Öğretmen’e Hitap

99

 

Öğrenci tembellik ve gevşeklik gösterdiği zaman, kırıcı ve hakaret edici bir konuşma yapmamalı. Belki: “Benden daha akıllı ve zeki çocuklarsınız. İstediğiniz takdirde, dersi başaracağınızı biliyorum. Böyleyken niçin çalışmıyoruz?” demek daha etkilidir.

Çünkü konuşanın başkasına söyleyeceği sözü kendisi için söylüyormuş gibi açıklamada bulunması, karşısındakini kızdırmaksızın uyarır.

Nitekim meşhûr Habib-i Neccar Antakya halkına şöyle seslenmişti: “Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecek mişim? Siz (hepiniz) ancak O’na döndürü(lüp götürü)leceksiniz. Ben O’ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer o çok esirgeyici (Allah) bana bir zarar (yapmak) isterse onların (iddia ettiğiniz) şefaati bana hiçbir faide vermez. Onlar beni asla kurtaramaz. Şüphesiz ben o takdirde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim (demek)tir. Gerçek, ben Rabbinize iman ettim. İşte bunu benden duyun.” (Yasin Sûresi: 22 – 25)

Buradaki:  “Bana ne oluyor ki, beni yaratan Allah’a ibadet etmeyeyim?” ifadesi: “Size ne oluyor ki sizi yaratan Allah’a ibadet etmiyorsunuz?” anlamındadır.

Habib-i Neccar, kınamasını hafifletmek için Allah’a iman ve ibadet etmemek gafletini kendine dayandırmıştır.

X

Öğrencileri şöyle bir açıklama ile harekete geçirmek çok daha kolaydır:

“Hayvanlar, dünyaya öğretilmiş olarak gönderilir. Görevleri; ne üzerine yaratılmışlar ise, onu yerine getirmektir. Hiçbir öğrenimden geçmedikleri halde Arıların bal yapması, İpek böceğinin ipek, Kuşların yuva yapmaları gibi.

“İnsanlar ise dünyaya öğretilmemiş; fakat öğrenmeye kabiliyetli olarak gönderilir.  Öyleyse insanın yaratılış gayelerinden başta geleni öğrenmektir. Eğer insan öğrenmiyorsa; yaratılış gayesini yerine getirmiyor demektir.

“Bu durumda hayvandan aşağı seviyeye düşer. Çünkü hayvan, yaratılış gayesini yerine getiriyor.

“Gençler! Öğrenmek insanlığımızın bir gereği. Artık siz bilirsiniz.”

 

 

Önceki İçerikTokalaşma
Sonraki İçerikBanu Avar’lar Konuşabilmeli
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.