Ümraniye ve Balyoz Davalarında kamuoyunda tartışılan ve siyasallaştığı iddialarıyla yıpratılan Yargı Sistemi “Adalet Mülkün Temelidir” sözleri ışığında gözden geçirilmeli ve daha adil-tarafsız-bağımsız ve milli bir hale getirilmelidir. Kanunlar “T.C. Devleti’nin bekası ile Türk Milleti’nin menfaatleri gözetilerek, milli-manevi değerler düşünülerek ve geçmişten ders alınarak” hazırlanmalı ve toplumun şimdiki ve gelecekteki ihtiyaçlarına cevap vermelidir.
Batılı toplumlar taklit edilmemeli, din-ahlak ve hukuk kurallarının dayandığı temel değerler örtüşmeli, madde değil insan önemli olmalı, cana ve namusa kastedenlere verilen cezalar ağırlaştırılmalı, masum insanlar korunmalı ve herkesin canından, malından ve namusundan emin olduğu bir sistem kurulmalıdır.
Demokratik sistem geliştirilmeli, bireysel hak ve özgürlükler genişletilmeli, hukukun üstünlüğü teminat altına alınmalı ve kuvvetler ayrılığı prensibi pekiştirilmelidir. Hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukukunun geçerli olacağı unutulmamalı, yetersiz kalan hâkim ve savcılar ile yardımcı personel ihtiyacı giderilmeli ve adli personelin mali-sosyal ve özlük hakları iyileştirilmelidir. Adli Polis sistemine geçilmesi, Adli Tıp Kurumunun özerk yapısının güçlendirilmesi ve ağır ceza davalarında jüri sistemi kullanılması; düşünülmelidir.
Terör ve suç örgütü üyelerine verilen cezalar etkili olmalı, devamlı çıkarılan aflar ve sürekli zikredilen pişmanlık yasalarından vazgeçilerek “ölüm cezalarının verilmesi dâhil” hukuki caydırıcılık sağlanmalı, “genel, özel veya siyasi af” gündemden tamamen çıkartılmalı ve her türlü tedbir alınarak artan suç oranları düşürülmelidir.
Karakoldan-mahkemeye oradan cezaevine giden süreç eziyet olmaktan çıkartılmalı, yargılama daha adil-tarafsız-hızlı ve şeffaf olmalı, savunma hakkı gözetilmeli, deliller incelenmeli, tanıklar dinlenmeli, sanıklar gereksiz yere tutuklanmamalı, geçici bir tedbir olan tutukluluğun uzatılarak cezalandırmaya dönüşmesi önlenmeli, masumiyet karinesi korunmalı, hiç kimse ispat edilinceye kadar suçlanmamalı ve iddianameler basına sızdırılarak insanlar afişe edilmemelidir.
T.C. Devleti adına iddianame hazırlayan Cumhuriyet Savcıları da, Türk Milleti adına karar v eren Hakimler de “adil ve tarafsız olmaya, meşruiyet sınırları içinde kalmaya, vatan için savaşan askerler ile teröristleri aynı kefeye koyarak yargılamamaya, çok zor şartlarda terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin moral ve motivasyonunu bozmamaya, Türk Ordusunun manevi şahsiyetini yıpratmamaya, kamu kurum ve kuruluşlarını çatıştırmamaya, kamu vicdanını sızlatmamaya, milleti kutuplaştırmamaya ve devleti zayıflatmamaya” dikkat etmelidir.
T.C. Devleti’nin önemli makamlarını işgal edip iç ve dış mihrakların hedefi haline gelerek büyük risk alan ve Türk Milleti’ne canı pahasına hizmet eden Kamu Görevlileri; hayatları boyunca devletin koruyucu kalkanını arkalarında hissetmeli, yetkilerini yasal sınırlar içinde kullanmakta sıkıntıya düşmemeli, kendileri ve aileleri için endişe etmemelidir.
Özellikle “canımızı, malımızı, namusumuzu ve vatanımızı emanet ettiğimiz” Asker-Polis-Savcı ve Hakimler ile Siyasiler “basına açık bir şekilde çete mensubu gibi yargılanıp hırpalanarak itibarsızlaştırılır ve kamuoyunda tartışılan ağır cezalara mahkum edilirse” önümüzdeki süreçte ciddi görevlere seçilecek veya atanacak kişiler çekinecek, devletin karar alma sürecinde tıkanmalar olacak, terörle mücadele zayıflayacak, milli ve dik bir duruş göstermek zorlaşacak ve ülkenin bekası tehlikeye girecektir. Bu da Türk Milleti’ni “ALLAH korusun” Arap Ülkeleri gibi iç ve dış harp ile bölünme dahil tehlikeli mecralara sürükleyebilecektir.
Kamuoyunda, işbaşına gelen iktidarların muhalifleri sindirmek için kullandıkları kanaati uyandıran “İstiklal Mahkemeleri ile başlayan, Yassıada Mahkemeleri-Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Özel Yetkili Mahkemelerce devam eden ve toplumun hukuk sistemine olan güvenini zedeleyen” bu süreç; Yargıtay safhasında durdurulmalı, mümkün olmazsa mesele TBMM tarafından ele alınarak noktalanmalı ve kamu vicdanı rahatlatılmalıdır.
Mahkemeler siyasi amaçlar veya geçmişin rövanşını ve intikamını almak için kullanılmamalı, toptancı yaklaşımlardan kaçınmalı, kin ve nefret tohumları dökülmesine neden olmamalı ve kamu vicdanını yaralamamalıdır. Rüzgar eken, fırtına biçer. Siyaseten yargılanan ve toplumun belirli sosyal kesimleri üzerinde etkili olan insanlar bilenecek ve yarın intikam almak isteyeceklerdir. Yine Millet kutuplaşacak, Devlet zayıflayacak ve her zamanki gibi tüm bu olan bitenle alakası olmayan toplumun kahir ekseriyeti zarar görecektir.
Terörle mücadele edilen ve her gün Şehit verilen bu hassas ortamda; tüm kişi-kurum ve kuruluşlar muhtemel tahriklere dikkat etmeli, hiç kimse münferit olaylardan etkilenip oyuna gelmemeli, her türlü gerilim-kamplaşma-tartışma ve çatışmadan uzak durulmalı, etnik-dini ve mezhepsel tartışmalar sonlandırılmalı, siyasi çekişmeler bırakılmalı, kısır döngüden çıkılmalı, birlik ve bütünlük sağlanmalı ve Türkiye bir an önce normalleştirilmelidir.