Ülkemize, biraz dikkatlice baktığınızda, yönetilmediğini çok rahat görürsünüz.
Yolsuzluğa bulaşmış bir sistem, kimsenin iş yapmayı, gönülden iş yapmayı istemediği ve hatta karar almaktan kaçındığı bir anlayış hakim olmuş.
Ekonomi konularında karar verici makamların bir dediği ötekini tutmuyor.
Sağlık konusunda, hastaneye yolu düşenler çektikleri çileleri çok iyi bilir. Hasta ve yakını, sağlık personeline, sağlık personeli, hasta ve yakınına devlet eliyle kötü baktırılır hale gelmiş.
Eğitim çökmüş. Öğretmen ve okul yönetimi, öğrencinin oyun alanı haline gelmiş ve eğitmen, öğretici, eğitmek ve öğretmek duygusundan neredeyse vazgeçer hale gelmiş.
Silahlı kuvvetler, silahlarına rağmen, silahsız kuvvetlerden daha aciz duruma düşürülmüş.
Cumhuriyet tarihinin en kötü dışişleri ilişkileri yaşanmakta, dünya liderliği palavrası atılırken, şerefli yalnızlık ucuzluğuna gelinmiş.
Terörist başından medet umarak, söyledikleri emir telakki edilir hale gelinmiş ve bunun adı da analar ağlamasın yutturmacasına indirilmiş.
Muhatap bile alınmayan Barzani, elimizle kurduğumuz Kürdistan(!!!!) devletinin başı olarak ve gözümüzün içine baka baka ağırlanmış, kepazece, rezilce.
Dalga geçerek, ülkeye yer aranır hale düşülmüş.
Daha neler, neler…
Bu gerçekleri dile getirmesi gereken ve beşinci kuvvet olduğu iddia edilen basın-yayının çok büyük bir kısmı, ya sus-pus, ya yandaş, ya da satılmış bir konuma gelmiş.
Her gün yeni bir hainlikle karşılaşılıp ümitler yok edilmek istenmekte.
Koskoca bir millet, Türk Milleti, adı bile anılamaz hale gelmiş ve sürekli aşağılanmakta, hakarete uğramakta ve yok sayılmak istenmektedir.
Devleti kanları, canları pahasına kuran ve bu rejimi kurarken ağır bedel ödeyenler, kurdukları devletin basın yayın organlarında ve diğer kurumlarında aşağılanmakta, hor görülmekte ve hakarete uğramaktadırlar.
Bütün bunlar yaşanırken, bir de dershane meselesi gibi suni, yapmacık ve aslında altında başka büyük olayların yattığı kayıkçı kavgaları ile oyalanmakta ülke, toplum.
Devleti kuran irade, dünyaya meydan okuyan irade, bu iradenin sahibi Türk Milleti, kendi kurduğu devlette, yenilmiş psikolojisi içerisine düşürülmüş. Tıpkı, I. Dünya Savaşı sonunda düşülen duruma düşürülmüş. Kimliğinden korkar, utanır hale getirmek için, kendi seçtiği yöneticilerinin gayret sarf ettiği bir acz içerisine düşürülmüş.
Ama olsun, devleti yönettiğini söyleyenler, toplumu idare ettiğini söyleyenler, iyi yönetiyoruz diyorlar ya bu yeter, hepimize. Gerisini görmeyelim, duymayalım, duysak,görsek de gizleyelim.
Yani, bütün bu gerçekleri anlatmayalım, yazmayalım ve biz de sus-pus olalım, ÖYLE Mİ?
Beyler, bayanlar, bütün bu anlattıklarımdan daha da vahimi;
ÜLKE ÇOK AĞIR KAMPLAŞTIRILMIŞ VE BEYİNLERDE BÖLÜNMÜŞTÜR:
Bu şartlar altında, ülke yönetilmiyor dersek haksızlık mı etmiş oluruz?
Dershane kavgası dahil bütün yaşananların açıklamasını aşağıda bir soru ile açıklarsam çok açık olur, zannederim…
2014’de Cumhurbaşkanlığı seçimi ile egemen güçler ilgilenmiyorlar mı? Cevap, ilgilenmiyorlar ise, çok komik olur. Cevap, ilgileniyorlar ise, nasıl ilgileniyorlar ve ne yapıyorlar diye sorarım ve cevabını da bulun derim.
Devleti yönettiğini söyleyenlerin ve egemen güçlerin, Cumhurbaşkanlığı koltuğu dışında hiç bir dertleri yoktur.