Türk Milleti’nin başına bir yastık dayanmış, bastırdıkça bastırıyorlar. Nefessiz kalmak üzereyiz ama bu ortamda bile uykumuzdan taviz vermiyoruz.
Bu kadar uykuyu seven bir millete ancak “maşallah” denir!
Bir milletin, bu kadar çaresiz ve acz içinde bırakıldığını görmek yeryüzü tarihi için çok ibretlik bir örnektir. Gelecekte de Türk Milleti’nin içine düşürüldüğü bu durum, ciltler dolusu araştırma konusu yapılacaktır.
Malumunuz, şehitlik dini bir mertebedir. Eğer bir insan dini, namusu, şerefi, vatanı, özgürlüğü için savaşır ve ölürse şehit kabul edilir. Şehitlerin Allah katında ayrıcalıklı bir yeri olduğuna inanır ve iman ederiz. Şimdi nasıl olur da şehitlerimizi bir trafik kazasında öldü farz edebiliriz?
Eğer böyle olduğunu farz edersek bundan sonra din, namus, şeref, vatan ve istiklal için ölecek adamı nereden buluruz?
Hepimiz vergi veriyoruz. Ya da devlet bir yolunu bulup, hepimizden vergi alıyor. Verginin amacı ortak ihtiyaçların giderilmesi için bir havuz ve kaynak yaratmak. Onun için hazinedeki kör kuruş için bile “saçı bitmemiş yetim hakkı” tabirini kullanıyoruz.
Kamuda israf ve yolsuzluk tavan yapmış ve vatandaşın parası çarçur edilirken siz hangi sosyal adaletten bahsedebilirsiniz? İftar sofralarında Türk Milletinin parası ile oruç açmak mı sosyal adaletin göstergesidir?
Halkın vergileri ile çarkını döndüren devletin bankası Halkbank, hükümete yakın olduğu iddia edilen bir holdinge, 450 milyon dolar kredi açar. Ancak holding batar ve gösterilen teminat hazine arazisi çıkar. İş bununla kalsa iyi, Sayıştay’ın denetlemesi sonucu batan holdingin “823 milyon lirası Halkbank’a ait olmak üzere, bankalara olan toplam nakdi ve gayri nakdi riskinin 2 milyar 380 milyon liraya ulaştığı” tespit edilir.
Ne oldu? Gitti halkın parası… Bir de “kredi kartı kullanmayın” espirisi var ki; Türk halkı buna hıçkıra hıçkıra ağlaması gerekirken “Türkiye seninle gurur duyuyor”, “Analar senin gibi aslan doğurmadı” naraları atıyor. Hiç kimse “aklın 11 yıldır neredeydi?” diye sormuyor. Hem hanginize bankalar teminatsız ve kefilsiz kredi veriyor? Bu holding nasıl almış bunca parayı…
Urfa’nın Ceylanpınar İlçesi’nin karşısında, Suriye tarafında yer alan yerleşim birimini, pkk ele geçirdi ve bayrağını çekti. Sınır komşumuz artık pkk!.. Onca yıldır askerimizin, polisimizin, öğretmenimizin, hakimimizin, kaymakamımızın, savcımızın, işçimizin, korucumuzun, kadınımızın, erkeğimizin, bebeklerimizin kanına giren pkk artık sınır komşumuz!
Buna mukabil,AKP’nin önemli ismi Mehmet Ali Şahin, Anayasa’da Türklük tanımının, halk yapısını karşılamadığını söylüyor “Kürdü, Boşnağı ve Gürcüyü nasıl tanımlayacağız?” diye tuzak bir soru soruyor. Yine AKP MKYK Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay “Öcalan’ın sağlık ve yaşam koşullarıyla ilgili talepler normaldir, makuldür ve Öcalan geleceği iyi okuyor” gürüşünü açıklıyor. Sanki bdpkk konuşuyor! Bursa’ya geçiyoruz,CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli bölücülükten hapise girmiş bdp’li vekil Sabahat Tuncel’in elini havaya kaldırıyor. Bu yetmedi CHP’nin İstanbul Bağcılar İlçesi; iftar yemeğinin parasını AKP’li Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı’ya verdirmeye kalkıyor…
Bu gelişmelere; hükümet, asker, medya, diyanet, partiler, aydınlar vs. herkes razı olabilir. Ancak halkın bunları kabul etmesi ve sesini çıkarmaması anlaşılır bir şey değildir.
Size Türkiye’de yakın zamanda meydana gelmiş hadiselerden bazı notlar sundum. Bunlar böyle olurken Türk Milleti ne yapıyor diye insan ister istemez soruyor…
Bu nasıl bir psikoloji? Hem ferdi, hemde toplumsal açıdan cevabını vermek lazım. Anlamıyormuyuz? Yoksa anlıyoruz da anlamamakmı işimize geliyor? Cehaletmi yada bilgi kirliliğimi bizi bu duruma düşürüyor? Veya tavuklara gıdım gıdım dağıtılan yem gibi önümüze atılanlarla iktifamı ediyoruz? Halbuki hepimiz biliriz ki; bu gün yemlenen tavuklar, yarın kesilecektir.
Nasıl bir psikoloji içindeyiz, bunu iyi analiz etmeliyiz. Kur’an ayında, din kullanılarak ve Allah ile aldatılarak psikolojimizin daha da bozulmasına fırsat vermemeliyiz. Başımıza gelecek olanları bir türlü kabul edemeyen ve hatta reddeden ruh halinden bir an önce kurtulmalıyız. Küçük menfaatler için çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceklerini karartmamalıyız. Yoksa Allah ve gelecek nesiller bizden hesap sorar.