Serbest Kıyafet Vakası – I

112

 

“Kardeşiyle sokaklarda hep bir örnek giydirilen
Sen nasıl sevmezsin eşitliği
Yürürken düşen çoraplarını aynı hizaya getirmek için
Annen değil miydi önünde diz çöken”

Sunay AKIN

 

Eskiden siyah önlük vardı renk ve şekil çeşitliliklerini örten. Eskiden siyah önlük vardı gelir dağılımındaki uçurumları setreden.

Kara önlük vardı eskiden, kara delikler gibi Doğu – Batı, Kuzey – Güney, İç – Dış; varsayılan tüm farklılıkları emen.

Eskiden siyah önlük vardı ve beyaz yaka. Olsa olsa temizliği, parlaklığı ve mümkünse önlüğün üst cebinde üçgen katlı beyaz mendildi tüm fiyaka.

Biz o önlüğün altında dinimizi, mezhebimizi, meşrebimizi, cinsiyetimizi, dilimizi, kimliğimizi, kimsesizliğimizi, zenginliğimizi, yoksulluğumuzu, öksüzlüğümüzü gizler mutlu bireyler olurduk.

Tek tip değildik, aynı idik. Hayallerimiz, koşturmalarımız ve kaderimiz ayrıydı ama yüreklerimiz aynıydı. Azı paylaşmamız, yerli malı kutlamamız, ortak sevincimiz ve kederimiz ve de öğretmenlerimiz aynıydı.

Örtmenim” dediklerimiz açık alınlı, gözlüklü, siyah çantalı ve heyecanlı ve dahi meslek aşkıyla, öğrenci sevgisiyle dolu adamlardı. Veyahut ne uzun ne de kısa saçlı, ama otoriter, ama ağırbaşlı, bilgili ve görgülü kadınlardı.

Ne de olsa Türk Öğretmeni. “Muallimler ! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” sözünün bir ağırlığı vardı o zaman. Hani İbrahim Sadri‘nin “Eskiden soframıza kuşlar konardı” diye tarif ettiği iklim. İmdi o kuşların konduğu sofradaki son kırıntıların üzerine basıyorlar.

Şimdilerde çorbamızı, lambamızı ve odamızı ayırıyorlar. Lahmacunla brokoliyi, yer sofrasıyla Amerikan barını, Keloğlan‘la Johnny Bravo‘yu dövüştürecekler.

Zengin zenginliğini bilecek, fakir fakirliğini. Yeni ‘Cinnet Mustatili‘ kitapları basılacak. Bolca televizyon haberi ve bolca cinnet seansı. Psikiyatristler çok ekmek yiyecek.

Amerika‘da öğrenci mi, sivil mi ne idüğü belirsiz bir tip geldi ve 20‘si öğrenci 27 kişiyi katletti. Kıskanmayacağız, çalışacağız; bizim de olacak. Okullar podyum‘a, öğretmenler bodyguard‘a, idareciler business manager‘e dönüşecek.

Yeni çeteler, yeni guruplaşmalar, yeni yaralar ve eski kabukların yeniden soyulması.. Bu yeniliklerle eskiyi çok ararız.

Yok; savaşa hazırlanacaksak, ülke işgallerinde yaşanacak acılar için egzersiz yapılacaksa o başka.

Kıyafeti serbest bıraktığımız iyi oldu. Artık doğa kanununa tâbiyiz. Güçlü olan zayıfı yesin. Yeter ki 2174‘e dek Başbaşkan hazretlerimiz ve yeni cemahiriyemizin müsteşar terzisi, beka davamız olan eğitimin eğitimden anlamayan işletmecisi başımızdan eksilmesin.

Serbest kıyafetten sonra greko-romen kıyafete de geçilecek mi?