Müslüman Roma mı? Amerikan Hurma mı?

90

Fukuyama, Huntington, Friedman‘dan dolasıya etkilenen aydınlarımız ve ABD’nin 11 Eylül konseptinden, BOP’undan, Medeniyetlet İttifakı‘ndan ölesiye etkilenen devlet adamlarımız birbirini paslıyorlar.

Ne I. yolla (AB, NATO) ilgili bir tedbir aralıkları, ne II. yolla (Avrasya, Şanghay) alâkalı stepne farklılıkları var. Bütün rol; ‘kahve dövücülüğünün hınk deyiciliği‘nden ibaret.

Arap Son-baharı‘nın yaşandığı ve yaşanacağı yerlerde yeni bir doğu fonu adına stratejik danışmanlık yapan gazeteci Atılgan Bayar twitlerin gazıyla da olsa gelecek tasavvuruna girişmiş. Almış İlber Ortaylı‘nın Osmanlı için kullandığı “Müslüman Roma” deyimini; Türkiye Cumhuriyeti‘nin üzerine giydirmiş.

Hâl-i hazırda Hristiyan Roma yani Amerika ebed müddet gidesiymiş. Bizde bulmuşuz Fatih‘ten – Atatürk‘ten daha büyük ve entelektüel Tayyip Sultan gibi lideri, Müslüman Roma rolünü kapmışız. Ne de olsa o yüce Erdoğanizm yanıbaşında Kutluk ve Bilge Kağan‘ın Tonyukuk‘u gibi, Sultan Alparslan ve Melikşah‘ın Nizamü’l-mülk‘ü gibi bilge bir aksakal/vezir/danışman olarak Ahmet bin Davut‘u bulmuş.

Stratejik Derinlik de bir alternatif denemeydi, tutmadı. Sıfır sorun konu başlığınızdaki hinterlandımızla sıfır komşuluk derekesine geldik. Açılım rezaletini, küresel güçlerin Hükümete verdiği ezberleri ve neredeyse “iki millet, bir devlet” olduğumuz İsrail‘le yaşanan jenerik krizlerini Kurtlar Vadisi dizisiyle olduğu gibi Müslüman Roma kitabıyla da tevil edemezsiniz.

Bir zamanlar birilerinin PKK’ya silah, mühimmat, eleman ve kamp desteği verdiği gibi biz de şimdi bunların tamamını Suriye‘ye karşı toptan kullanıyoruz. Nasıl bizim karnından kurşunla vurulmuş başı bağlı çocuk resimlerimiz varsa artık Suriyeli Müslüman kardeşlerimizin de çokça var. Acı tablo budur.

Zırva tevil götürmüyor. Temel Emice bütün ülkeyi stad gibi görüp halkımıza “sessuzluk, sessuzluk!” sloganları attırıyorsa da mazlumun âhı zulümle ayrı bir boyuttan konuşur. Dökülen kanların coğrafyaları kanatmak gibi biyolojik tesirleri vardır. Rabbim bizdeki bu sersemlik ve içimizdeki beyinsizlik nedeniyle toplumumuzu helâk etmesin.

Lânet olsun içinizdeki bu Amerikan sevgisine” dedikten sonra terapi mahiyetinde birkaç stratejik kelâm edelim: Yeni bir yılına girdiğimiz bu yüzyılın 5/4‘ünde Sam Amca olmayacak. Kuruluş yıldönümünü vizyonumuz olan 2023‘lerde ezelî rakip Çin‘le aşık atacağız.

21. yy muhtemelen 3 blok/güç odağı dengesinde şekillenecek: Birincisi; Çin-Rusya-Hindistan‘ın başını çekeceği Şanghay/Avrasya bloku, ikincisi; Türkiye ile Japonya‘nın eşbaşkanlığını yapacağı 10 ülkeli Afraysa bloku, üçüncüsü de sürekli devlet adamı adı altında kahraman çıkaran Lâtin/Güney Amerika bloku.

Amerika kıtasında hâkimiyet Kuzeyden Güneye inecektir. Eski Dünyada ise Afrika Avrupa’nın gücünü devralacaktır. Zaten Afrasya Birliği 3 Afrika (Mısır, Nijerya, Fas) ve 7 Asya ülkesini (Endonezya, Kazakistan, Pakistan, Malezya, Birleşik Azerbaycan ve eşbaşkanlar) kapsıyor. Hinterlandlarına ve stratejik derinliklerine ise dış politikada çuvallayanlar bir baksınlar.

Bu arada Başbakan‘ın Gabon, Nijer ve Senegal gezileri doğru hareketlerdendir, gelecek vizyonumuz için teşekkür ediyorum. Her şeye rağmen Atılgan Bayar‘a uçuk renkli ve tevil eksenli de olsa tüm projelerinde Cumhuriyet‘in kurucu değerlerine bağlılık, Atatürk‘ü ve laikliği algılamadaki doğruluk nedeniyle teşekkür edeyim.

İlk hedefimiz Hicaz hurmasındaki USA damgasını kaldırmaktır. İleri!