Yüce Allah kâinatı bir düzen ve disiplin içinde yaratmıştır.Güneşin doğup batması, güneşin kendi yörüngesinde akıp gitmesi (Yâsîn, 36/38);dünyanın güneş etrafında, ayın da dünyanın etrafında dolaşması, yıldızların gökyüzünde dizilişi, yağmur ve karın belli bir ölçü içinde yağması, topraktan çeşit çeşit bitkilerin yetişmesi vb. hep bu muazzam düzenin ahenk içinde devam etmesinin bir sonucudur.
Yüce Rabbimizin koyduğu nizam gereği zaman geçmekte, günler, haftalar ve aylar geçtikçe de mevsimler değişmektedir. İlâhî takdir gereği gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişi gibi(Âl-i İmrân, 3/190)ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış mevsimleri de bir düzen içerisinde birbiri ardınca gelmektedir. İşte yine bir kış mevsimine daha girmiş bulunmaktayız.
Dört mevsim insan ömrünün misalidir adeta. Tabiatın yeşillendiği ve hayatın canlandığı ilkbahar insanın doğuşunu ve çocukluk yıllarını; meyvelerin olgunlaştığı yaz mevsimi insanın gençlik yıllarını; mahsullerin hasat zamanı olan sonbahar insanın olgunluk ve yaşlılık dönemini; bembeyaz örtüsüyle kış ise, bizlere ölümü hatırlatmaktadır. Ardından tekrar baharın gelişi ise ölümden sonra dirilişi temsil etmektedir. Kışın gelmesiyle ölüm sessizliğinebürünen tabiat, baharla birlikte yeniden canlılığına kavuşur.
Mevsimler içerisinde kış, insanlar için olduğu kadar, diğer canlılar için de hayat şartlarının zor ve meşakkatli olduğu bir dönemdir. Havaların soğuması ve yoğun kar yağışı barınma, ulaşım, beslenme ve sağlık sorunları gibi pek çok problemi de beraberinde getirmektedir.
Müslüman her şart altında hayır üzere bulunur, hatta olumsuz şartları bile fırsata dönüştürmesini bilir. O, hangi durumda olursa olsun daima kulluk şuuru içerisinde hareket eder. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur: “Mü’minin işine şaşılır! Onun her türlü işi hayırdır; güzel bir nimete kavuştuğunda şükreder, bundan dolayı hayra erer; başına bir bela gelse sabreder, yine hayra erer.”(Müslim, Zühd, 14)
Mesela bir mü’min servet sahibi olduğunda, infakta bulunarak bundan kazançlı çıktığı gibi, fakirlik zamanında sabrederek yine kazançlı çıkmayı başarır. Sağlıklı olduğunda Allah’a şükrederek ve bedenî ibadetlerde bulunarak sevap elde ettiği gibi, bir hastalığa yakalandığında da Allah’a hamd eder, sabırla O’ndan şifa diler,böylece yine manevî kazanç elde eder. Kısaca mü’min, nimete nail olduğunda da, bir musibetle karşılaştığında da Hakk’ın rızasını gözeterek, her halükârda kazançlı çıkmasını bilir.
Bunun gibi; mü’min, hayat şartlarının zorlaştığı kış mevsimini de kendi lehine çevirebilir. Bunun için kış mevsiminin olumlu yönlerinin farkına varmalı ve bunları iyi değerlendirmelidir. Uzun kış geceleri bu mevsimin bizlere getirdiği bir fırsattır. Diğer yandan geçimini tarım ile sağlayan ve bu iş için senenin üç mevsimi emek sarfeden ve yorulan insanlar bütün bir kış dinlenebilmektedir. Bu manada yılın bu dönemi Müslümanların ibadetlere daha fazla yoğunlaşmalarına imkanı sağlamaktadır.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kış mü’minin baharıdır”(Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 75)buyurmuş ve mü’minler için kışın bir fırsat olduğunu bildirmiştir. Kış mevsiminin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini de hadis-i şeriflerinde şöyle açıklamıştır: “Kışın gündüzler kısalmıştır, mü’min oruç tutar; geceler de uzamıştır, geceyi ihyâ eder.”(Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 718)“Kışın oruç tutmak, serin bir ganimettir.”(Tirmizi, Savm, 74)Allah Resûlü kışın gelmesiyle beraber gündüzlerin kısalmasını, gecelerin de uzamasını bir fırsat olarak görmüş, gündüzlerin oruç tutularak, gecelerin de namaz, dua, zikir, Kur’an kıraati vb. ibadetlerle değerlendirilmesini tavsiye etmiştir.
Bu mevsimi Rabbimizin bir ikramı olarak görmeli, gündüzlerini kaza ve nafile oruçlarla, gecelerini de diğer ibadetlerle ve özellikle de teheccüd namazları ile değerlendirmeliyiz. Çünkü dinimizde gecelerin ihyasına ve teheccüd namazına büyük önem verilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de uykusundan ve istirahatinden fedakârlık yaparak geceleri ihyâ edenler, seher vakitlerini tövbe istiğfar ile değerlendirenler şöyle övülmektedir: “Onlar gecenin az bir kısmında uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.“(Zâriyât, 51/17,18)Hz. Peygamber (s.a.s.) de, “Kim gece uyanır, hanımını da uyandırır ve iki rekat namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlardan yazılır”(EbûDâvûd, Salât, 307)buyurarak geceleri ibadetle geçirmenin faziletini bildirmiştir.
Müslümanlar olarak, içinde bulunduğumuz şartlar ne olursa olsun asla rehavete düşmemelive tembellik yapmamalıyız. Biz mü’minlerin hayatında boş zaman diye bir kavram yoktur. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz her anı dünya ve ahiretimizefaydalı olacak meşguliyetlerle değerlendirmeli; uzun kış gecelerini ibadet ve taatlerle, camilerde cemaate ve cami derslerine katılmak suretiyle bahara çevirmeliyiz.