı itibarı ile lisan cemiyetleri bölmeye sevk eder. Milletleri birbirinden ayırır.
  • Her geçen asır medeni milletleri biraz daha kemale yaklaştırmaya çalışır. Kemal ve terakkinin en doğru aynası ise milletin dili dilindeki ifade kudretidir.
  • Tarihin muhtelif devirlerinde siyasi varlıklarını kaybetmiş bir takım milletler vardır ki bekalarını ve yeniden siyasi bir mevcudiyete kavuşmalarını yalnız dillerine dillerinin devam ve bekasına borçludurlar.
  • Türk milleti de medeni seviyesinin yüksekliğini dilindeki ifade kudreti ile ölçebilecek bir dil hazinesine maliktir.
  • Türkçe asırlar içinde incelmiş güzelleşmiş ilim sanat ve hitabet dili olmak için lazım gelen bütün unsurları kendinde toplamış bir dildir.

Ziya Gökalp şöyle diyor:

TÜRKLÜĞÜN VİCDANI VE VATANI BİR OLMAK İÇİN LİSANIN BİR OLMASI ŞARTTIR. 

  • DEĞERLİ ARKADAŞLAR! DİLİN BENLİĞİNDEN BİR PARÇADIR. BENLİĞİNİN ŞEREFİNE SAYGI GÖSTERİLMESİNİ İSTEMEKTE HAKKINDIR.
  • HAKKINI MÜDAFAA ET.
  • UNUTMA Kİ HAK VE HÜRRİYET BU NİMETLERİ CANI GİBİ SEVEN VE CESARETLE MÜDAFAA ETMEYİ GÖZE ALAN İNSANLARIN NASİBİDİR.
  • BUGÜN BU KONUDAKİ SESSİZLİK
  • ü Anayasamızdan tüm Türk kelimesinin çıkarılmak istenmesine
  • ü Ne Mutlu Türküm Diyene sözcüğünün dağlardan taşlardan okullardan silinmek istenmesine
  • ü Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi dili Türkçenin değiştirilmesine
  • ü Okullarda ana dille eğitim (Kürtçe) yapılmasına
  • ü Sivil direniş ile PKK’nın bölgede gücünün hissettirilmesine
  • ü Polis panzerinin üzerine bir belediye başkanının çıkmasına meydan okumasına
  • ü Milletvekilinin polise tokat atmasına devlete tokat atmasına
  • ü Milletvekilinin polisin başından şapkasını almasına
  • ü Terörist başının köyünün ziyarete açılmasına

GEÇİT VERMİŞTİR. İLERİ DEMOKRASİ DEDİKLERİ İŞTE BU.