ODTÜ ve Erdoğan

97

 

On günden beri ülkenin ana gündem maddelerinden biri ODTÜ oldu.

Ülkenin gündemde tutacağı hiç konu yokmuş gibi, ODTÜ’deki olaylar gündeme lök diye oturdu.

Bunun en önemli sorumlusu, Başbakan ERDOĞAN’dır.

Bir ülkenin Başbakan’ı her konuya herkesten önce ve herkesten sert girer mi, anlamak mümkün değil.

Bakın, ülkenin içerisinde ve etrafında kışkırtmaya ve tahrike açık her olay, her zaman olabilir.

Böyle durumlarda, en soğukkanlı olması gereken kişi, bu ülkenin Başbakan’ı olmalıdır. Bizde ise tam tersi oluyor. Bu ülkenin Başbakanı, herkesten önce ve herkesten sert olaylara dalıveriyor. Bu ruh halini anlayamaz olduk. Bu tavır, başta kendisine, topluma ve ülkeye son derece zarar vermektedir.

Neden ERDOĞAN, ODTÜ olaylarının büyümesinden sorumludur?

Çünkü, bana göre, hiç kimsenin bakmadığı yerden konuya bakarsak, bu üniversitedeki olaylar, gerek polisin üniversiteye geliş havası ve gerekse öğrencilerin arasındaki ne oldukları anlaşılamayan kişilerin varlığını düşündüğümüzde, ilginç sonuçlara ulaşmaktayız.

Bakın, biz bunları yaşadık. 12 Eylül 1980’den önce bu tür olayları çok yaşadık.

Bu olayda ne tüm Emniyet’i, ne de tüm öğrencileri töhmet altında bırakabiliriz. Her iki grubun içerisine yerleşmiş ve olayların bu noktalara gelmesini isteyen kişiler ve görevliler(!) olabilir. Bu birkaç kişidir. Bu kişilerin kışkırtması ile bu tür olaylara yol açılabilir.

Ben ODTÜ mezunuyum. Yaşadığım öyle olaylar oldu ki, bugün baktığımda, o yaşadıklarımın nasıl olabileceğini düşününce, bugün yaşananların da aynı sistemlerle yaşanabileceğini anlayabiliyorum.

Onun için diyorum ki, bir Başbakan hemen, herkesten önce ve herkesten sert olaylara dalmaması gerekir.

Yapılacak iş çok basit.

Emniyet’e orantısız güç kullanmaması kesinlikle söylenecek ve ülke yönetimi şiddetsiz protestolara tahammül edecek.

Bunun başka türlüsü, ülkeyi daha da gerer, daha da böler ve daha da kutuplaştırır.

Zaten, çok zor dönemin içerisine girmiş bulunmaktayız.

Ama, sayın Başbakan, maalesef, bunları düşünecek ve değerlendirecek noktada görünmüyor. Çünkü, bir tek, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmiş ve başka hiçbir şey düşünecek bir halde görünmüyor. Yapılan tenkitlere bile gözünü kapatmış ve kulaklarını tıkamış durumda. Ülkede neler olduğu ve ülkenin, toplumun nerelere ve hızla sürüklendiği hiç umurunda değil gibi görünüyor.

Bu söylediğimin en açık göstergesini sadece ODTÜ olaylarında yaşanan birkaç örnekle bile gösterebiliriz.

1-        ODTÜ Öğrencilerine ve ODTÜ Öğretim Üyelerine en ağır lafları ve hemen söyledi. Peki, övünmek için gittiği GÖKTÜRK-2 Uzay aracını yapan hocaların ayağına neden giderek onların yaptıklarının gösterisine uğraştı? O ağır sözler söylediği hocalar, o övündüğü aracı yapan ve destek veren hocalar değil mi?

2-        İki-üç gün en ağır sözler söylediği hocaların başına, yani Rektör Ahmet ACAR hocaya neden randevu verdi? Diyelim, verdi, aynı sözleri neden yüzüne söyle(ye)medi? Rektör, genel konular konuştuk dedi. Öyle ise, ilk günlerde o sözleri neden sarf etti?

Bunlar, gösteriyor ki, ERDOĞAN, söylediğim gibi, sadece 2014’e kilitlenmiş.

Bu durumda, bu ülkenin, ağır sorunlarını bu yönetimin çözmesi mümkün değildir.

Bu arada, Rektör’ün ilk gündeki o desteklenecek basın bildirisindeki bazı ifadeler güme gitti.

Ne vardı o ifadelerde;

Emniyet’in gereksiz ve orantısız güç kullandığı çok açık biçimde bildirilmişti.

Ama, aynı zamanda, öğrencilerin de, şiddet yanlısı olmaması gerektiği ifade edilmişti.

Bakın bu nokta, çok ama çok önemli.

Üniversiteler bir süreden beri kaynıyor.

Bölücü, enternasyonalist ve kozmopolit anlayış üniversitelere bir süreden beri çok ciddi olarak sızmaktadır. Bu herkesin malumudur.

Bir ülkede, üniversite öğrencisi, eylem açısından en açık kesimdir.

Bir takım dış ve iç mihraklar, ülkenin daha da karışması için, bu kesimi kullanabilir. Buna çok dikkat etmek gerektir. Herkesten önce, Başbakan ve ülkeyi idare ettiklerini iddia edenlerin dikkat etmesi gerektir.

Bir önemli konu şudur:

Hâlâ, geride kalmış bir takım kategorik ve slogan ağırlıklı bir bakış açısıyla meseleleri değerlendirmeyelim.

Üzülerek belirtmeliyim ki, ODTÜ olayları ve sonrası gelişmelerde yazılan ve söylenenlere baktığımda, konunun her boyutunu düşünmeden balıklama dalan ve tamamen kategorik ve kalıntılı, takıntılı düşünenlerin varlığını görmekteyiz. Bu hiç de hoş bir durum değildir.

Ülkede, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ifadesinin, Türkiye Cumhuriyet’i Devleti’nin kuruluş ilke ve felsefesinin ve kuran iradenin yok sayıldığı bir döneme girmiş bulunmaktayız. Bu döneme direnmek veya bu durumu kabullenmek ayrımı vardır. Bunun dışındaki her konu talidir ve şu